Cambaza bakmaya devam

04 Ocak 2020 Cumartesi

Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu arayıp Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun ortaöğretimde türbanın serbest bırakılmasına ilişkin davayı reddettiğini aktarması üzerine, Anayasa Mahkemesi’nin, AKP’nin “demokratik ve laik Cumhuriyete karşı eylemlerin odağı olduğuna” ilişkin 2008’deki kararını bir kez daha okuma gereği duyduk.

Davanın iddianamesinde Başsavcılık, “AKP’nin türbanı dinsel ve siyasal bir simgeye dönüştürüp, önce yükseköğretim kurumlarına, sonra tüm kamusal alana yayarak devleti bir şeriat rejimine dönüştürme kararlılığını sergilediğinin” altını çiziyordu.

İddianamede neler vardı ve günümüzde durum nedir birkaç örnek verelim:

- Dışişleri Bakanlığı’nın Fethullah Gülen cemaati ile ilişki kurulması yönünde büyükelçiliklere gönderdiği talimatın laik devlet ilkesine aykırı olduğu belirtiliyordu. Bugün sözde yargılanan FETÖ, AKP’nin siyasi kadrolarında halen etkindir.

- AKP’nin MKYK üyesi Ayşe Böhürler’in, türbanlı bir kadının yargıçlık yapacağını savunduğu vurgulanıyordu. Bugün türbanlı yargıçlar kürsüdedir.

- AKP’li Seydişehir Belediye Başkanı İbrahim Halıcı’nın “İnşallah bütün okullar imam hatip olacak” dediği ileri sürülmekteydi. Bugün neredeyse bütün okullar imam hatipleştirilmiştir.

- AKP’li Bekir Bozdağ’ın türbanla ilgili bir soruya, “Bizim kamu kurumlarına veya ortaöğretime dönük bir çalışmamız yoktur, böyle bir niyetimiz de yoktur” dediği ifade ediliyordu. Türban, bugün ilköğretime değin inmiştir.

Şimdi de, davada dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın tarihsel önemi olan sözlü açıklamalarından bazı bölümler seçelim:

- Davalı parti, laikliği toplum içindeki inançlara göre tayin edip her inanca hak ve özgürlük tanınması biçiminde yorumlamıştır. Bu düşüncenin, ülkeyi, devleti yönetmek için iktidara gelenlere, mensup oldukları tarikatlara göre devleti, toplumu şekillendirme serbestisi vermeyi amaçladığı açıktır.

- Başta genel başkan olmak üzere davalı parti üyelerinin hedefledikleri din esasına dayalı bir sisteme adım adım, aşamalı bir biçimde geçme konusundaki politikalarını dışa vuran beyanları, asıl amacın, anayasal sistemin din kurallarına dayalı bir rejime dönüştürmek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

- Çoğulcu demokrasinin; kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü prensibine dayandığı göz ardı edilerek anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez olarak belirlediği laiklik ilkesinin dolanılarak ortadan kaldırılmaya kalkışılması davalı partinin, temel hak ve özgürlüklerin geçerli olduğu laik ve demokratik bir hukuk devletini değil, dini kurallara dayanan, referanslarını dinden alan bir devlet ve toplum modelini gerçekleştirmeyi amaçladığını ortaya koymaktadır.

2008’den sonraki olayları şöyle bir gözünüzün önünden geçiriniz:

Yetmez ama evetçilerin desteği ile geçen anayasa değişikliği, casusluk cemaatinin öncülüğündeki uyduruk davalarla asker ve sivil yurtseverlere uygulanan baskılar, mühürsüz oylarla kabul edilen referandum, güçler ayrılığının ve parlamenter demokrasinin ortadan kaldırılarak, yaklaşık 100 yıl sonra halife sultanlığa dönüş...

İpte asılı duranın demokratik, laik Cumhuriyet olduğu kesindir. Libya seferi ve de Kanal İstanbul gibi tartışmalarsa, cambazın ta kendisidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları