‘Flüt erkeksi bir güç’

24 Aralık 2014 Çarşamba

Marie Pierre Langlamet ve Julien Beaudiment Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Konserlerinin konuğuydu

Julien Beaudiment 20. Yüzyıl bestecileriyle çalgısının yeniden keşfedilen boyutlarını anlatıyor: “Flütün çalgı olarak gücü ortaya çıktı. Ravel, Faure, Jolivet, Berio, Varese, Carl Nielsen gibi Avrupalı besteciler çalgının sınırlarını zorladılar. Flüt o mitolojik imajının yanı sıra erkeksi bir güç kazandı. Aynı zamanda yorum duyarlılığı da arttı. Artık yalnız bir salon çalgısı değil.”

Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi Albert Long salonunda konuğumuz olan Marie Pierre Langlamet (arp) ve Julien Beaudiment (flüt) ikilisi her zaman yaşanmayacak bir atmosfer oluşturdular. Marie Pierre 1993’teki Claudio Abbado zamanından bu yana Berlin Filarmoni Orkestrası’nın birinci arpçisi; Julien ise 12 yıl Lyon Ulusal Operası’nın birinci flütçüsüyken 2013’ten beri Gustavo Dudamel’in şefliğindeki Los Angeles Filarmoni’nin flüt grup şefi. Bu iki Fransız sanatçı uzun yıllar birlikte resital vermişler, her ikisi de kendi çalgısının uzmanı olduğu gibi birbirlerinin nefeslerini de çok iyi tanıyorlar. Julien, Fransız flüt okulunun önde gelen büyük isimleriyle çalışmış. Yüksek müzikalitesiyle en küçük sesten en büyük sese kadar geniş bir renk tayfı oluşturdu. Marie Pierre ise henüz 20 yaşındayken James Levine yönetimindeki Metropolitan operasının baş arpçısı olmuş. Arp, o kocaman çalgı, onun parmaklarında cüssesinden ve yer çekiminden sıyrılıp rüzgârla ses veren bir zerafete büründü. Her iki sanatçı da dünyanın önde gelen orkestralarında tarihi şeflerle çalmışlar. Birlikte konuştukları konulardan biri önümüzdeki yıllarda Berlin Filarmoni’nin başına kimin geçeceği: Gustavo Dudamel gibi 33 yaşında bir şef de olabilir, Daniel Barenboim gibi daha yaşlı bir şef de.. Flüt, çağlar boyu mitolojik imgeler çağrıştırmış, özellikle rönesans ve barok çağları temsil etmiş bir çalgı. Julien Beaudiment 20. yüzyıl bestecileriyle çalgısının yeniden keşfedilen boyutlarını anlatıyor: “Flütün çalgı olarak gücü ortaya çıktı. Ravel, Faure, Jolivet, Berio, Varese, Carl Nielsen gibi Avrupalı besteciler çalgının sınırlarını zorladılar. Flüt o mitolojik imajının yanı sıra erkeksi bir güç kazandı. Aynı zamanda yorum duyarlılığı da arttı. Artık yalnız bir salon çalgısı değil.” Bugün eski çağların müziğini mutlaka eski çalgılarla çalmaya karşı Julien. “Bütün çağlara ve ortamlara açık olmalıyım. Eski müziği de modern flütümle çalıp o renkleri, o stili yaratmalıyım. Önemli olan müzikalite. Neden kendimizi sınırlamalıyız ki? Elimizdeki büyük orkestralarla o zamanın stilini daha iyi yansıtabilmeliyiz.” Fransız flüt okulunun önde gelen bütün hocalarıyla çalışmış, nice tarihi şefin değneği altında çalmış. Her hocadan, her şeften bir şeyler öğrendiğini anlatıyor: “Kendimi korsanlara benzetiyorum: Bu büyük insanların her birinden bir şey çaldım, sonra kendi hazinemi yarattım. En sevdiğim ortam opera orkestrasında yer almak. Belcanto operalarında kurduğum cümleler beni büyülüyor.” Yeni müzikten söz ediyoruz: “Bugün elektronik ortamla birleşen besteciler de flüte yepyeni renkler getirdiler, Pierre Boulez gibi. John Adams, Thomas Ades de çok önemli besteciler. Öte yanda nice besteci yeniden tonal müziğe döndü. Örneğin, Hersant, Dalbavie, Connesson, Pintcsher, Escaich.” Julien. Dudamel’e hayran olduğu halde şimdilerde Los Angeles’tan ayrılıp eski ortamına, Lyon Operası’na dönüyor: “Amerika bana göre değil. Herkes mükemmel çalıyor, tertemiz. Ama biz Avrupalılar yine de farklıyız.” Julien ayrıca Lyon takımını tutan müthiş bir futbol meraklısı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları