Mehmet Ali Güller

Irak’ta ABD-İran mücadelesi

13 Ocak 2020 Pazartesi

ABD’nin Kasım Süleymani suikastıyla ortaya çıkan sorun; Washington ile Tahran’ın Irak’taki “varlık” mücadelesidir: Özetle ABD İran’ı, İran da ABD’yi Irak’tan çıkarmak istiyor.

ABD’nin İran’la ilgili temel hedefi, rejimi yıkmak ve “Batı’yla uyumlu” yani ABD’nin bölge hesaplarına karşı çıkmayan bir rejimin inşa edilmesini sağlamak.

ABD, bu ana hedefi gerçekleştirmek için iki alt hedef belirlemiş durumda: 

1. İran’ı baskılayarak içeriye hapsetmek.

2. İçeride rejim karşıtı ayaklanma için şartları olgunlaştırmak. 

ABD bu iki alt hedef için, iki ayaklı bir strateji geliştirmiş durumda.

Stratejinin birinci ayağı; “İran’ı baskılayarak içeriye hapsetme” hedefi için Tahran’ın Lübnan’daki nüfuzunu, Yemen ve Bahreyn’deki etkisini, Suriye’deki ve Irak’taki varlığını kesmek.

Stratejinin ikinci ayağı; “rejim karşıtı ayaklanma için şartları olgunlaştırma” hedefi için ambargo uygulayarak İran’ın ekonomisini zayıflatmak ve bu zeminde halk ile yönetimi karşı karşıya getirmek. 

 

İran-Suriye bağlantısını kesme hamlesi

 

ABD, stratejisinin birinci ayağını gerçekleştirebilme şansı bulamadı geride kalan yıllarda. Ve İran’ı, bulunduğu en uzak noktadan başlayarak sınırlarına doğru baskılayamadı bir türlü... 

Bir süredir, bu stratejisinin içinde “bağlantı koparma” taktiği için planlama yapıyordu. Örneğin silahlandırdığı PKK’nin Suriye kolu PYD’yi, Irak-Suriye sınırına konuşlandırarak, İran ile Suriye arasındaki bağlantıyı kesmek istiyordu. 

Barış Pınarı Harekâtı sonrasında ABD’nin Türkiye ile imzaladığı 17 Ekim mutabakatı, kısmen bu taktik hedefle de ilgiliydi. Türkiye’nin Suriye içerisinde kısa bir derinlikte tampon kurmasına razı olan ABD, o tamponun altındaki bölgede PYD’yi tahkim ederek İran’a karşı sete dönüştürmeyi hesapladı. Trump’ın Erdoğan ile imzaladığı 17 Ekim mutabakatından bir hafta sonra, 24 Ekim’de yaptığı “Kürtlerin petrol bölgelerine yönelme zamanı gelmiştir” açıklaması, işte o planlamayla ilgiliydi. Trump bir taşla iki kuş vurma peşindeydi.

Kasım Süleymani suikastı ise ABD’nin Irak-Suriye sınırından içeri girerek, doğrudan Irak’ın içinde İran varlığına karşı hamle yapması demekti. Nitekim Washington bu terörist saldırısını “İran’ın kolunu kesmek” şeklinde tanımladı!

 

ABD’nin Irak’tan çıkarılması gündemde 

 

Ancak ABD’nin hamlesi ters tepti. ABD, İran’ı Irak’tan çıkarmak üzere hamle yapmışken, kendisinin Irak’tan kovulması gündeme geldi: Irak Parlamentosu, Amerikan askerlerinin ülkeden çıkarılmasını öngören yasa tasarısını onayladı (5.1.2020).

Trump’ın buna yanıtı ise “emperyalist küstahlığını ve işgalci ahlaksızlığını” resmediyordu: “Eğer ayrılacaksak bize elçilikler için, inşa ettiğimiz yapılar için, yaptığımız yatırım için 35 milyar dolar ödemek zorundasınız. Yoksa biz orada kalacağız” (12.1.2020).

Evet, ABD’nin hamlesi ters tepti. Üstelik Amerika, İran’a karşı Trump’ın arkasında da birleşmiyor! Hatta ABD Temsilciler Meclisi, Trump’ın İran’a yönelik askeri eylemlerine kısıtlama getiren karar tasarısını bile onayladı (10.1.2020).

Dahası Tahran yönetimi, ABD’nin Irak’taki iki üssünü 8 Ocak’ta vurarak, Süleymani suikastına karşı “ölçülü” bir yanıt da verdi. 

Aynı saatlerde Ukrayna Havayolları’na ait bir yolcu uçağının İran’da düşmesi ve 176 kişinin ölmesi ise vahim bir olaydı...

 

ABD’nin uçak kazası sevinci!

 

ABD ve Batı, hızla bu olayda İran’ı suçladı. Doğrusu biz de İran’ın Ukrayna uçağı düşürmesinin hiçbir mantığı olmadığı gerçeğine bakarak, Batı’dan gelen bu saldırıyı “komplo” olarak niteledik başta... 

Ancak Tahran yönetimi üç gün sonra, uçağın, füze saldırısı olduğu gece, yanlışlıkla vurulduğunu açıkladı ve özür diledi. 

Rusya Savunma Bakanlığı uzmanı İgor Korotçenko’nun değerlendirmesinde olduğu gibi, bu kazaya “tehdit seviyesinin yanlış değerlendirilmesi ve zaman yetersizliği” yol açmıştı. İran’ın Irak’taki ABD üslerini vurduğu ve ABD’nin karşı saldırısının beklendiği saatlerde meydana gelen bir “kazaydı” son tahlilde... 

Kuşkusuz ABD’ye koz veren bu yanlışın muhasebesi tüm yönleriyle yapılmalı ve 176 insan hayatının hesabı verilmelidir. Tabii bunu ABD stratejisinin ikinci ayağı olan “rejim karşıtı ayaklanma için şartları olgunlaştırma” hedefini beslemeden yapmak gerekir...

1988’de “bilerek” bir İran uçağını düşüren ve 290 sivili katleden ABD, aynı emperyalist utanmazlıkla, İran’ın yanlışlıkla düşürdüğünü kabul ettiği ve özür dilediği bir uçak kazasını, “rejim karşıtı ayaklanmaya” dönüştürebilme peşinde! Trump bu hedefle Farsça tweet bile atıyor!

Fakat nafile! Er geç ABD emperyalizmi bölgemizi terk edecek; ya çekilerek ya da anladığı şekilde kovularak!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları