Medrese, Şeyh, Kadı…

25 Ocak 2020 Cumartesi

Cumhuriyet, şeyhleri, şıhları ile birlikte medreseleri kapatmıştı. AKP geldi, muhalefetin de tutuculuğa yakınlaşma eğilimden yararlanarak adım adım laik devleti çürütürken medreseleri yeniden açtı.

Saray’daki AKP’linin “din bize göre değil, biz dine göre hareket edeceğiz” dediğinden bu yana da laik hukuku ortadan kaldırmaya ilişkin uygulamalar yoğunlaştı.

Geçen hafta işlenen bir cinayet, bu saptamalarımızı doğruluyor.

Bitlis Güroymak’ta bir köyde uzlaşamayanlar, “Nakşibendi medresesi”ne gitmişler. Kendini “kadı” yerine koyan şeyh, uzlaşmazlığa düşenlerden birini haklı bulmuş, diğer haksız bulduğu kişi de “şeyh-kadı”yı öldürmüş.

Doğal olarak bir laik devlette İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı’ndan, cinayetin soruşturulmasını istemelerinin dışında, olay karşısında “Medreseler kapatılmıştır, şeyhlik, şıhlık ortaçağın derin kuyusuna gömülmüştür. Bir hukuk devleti olan Cumhuriyet’in mahkemeleri varken kadılık da ne kelime?” gibi bir tepki göstermeleri beklenir… 

Ancak tam tersi oluyor, İçişleri Bakanı diyor ki:

Bir âlimin ölümü bir âlemin ölümüdür. Bitlis Güroymak (Norşin) Medresesi Başmüderrisi Allah’a yürüdü.” 

Adalet Bakanı da benzer bir açıklama yapıyor:

Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir.

Yaşananlar, uygar insanın aklı ve mantığıyla açıklanamaz hale geldi. Türkiye, ortaçağ hayaletinin karanlık zindanlarına tıkılıyor.

Bu çullanmayı, ancak aydınlanma ilkelerine dayanarak aşabiliriz.

CHP’nin Tarihsel Görevi

Atatürk’ün partisi CHP, “sağ-sol kalmamıştır” diye bir tezle ortaya çıkabilir mi?

Asgari ücretin insan onuruna yakışır bir düzeyde olmasını istemek sol değil mi?

Özgür düşüncenin temeli laikliği savunmak sol değil mi?

Tank Palet Fabrikası’nda olduğu gibi kamusal değerlerin satılmasına karşı durmak sol değil mi?

Dış politikada bağımsızlığa, ulusal çıkarlara sahip çıkmak sol değil mi?

Haksızlığa, hukuksuzluğa, yolsuzluğa, uğursuzluğa göğüs germek sol değil mi?

Solun kalmadığı ileri sürülemez.

Sol var, sol hayatta; sol umut demek, sol gelecek demek…

Dahası, Atatürk’ün partisi CHP’ye ve onu destekleyen toplum kesimlerine, AKP işbirlikçisi dönek liboşlardan, yetmez ama evetçilerden, kendilerini “kandırılmış faydalı salak” olarak tanımlayanlardan da hiçbir yarar gelmez.

CHP’nin, Cumhuriyetin ve halkın partisi olma zorunluluğu vardır. 

Tarihsel görevi budur.

Yetkili Postacı 

MHP lideri, FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda kendisini “yetkisiz” buluyormuş.

Yetki için, ortağı AKP’liler, postacı Fehmi Koru’yu görevlendirsinler.

Cebine de, Fethullah ile pazarlık yapmak için Pensilvanya’ya gönderirken eline tutuşturdukları mektubu koysunlar!

Ölümsüz Aydınlarımız

Uğur Mumcu, bugünün izini sürmeye devam ediyor: Bundan 40-45 yıl önce yazdığı yazılarda, Türkiye’yi karıştıran her türlü kirli işin altından çıktığını anlattığı CIA bağlantılı istihbaratçı Enver Altaylı, FETÖ ilişkileriyle bugün manşetlerdedir.

Muammer Aksoy, bugünün izini sürmeye devam ediyor: Tüm parti ve kuruluşları, Türk halkının yaşamsal yararlarını korumak amacıyla “dini siyasetin emrine” ya da “siyaseti dinin emrine” alma eğiliminden sıyrılmaya davet ettiği 1989 tarihli “laikliğe çağrı” metni, bugün çok daha önem kazanmıştır.

Mumcu’lar, Aksoy’lar bu yüzden ölümsüzdür. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları