Harbiden başka halkları kıskanıyorum

27 Ekim 2019 Pazar

20 Ekim Pazar günü, Kadıköy’de, Haydarpaşa Dayanışması’nın Haydarpaşa, Sirkeci tren garlarının Okçulara verilmesini protesto eylemine katıldım. Amacım bir Haydarpaşa güzellemesi yazmaktı. Ama geç kaldım. Sevgili Ali Sirmen ve Zeynep Oral pek bir güzel yaptılar. Bana da yaşadığım üzüntüyü anlatmak kaldı. Protesto eylemine giderken binlerce Kadıköylünün, İstanbullunun akın akın Haydarpaşa Garı’na doğru akacağını düşünmüştüm. Çünkü İstanbul’da yaşayan her bireyin Haydarpaşa Garı’yla ilgili mutlaka bir anısı vardır, diye düşünmüştüm. Sirkeci’nin de! En azından Sirkeci’den uğurlanan ilk Alamancıların artık ülkede yaşayan emeklilerinin garlarına sahip çıkacaklarına canı gönülden inanmıştım. Onlarca Türk filminin başladığı ya da bittiği Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerini unutmayanlar olduğunu sanmıştım. Nâzım Hikmet’in muhteşem şiirinin başladığı merdivenlere oturmak için insanların koşarak geleceğini hayal etmiştim. Ama derin bir hayal kırıklığına uğradım. Binlerce değil, bana inanabilirsiniz en fazla 400 kişiydik. Saymasını bilememişsin demeyin, bunca eylem gören biri artık bu işi otomatik olarak yapar. Ne yazık ki durum böyleydi. Dayanışmanın yıllardır sürdürdüğü inatçı çabasına rağmen.
Gazeteci kimliğim hemen harekete geçti ve dolaşmaya başladım. 68 kuşağının yorgun ama inatçı eylemcileriyle birbirimize gülümsedik. Beyazlaşan saçlarımıza, yüzümüzdeki çizgilere bakıp bakıp şöyle dedik: “Ömür biter huy bitmez!” Doğal olarak 78’liler de oradaydı. Onlarında yüzündeki çizgiler artmış. Kendimi birden 68 yılında, Beyazıt’ta eller havada gencecik hissettim: “Bu daha başlangıç, direne direne kazanacağız”, “Biz buradayız, Okçular nerede?”, “Hak, Hukuk, Adalet!”, “O trenler buraya gelecek!” diye o kadar çok bağırmışım ki, sesim kısıldı, sesimin kısılmasını sevdim. Ama neden üzgünüm, günlerden pazar ve aramızda neredeyse elle sayılacak kadar genç var. Beyaz yakalılar, üniversiteliler yoklar. Dostlarla konuşuyoruz, kalabalıkların fotoğrafçısı Ali Öz de orada. İkimizin de canı sıkkın. Bu arada üstünde Ekrem İmamoğlu’nun fotoğrafı bulunan dev bir bez afiş görevliler tarafından itinayla taşınıyor, ama İmamoğlu’nun kendisi yok. Suretini göndermiş. Bu afiş neden gelmiş, neden görevliler sürekli en önde gitmeye çalışıyor, doğrusu hiçbir anlam veremedim. Zaten Kent Konseyi’ne seçilen bazı isimlerden dolayı canım sıkkın, daha da sıkıldı.
Eve geldim ve şu günlerde dünyanın her yerinde başlayan ve günlerce süren kent protestolarına şöyle bir baktım. Ve açıkçası kıskandım. Şili’de hayat pahalılığı ve baskıcı uygulamalar için kent ayakta. Ben bunları yazarken oralarda 48 saatlik her işkolunu kapsayan büyük bir grev başladı. Halkı durdurmak mümkün değil, herkes sokaklarda, sıkıyönetim ilan edildi, tanklar meydanlara çıktı,15 kişi öldü, ama kimseler evlerine çekilmedi. Kimseler korkmadı. Diktatör Pinochet döneminde zulmün hüküm sürdüğü o karanlık yıllarda binlerce Şilili öldürüldü. Binlercesi işkenceden geçti. Yıllar önce Santiago kentinde dolaşırken, Allende’nin balkonunda öldüğü başkanlık sarayını ziyaret etmiş, dakikalarca Allende’nin tüm saray bahçesine anons edilen, halkına yaptığı son konuşmayı dinlemiştim. Demek ki, Şili halkı hiçbir zulmü ve ölümü unutmamış.
Gençler ana babalarının, dedelerinin yaşadıklarına yabancı değil. Lübnan halkı da sokaklarda WhatsApp’a yapılan zammı protesto etmekle başladılar, olay büyüdü, milletvekillerinin astronomik maaşı düşürüldü, herkes sokakta! Bu arada İspanya’da her gün bir protesto var. Çünkü artık kapitalizmin sürdürülemez bir düzen olduğu, halkların giderek yoksullaştığı apaçık bir gerçek.
Ben şimdi kışı bekliyorum. Çünkü doğalgaza yüzde 60 zam yapıldı. Yani öyle ağır doğalgaz faturaları gelecek ki, pek çok evde bebeler üşüyecek, yaşlılar titreyecek. Bakalım o zaman kaç kişi sokaklara dökülecek? Tek umudum bu. Bu arada yetkililere sordum: Haydarpaşa direnişinin kaç bileşeni var? Aldığım yanıtı ya ben kulağım az işittiği için yanlış anladım ya da 86 bileşen Haydarpaşa’dan habersiz.
Not: Neyse dayanamadım, aklıma gelen bir öneriyi Kadıköy Belediyesi’ne sunmak istiyorum. Gerçi onlar Kadıköy’de oturan birkaç popüler sanatçıdan başka kimseleri pek umursamıyorlar. Gene de ben söyleyeyim, belediyeye ait bir Sinema- Tek var, hafıza tazelemek için ülkede yapılmış Haydarpaşa Garı’nda başlayıp ya da biten en az on filmi tam da şimdi gösterebilirler. Halit Refiğ’in “Gurbet Kuşları”ndan başlayarak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları