Ata İçin 1931’de, ‘Acele ve Mühim’ Olan Neydi?

07 Ocak 2020 Salı

Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Konya’dan, 19 Şubat 1931’de Başvekil İsmet İnönü’ye “Acele ve Mühimdir” özellikli şu telgrafı gönderdi:

Son tetkik seyahatimde muhtelif yerlerdeki müzeleri, eski sanat ve medeniyet eserlerini de gözden geçirdim.

İstanbul’dan başka Bursa, İzmir, Antalya, Adana ve Konya’da mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile tasnif edilmektedir.

Ancak memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılacak olanların ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerinde ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kat’i lüzum vardır.

Bunun için Maarifçe harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmının bu şubeye tahsisinin muvafık olacağı fikrindeyim!”

            ***

Ata 1931’de Türk Tarih Kurumu’nu, 1935’te DTCF’ni kurdu… Hem de dünyayı sarsan “ekonomik buhranlı” yıllarda!

Ata’nın önerisi üzerine yurtdışına gönderilip de sonradan üniversitelerde arkeoloji bölümlerini kurarak yüzlerce arkeolog yetiştirip ordinaryüs profesör ya da profesör olanlardan bazılarını anımsayalım: Ekrem Akurgal, Halet Çambel, Sedat Alp, Jale İnan

           ***

Son yılların önemli buluntularına da kısaca göz atalım…

İstanbul Theodosius Limanı’nın önemi, “neolitik dönem” buluntularıyla birlikte, İstanbul’un tarihini 8 bin 500 yıl geriye götürmesinden kaynaklanıyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin denetiminde sürdürülen kazılarda, 36 batık ve binlerce kültür varlığı ortaya çıkarılmıştı.

Theodosius Limanı’na ait mendireğin, müze yetkilileri, Osmanlı döneminde kıyıdaki yapıları dalgalardan korumak amacıyla yapılmış olduğunu düşünüyorlar.

            ***

Peki, bu buluntular hakkında Reis-i Cumhurluğa yükselmeden önce, İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan sonra, Başbakanlık koltuğuna oturduğunda Recep Tayyip Erdoğan ne demişti?

Bir çılgın projenin gerçekleşebilmesi için bize hendek atlattılar. Üç dört sene bir projeyi gecikmeli olarak çıkarıyoruz. Niye? Önümüzde çok ciddi engeller var. Örneğin Marmaray projemiz var, basit çanak çömlek hikâyesi bize dört sene kaybettirdi. 3-4 sene önce Marmaray açıklanacaktı. Bak şimdi bu 29 Ekim’e yetiştirmeye çalışıyoruz. Yazık değil mi, günah değil mi? Her geçen zaman bu ülkenin aleyhinde rakam gidiyor. Muasır medeniyetler seviyesi üzerine çıkacaksak bu yatırımlarımızı hızla gerçekleştirmeliyiz.”

            ***

Arkeologlar, arkeolojik kazılara ayrılan ödeneğin işçi giderlerini dahi karşılamaya yetmediğini ifade ederek kazıların durma noktasına geldiğini söylüyorlar…

Bakanlık, 2018’de 3 milyar 997 milyon TL’lik bütçesinin yalnızca yüzde 3’ünü arkeolojik kazılara ayırmıştı. Oysa Bakanlık, aynı yıl dinlenme, kültür ve din hizmetleri için 222 milyar TL harcadı. Bakanlığın bu kalem için harcadığı para, toplam bütçenin yüzde 55’ini oluşturdu.

***

Arkeologlar Derneği’nin verilerine göre, Türkiye’de gençlerin arkeoloji öğrenimine ilgisi azalıyor. 2017-2018 akademik yılında, 3 bin 958 kişilik kontenjanı bulunan 71 arkeoloji bölümüne, yalnızca 1592 öğrenci yerleşirken, 2 bin 366 kontenjan boş kaldı. 

Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinden her yıl yaklaşık 4 bin mezun verilmesinin öngörülmesine karşın, iş bulan mezunların sayısı yılda ancak 10 ile 20 kişi arasında değişiyor.

Arkeologlar Derneği Genel Başkanı İlkay İvgin, Anadolu’nun bereketli topraklarının, jeopolitik konumu dolayısıyla farklı uygarlıklara ev sahipliği yaptığını belirterek bu coğrafya için arkeoloji biliminin büyük önem taşıdığını vurguluyor.

Son dönemlerde ise arkeoloji bölümlerine olan ilginin azaldığını belirten İvgin, şöyle konuştu:

Nitelikli arkeoloji bölümlerine ihtiyacımız olduğu bir gerçek. Kontenjanların zirve yaptığı son yıllarda bölümler, öğrenci eksikliğinden kapanmaya yüz tuttu. İş bulma kaygısı nedeniyle üniversitelerdeki arkeoloji bölümlerine ilgi azalıyor. Geçen yıl 18 üniversitedeki arkeoloji bölümü, kontenjanın boş kalmasından kapandı. Bu yıl 10 civarında bölümün daha kapanacağını tahmin ediyoruz.”

***

Geçen aylarda, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 20 farklı arkeolojik kazının “yıl boyu sürdürüleceğini” açıklamıştı. Önümüzdeki yıl bu sayının 40’a çıkması bekleniyordu.

Ancak Bakanlık, iki ay süren kazılara bile yeterli maddi desteği sağlamıyor. Durum böyleyken 12 ay sürmesi planlanan kazıları yürüten kazı başkanları da durumdan bir hayli endişeli. Zira kendilerine ayrılan bütçe, bir yıl boyunca arkeolojik kazıların sürmesini sağlayabilecek miktarda değil!

***

Ata’yı bir yana, Erdoğan’ı bir başka yana, Kültür Bakanı olmayan turizmci Ersoy’u şimdilik bir yana bırakalım…

Shelby Vhite ve Leon Levy çiftinden “Yorgun Herkül heykelinin” üstünü yıllarca uğraşıdan sonra Antalya’ya kazandırdığım, heykelin Müze olarak ortağı olan ve her yıl Türkiye’de inceleme (!) gezileri yapan Boston Müzesi Müdürü Cornelius Clarkson Vermeule III., gözleri ile gördüğü, yaşadığı Türkiye’deki antika piyasasının gelişmesi hakkında 1972’de bir Amerikan gazetecisine şöyle demişti:

15 yıl önce Yakındoğu’da herhangi bir çamurlu köye gittiğimde, sanki zaman içerisinde geriye doğru adım atmış gibi olurdum. Bugün en küçük bir Türk köyünde, yerel bir tüccarın dükkânına girdiğinizde, Sotheby’nin (müzayede evi) en son müzayede fiyat listesinin duvara asılmış olduğunu görürsünüz. Artık, ‘aptal köylü’ dönemi sona ermiştir.”

Acaba Vermuele bugün dolaşsaydı, kim bilir ne derdi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları