Olaylar Ve Görüşler

Leonardo giderken Beethoven gelirken

19 Ocak 2020 Pazar

Erhan KARAESMEN

Toplumların kendi gelişme akışlarına ve evrensel ölçüde tüm dünyadaki sosyoekonomik, kültürel ve teknolojik ilerlemelere kaynaklık eden temel unsurların bilimsel ve sanatsal yaratıcılık ürünlerinden yola çıktığı yaygın biçimde kabul edilir. Bilim-teknoloji, sanat-kültür alanlarının tümünde toplumsal ve evrensel gelişmelere katkıda bulunan değişik olayların ve bunları oluşturan büyük insanların bulunduğu da bilinir. Uygarlığın gelişmesine katkıda bulunmuş bu özel insanlar evrensel bir kadirşinaslık örneği olarak zaman zaman hatırlanır, anıları önünde saygı duruşu yapılır. Doğumlarının ya da ölümlerinin üzerinden yuvarlak rakamlı (50,100 ve ötesi) yılların geçtiği dönemlerde de bu saygılı anmalar yıl boyu süren etkinliklere dönüşür. 

2019 yılı mühendis, bilim insanı ve ressam olarak uygarlık tarihinin özel bir köşesine oturmuş bulunan Leonardo da Vinci’nin ölümünün 500. yılıydı. İtalyan Rönesansı döneminin, Mona Lisa gibi çok önde gelen bir başyapıtını ortaya çıkaracak kadar üstün bir ressam ve bunun yanı sıra insan bedeninin ve özellikle iskelet yapısının ayrıntılarını çizgilerle ve desenlerle anlatan bir fizyolojik biyoloji araştırmacısıydı. Yeni makineler icat ve imal eden, bu arada İstanbul’da Haliç üzerinde yapılabileceği tasavvur edilen bir köprünün mühendislik tasarımını değişik ölçekte maketlerini de hazırlayarak geliştiren çok değişik bir yaratıcıydı. İtalya devletinin de sahip çıkmasıyla kısaca Leonardo olarak bilinen bu büyük dâhiyi geniş toplum kesitlerine tanıtacak olağanüstü bir sergi yıl boyunca dünya üzerinde dolaştı. İstanbul’da da kısa duraklamalar yapan bu sergi dolayısıyla, bu satırların yazarının Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’ne yaptığı katkılar çerçevesinde “Leonardo: Bir Kafatasında Dört Beyin” başlıklı bir yazı dizisi yayımlamış olduğu da hatırlanmalıdır.

‘Hoş geldin Beethoven’ 

2019 sona erdi. “Güle Güle Leonardo” diyoruz ve bu büyük insanı bir kez daha saygıyla anıyoruz. 2020’ye ise “Hoş geldin Beethoven” diyerek giriyoruz. 1770’te Almanya’nın Bonn Kenti’nde dünyaya gelmiş bulunan Ludwig van Beethoven’ın doğumunun 250. yılı uluslararası ölçekte kutlanacak. Ülkemizde de bazı etkinlikler gerçekleştirilmesi beklenmelidir. Beethoven müziğinin ses kayıtları ve geçmişten gelerek sırasıyla taş plak, plastik kara plak, uzunçalar plak, kaset, kompakt disk (CD) aracılığı ile müzik severlerin dinletisine yüz küsur yıl boyunca sunulmuş bulunduğu bilinegelir. Son dönemlerde flash disk-flash bellek olarak adlandırılan elektronik araçlar yardımıyla ve internet kanalıyla doğrudan bilgisayara ses indirme tekniği ile her türlü müziğin dinlenilmesine yeni olanaklar sağlanmıştır. 2020 ve sonrasında Beethoven müziği için de bu olanakların seferber edilmesi beklenmektedir. Ancak, artık “daha klasikleşmiş” gözüyle bakılan tekniklerle ve araçlar yardımıyla Beethoven’ın ses kayıtlarına ulaşmada 2020 yılı boyunca yoğunluk yaşanması doğal olacaktır. Ses kayıtları olgusunun yanı sıra, dünyadaki büyük konser dinletisi etkinliklerinin tümünde ve belli ölçüde ülkemizde de Beethoven müziği canlı dinleti programlarında daha sık yer alacaktır. 

1991 yılında Mozart’ın ölümünün 200. yılı ve 2000 yılında J.S.Bach’ın ölümünün 250. yılı dolayısıyla dünyada yaşanmış bir saygı sunuşunun bir benzerinin de Beethoven için gerçekleşmesine doğal gözüyle bakılmalıdır. Beethoven, bilindiği gibi, özel müzik meraklısı olmayan kişiler ve kesimler tarafından da çoksesli müziğin en önde gelen simgelerinden biri olarak, hatta çok geniş bir çevre için en önde gelen simgesi olarak kabul edilmiştir. 

Olağanüstü bir güç

Melodi zenginliğinin yanı sıra, seslerin yer yer ürpertici bir kudretle yan yana gelişi Beethoven’ın yaratıcılık dünyasının belirgin bir özelliğidir. Kendisinden önceki büyük besteciler Bach, Haydn ve Mozart’ın eser üretme yoğunluğunun yanında, Beethoven daha az yapıt bestelemiş bir besteci olarak bilinir. Ancak, sayı azlığının müziksel ürünün dinleyicide uyandırdığı hazzın yoğunluğunu arttırıcı ya da azaltıcı bir unsur olup olmadığı tartışılagelen bir konudur. Beethoven’ın daha az sayıda ancak, tokluğu ve ses yoğunluğu daha yüksek eserler ürettiğini düşünen tutkulu müzikseverler olduğu da bilinmektedir. Bu metnin yazarı “Uçsuz Bucaksız Bir Dünyada Gezinirken” başlığını taşıyan, yakında çıkacak kitabında Beethoven’ın sayısı ilk bakışta çok yüksek gibi durmayan eserlerinin çeşitliliğini dile getirmektedir. Beethoven geniş kamuoyunda ve özellikle müziksever kitlelerde senfonik müzik türünün büyük bestecisi olarak bilinir. Sadece 9 senfoniyle tamamlanmış bulunan ve birkaç uvertürle de desteklenmiş olan orkestra yapıtlarında olağanüstü bir güç sergilenir. Bu tür yapıtların müzik tarihi boyunca en ileri kamuoyu ilgisine ulaşmış olarak bilinen ve insan sesinin de orkestrayı çok etkileyici bir biçimde desteklediği ünlü 9. Senfonisi’nin (dokuzuncu) bu çerçevede altı çizilmelidir. 

Ancak Beethoven, yapıt türü çeşitliliği yönünden piyano başta olmak üzere bazı önde gelen tekil çalgılar için yaptığı besteler ve başta kuartet türü olmak üzere düzenlediği oda müziği yapıtları ile de müziksever kitlelerin içtenlikle benimseyerek kucakladığı bir büyük yaratıcı olmuştur. Kuartet (dörtlü) türü yapıtlarının yaşamının son iki senesine sığdırdığı son örneklerinde ulaştığı ifade yoğunluğu tutkulu müziksever çevrelerin hayranlığını çekegelmiş ve yukarda sözü edilmiş bulunan, yazarın “Uçsuz Bucaksız Bir Dünyada Gezinirken” adlı geniş inceleme metninde ayrıntısıyla ele alınmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları