Özdemir İnce

‘İslamı merkeze almalıyız’

20 Aralık 2019 Cuma

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca bir otelde düzenlenen 6. Din Şûrası’nın kapanış programında yaptığı konuşmasında, “Din, kişinin hayatına nüfuz etmezse, kişi zamanla yapıp ettiklerini dinleştirme yanlışına düşer. Bunun için İslam bize göre değil, biz İslama göre hareket edeceğiz” diyor. Sanki acemi bir Osmanlı şeyhülislamı mübarek!

Konuşmanın tamamını çok dikkatli okudum. Neredeyse her cümle kendinden öncekiyle çelişiyor.

Kendi meselelerini özgürce konuşmayan, tartışmayan Müslümanlar, maalesef başkalarının yönlendirmesine, kimi zaman da manipülasyonuna açık hale gelmiştir. İstişare kültüründen uzaklaştıkça vahdetin yerini giderek tefrika almıştır. Ne yazık ki İslam ümmeti zamanla bir araya gelme, ortak iş yapma, sorunlarına müşterek çözüm üretme zeminlerini de kaybetmişlerdir” diyor ve kimseye danışmadan, anayasa ve yasalara karşın laik okulları şeriat okullarına dönüştürüyor; laik Cumhuriyette bir halife gibi davranıyor.


***


Oysa Hazreti Peygamber Mekke’yi fethettikten sonra Hünmeyn Savaşı’na giderken devlet işlerine yirmili yaşlarda olan Attap’ı, diyanet işleri için de Muaz’ı bırakmıştı. (1)

Bunu AKP’nin “güya” uleması bilmez, bilemez. Devlet ve dini halife kurumu birleştirdi. R.T.Erdoğan şimdi bu sapkın geleneğin leşini canlandırmaya çalışıyor.


***


Adliye vekili Mahmut Esat Bozkurt’un 1926 yılında yazdığı Medeni Kanun Genel Gerekçesi (Esbabı Mucibe Lâyihası) günümüz Türkçesi ile şöyledir:

Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin tedvin edilmiş ve Medeni Kanunu yoktur (...). Mecelle’nin kuralı ve ana çizgileri dindir. Halbuki insanlık yaşamı, her gün hatta her an esaslı değişikliklerle karşı karşıyadır. Bunun değişikliklerini, yürüyüşünü hiçbir zaman bir nota çevresinde saptamak ve doldurmak mümkün değildir. Kanunları dine dayalı olan devletler, kısa bir zaman sonra ülkenin ve ulusun ihtiyaç ve isteklerini karşılayamazlar. Çünkü dinler değişmez hükümler belirtirler. Yaşam yürür; ihtiyaçlar hızla değişir, din kanunları, kesinlikle ilerleyen yaşamın önünde biçimden ve ölü sözcüklerden fazla bir değer, bir anlam ifade edemezler. Değişmemek dinler için bir zorunluluktur. Bu bakımdan dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması günümüz uygarlığının esaslarından ve eski uygarlıkla yeni uygarlığın en önemli ayırt edici özelliklerinden birisidir. Esaslarını dinlerden alan kanunlar uygulanmakta oldukları toplumları indikleri ilkel dönemlere bağlarlar ve ilerlemeye engel belli başlı etken ve nedenler arasında bulunurlar. Türk ulusunun kaderini yüzyılımız içinde bile ortaçağ hükümleri ve kanunlarına bağlamakta, dinin değişmez hükümlerinden esinlenilen ve tanrısallıkla sürekli ilişki içinde bulunan kanunlarımızın en güçlü etken olduklarından şüphe edilmemelidir.


***


Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam bize göre değil, biz İslam’a göre hareket edeceğiz” diyor. Bu nasıl iş?

Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 103. maddesine göre görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde and içmişti:

Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim.”


***


R.T.Erdoğan’ı (olabilirse) Cumhurbaşkanı sıfatından arındırarak iki eşit vatandaş gibi konuşalım: “Çağ” ve “uygarlığın gidişi”ne kimse karşı duramaz; insanları, toplumları, devletleri silindir gibi ezip geçer. Osmanlı’yı ve İslam devletlerini ezip geçtiği gibi. Size bu nedenle “Yolunuz açık olsun!” diyemeyiz.

Bindikleri uçaklar, çağının çağdaşı ama pilot deveye bindiğini sanıyor.

 

(1) Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali I-II , Kaynak Yayınları, s.223



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları