Feyzi Açıkalın

Biz fener alaylarıyla konserlerle 29 Ekim’i kutlarken

28 Ekim 2019 Pazartesi

AKP iktidarı Cumhuriyet kazanımlarını bir bir yok ettikçe, ülkenin laik güçleri de onlara reaksiyon olarak vaz geçilmez addettikleri iki değer, Atatürk ve Türk bayrağı altında birleşiyordu.

Özellikle ulusal bayram gün ve gecelerinde yapılan coşkulu etkinliklerde yer alarak, Cumhuriyeti koruma görevinin yerine getirildiği varsayılıyordu. Sivil alanda yapılan bu kararlılık ve direnç gösterileri övgüye değer olsa da, iktidarın ajandasını erteletmekten uzaktı.

Bu yıl yapılacak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri ise geçmişten daha farklı bir ortamda, Suriye’de sürdürülmekte olan Barış Pınarı harekatının gölgesinde işlenecek gibi görünüyor.

Böyle olacağını, Cuma günkü namaz sonrası Çamlıca Camii’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Küffara karşı da şiddetli olacağız, tıpkı Suriye’de olduğu gibi” sözlerinden de anlıyorduk. Erdoğan, kafire karşı cihat içinde olmayı, Rabb’in emirlerini yerine getirmek olarak görmekteydi.

Erdoğan’ın camideki konuşması, Barış Pınarı harekatının ilk günlerinde tankın üstünde kendisine mikrofon uzatılıp, nereye gittiği sorulan yakışıklı askerin verdiği, “İslamiyet güneşinin doğduğu her yere” yanıtını tamamlar nitelikteydi.

O tankın üstündeki asker, bir Türk TV spikerinin “komutanım!” diye hitap ettiği, Suriye muhalefet ordusunun Arap lideri ile birlikte küffara karşı cenge gidiyordu… “Milli ordu” adı verilen ve kimlerden oluştuğu konusunda şaibeler sürmekte olan milislerle.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ve benzeri sözleriyle, sanki ikinci bir “Milli Mücadele” birlikteliğinden söz ediyordu. Birincisi bilindiği gibi, Atatürk ve silah arkadaşlarının, yurdumuzu işgal eden yabancı güçlere karşı verdiği “Ulusal Kurtuluş Savaşı” idi!

Erdoğan bu birlikteliği sağlamanın yolunun da, milletin her ferdinin, kendi partisinin yani AKP’nin çatısı altında birleşmesinden geçtiğini ifade ediyordu. Devamla, AKP’ye muhalif olarak kurulan Millet İttifakı’nın da parçalanması gerektiğini söylemekteydi!

Beri yandan Cuma hutbelerinde, yaklaşan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Atatürk’ün konu edilmediğinden yakınılıyor. Böyle davranarak, laik bir kurum olması gereken diyanetin, yaşamımızın her alanına müdahale eden fetva vericiliği normalleştiriliyor.

Tam da 29 Ekim gündemine girmişken bir köşe yazarı bozuntusu, “Şeriat kurslarını uygulamada engel yok. Değişim için ana okulundan üniversiteye kadar okul açmak mümkün” fetvasını veriyor.

Dışişleri Bakanlığı, sürmekte olan Barış Pınarı harekatını gerekçe göstererek yurt dışındaki Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda içki servisini yasaklıyor… Nevşehir valiliği kamu düzenini bozacağı gerekçesiyle Atatürk’a saygı yürüyüşüne izin vermiyor…

AKP sahip olduğu her türlü araçla, başta 29 Ekim olmak üzere ulusal bayramları değersizleştirmeyi sürdürüyor. Ülkenin laik ve demokrat insanları gericiliğe karşı direnç göstermeyi fener alaylarına katılıp, marşlar söylemekten ibaret görmemeli. Siyasal iktidarın normallik olarak sunduğu karşı devrim uygulamalarına her alanda karşı koymasını bilmeli. Yoksa kurtuluş yok…

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları