Yetenek, azim: Hümeyra

09 Ocak 2020 Perşembe

Masa başında çalışırken haber geldi. İKSV’nin Film Festivali Sinema Onur Ödülleri, Hümeyra ile yönetmen Birsen Kaya’ya, Sinema Emek Ödülü ise yapımcı ve dağıtımcı Seher Karabol’a verilecek. Bence harika bir seçim. Üç başarılı kadını da, seçenleri de kutluyorum.

Kimi insan vardır, hayatta ne yaparlarsa iyi yapar, güzel yapar, belli bir kalitenin altına asla düşmez. “On parmağında on marifet” dediğimizin dışında bir niteliktir bu. Yetenek, azim, sabır, bilgi ve zekâ ister... İşte Hümeyra benim için böyle biri.

Müzikte, tiyatroda, sinemada ustalığını çoktan kanıtlamış olan Hümeyra benim çocukluk arkadaşım! İşte bugüne dek söyleşilerimizden bir demet:


***


Çocukken zaten adım zor geliyordu, fazla uzamasın, kolay olsun diye kısa kestim! Bir de yanlış bir şey yaparsam babama ayıp olmasın, rezil olmayayım diye soyadımı hiç kullanmadım.”


Müzik


64-65 yıllarında İngiltere’de, Londra’dayım. Bir mahalle okuluna gidiyorum. Yabancıyım... Öteki olmamak için hep bir yerlere ait olmak istiyorum... Ama bir yandan da aile diplomat... Bu çelişkiler arasında okulun müzik grubuna katılmak bir kurtuluştu. Ekip olmak duygusu bana iyi geldi. Şimdi tam tersi: Aman hiçbir gruba, ekibe girmeyeyim diye bakıyorum...”

Rastlantı sonucu şarkıcı oldu, ama lay lay lom yerine Âşık Veysel, Yahya Kemal, Orhan Veli seçti. Hepsi bilinçli seçimlerdi.

60’larda, müzik toplumsaldı, politikti. Joan Baez, Bob Dylan, Beatles... Müzikle ilgilenmemek olmazdı. O zaman umutlarımız vardı, ışık vardı...”

Umutların, ışığın peşinden, sevdiği şairleri besteledi ve söyledi. Kördüğüm, Sessiz Gemi, Anlatamıyorum, Bendeki Aşk, Yaş 35, Olmasa...


Tiyatro ve sinema

           

Atıf Yılmaz, Ömer Kavur, Çağan Irmak filmlerinin oyuncusu Hümeyra, tiyatro ve sinemayı ayırmaz. Her ikisini de “oyunculuk” diye niteler. “Teknikleri farklı o kadar” der.   

Konservatuvar eğitimi almadım. Alaylıyım. Çalıştığım her tiyatroda, ustalardan öğrendim. Onların eleştirileriyle bir yere geldim: Haldun Dormen, Ayfer Feray, Kamran Usluer, İsmet Ay, Ferhan Şensoy, Ali Poyrazoğlu ve niceleri... Hepsine minnet borçluyum. Şehir Tiyatrosu’na girerken, şarkıcı kız şimdi de oyuncu oluyor dedilerdi.” 

Rivayet o ki, “maymun iştahlıymış”. Doğru mu?

Rivayet değil, hâlâ söylerler. Ama değilim. Yaptığım tüm işler birbiriyle bağlantılı, bir bütün! Bir yanda gazoz fabrikası müdürlüğü bir yanda dağcılık yapmıyorum ki... Müzik, oyunculuk, dans, bale... Çocukluğumdaki bale dersleri bana tempo ve ritim duygusunu verdi. Özellikle komedide, lafa bir an önce, ya da bir an sonra girsen, her şey değişir, bıçak sırtı gibidir. Bale dersleri bedenimi kullanmayı, denetlemeyi öğretti.”

Burası Türkiye... Milletimiz onu sahnelerdeki olağanüstü oyunculuğuyla değil, dizilerle tanıdı. Bir de özel hayatını kendine sakladı, afişe etmedi:

İşimle ilgileniyorum. İşimin dışındakiler, kendi özel hayatım sadece bana ait. O zaman basın seni yok sayıyor... Oysa ben özel hayatımı özel yaşıyorum, herkesle değil.”


İnsan ve kadın


Yaşam boyu sahne, perde korkusu onu hiç terk etmedi:

Hâlâ ilk günkü gibi heyecandan ölürüm. 50 gece oynadığım oyuna çıkarken korkuyorum. Sinemada, kamera karşısına çıkacağım günün gecesi uykumdan korkuyla sıçrıyorum... Ödül almaya sahneye nasıl çıkacağım diye korkuyorum... Mideye kramplar, nefes alamama, boğuluyorum...”

Bu korkuyu kendi içine kapanarak yenmeye çalışıyor. Kalbinin en kırıldığı anlarda da, yalnızlığına sarılıyor. İç sesine kulak veriyor... Resim yapmaya sarılması da bundan. İkinci bir yaşam şansı olsa sadece resim yapar, yazı yazardı. Muhteşem bir öykü anlatıcısıdır!

Oldum olası, toplumsal cinsiyet kalıplarına sıkışmayı reddetti. “Adım Kadın” şarkısını söylediğinde çok gençti!

Bugün olsa o şarkıyı farklı söylerdim. Orda edilgen kadınlık da var. En sevdiğim dize: ‘Adem’in yediği elma hep benden mi sorulur?’ O zaman kadın düşmanlığı ülkemde bunca yaygın değildi. Diz kapağını görünce millet tahrik olmazdı. Etek boyumla başkaları değil, olsa olsa annem ilgilenirdi.” 

Birkaç yıl önce Hümeyra’ya “Ne olacak bu memleketin hali?” dediğimde yanıtı şöyle olmuştu:

Bu politikacılar bizim bütün rollerimizi çaldılar. Sanırsın hepsi birer star! Yıldız! Hiç susmadan konuşmalar! Her yerde onlar! Televizyonlarda onlar, medyada onlar! En çok onların lafı ediliyor. Sanatçıları yerlerinden ettiler! Tiyatro, sinema, sanat, opera, müzik, hepsi magazin eklerine sıkışıp kaldı...”

İlk günden bugüne mizah duygusu hiç ama hiç eksilmedi arkadaşımın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları