Hikmet Çetinkaya

Kır Karanlığın Kapısını!..

25 Aralık 2014 Perşembe

Yıllar geçip gidiyor ve toplum olarak kendi yalnızlığımızın içinde çoğalmaya çalışıyoruz...
Bu nasıl çoğalmak? Aklıma hep bu soru gelir,
yalnızlığımın, umutsuzluğumun derinliğinde yaşayıp giderken.
Kimi okurlar soruyor:
“Hep umut peşindesiniz, bu karamsarlıktan hiç etkilenmiyor musunuz?”
Yanıtım çok açık benim...
Sezgi, aşk, güzellik olmadan umut yeşerir mi insan yüreğinde?
Acılar denizinde boğulan bir toplumun arasında bırakın umudun, barışın peşinde koşanlar da olsun, Türk ve Kürt kardeşliği için ne varsa yapılsın...
Çözüm sürecinin ne olup ne olmadığını bilmemize gerek yok!
Yıkılsın o duvarlar!
Dünyanın hiçbir yerinde savaş olmasın...
Bakın Ortadoğu’ya alev alev yanıyor, insanlar ölüyor, çocuklar, gençler, yaşlılar...
Erkekler, kadınlar!
Yaşadığımız topraklarda ırmaklar kanlı akmasın, silahlar bırakılsın; çocuklar, gençler hayatın güleç çiçekleri olsun...
İnsan yüreğinin duyumsadığı duygular, kadına şiddet, tecavüz...
Demokrasi, hukuk, adalet!
Soruyorum size:
“Bir hücre değil midir dünya, yeniden doğmak için!”
Ufukların günden güne ağarması, yaşama sevinci...
Tüm bunlar hayatımızın içinde yeşermiş sevdalarımız, özlemlerimiz değil mi?

***

Karanlıktan korkarım, aydınlıktan korkmam...
Karanlık geceleri değil yıldızlı geceleri severim... Denizi, dağları, ovaları, gölleri...
Karanlık sanrısında yaşayan insanoğlunun birden dikilmesi, içsel bir dürtünün ürünü değil midir?
İçsel dürtü kimi zaman ruh olur, vicdan olur, sevgi olur, barış, kardeşlik, aşk olur...
Tüm bunlar düşünceyi geliştirir, tarih boyunca başını hep dikleştirir insanoğlu...
Karanlığın derinliğinde bunların hiçbirisi olmaz...
Önce vicdan kararır, sonra ruh ve düşünce!
Tarih insan bilincini geliştirir!
Sömürüye karşı başkaldırır, halkların kardeşliği kavramı yerli yerine oturur.
Vahşi kapitalizmin güler yüzlü adı “Yeni Dünya Düzeni”nin
Sarmalından kurtulmak için ayağa kalkar insanoğlu...
Çevre bilinci artar!
Ağaçların, çiçeklerin can olduğunu
anlar...
Bilinçsiz insan soygun düzeninde maşa olarak kullanılır...
Baskıcı rejimler, demokrasi masalları, dincilik...
Hepsini yan yana koyduğumuzda acılar denizine doğru yönelir toplumlar.
Milyonlarca yıllık bir süreci yaşayacağımız bir tarih vardır aslında.
Hayat vardır!
Karanlığa karşı direnmek!

***

Kimi zaman umut dalgalarında kulaç atmak, kimi zaman bunalıp umutsuzluk dalgalarına kapılıp boğulur gibi olmak!
Eğer işin gerçeğini düşünmediyseniz, ikisini bir arada yaşadığınız günler, haftalar, yıllar olabilir...
Böyle duyguların birini seçin:
“Umutlu yaşamak!”
Ben barış umudunu hep yaşadım!
Umutsuzluk zor zamanlardır...
Ana karnındaki bebekler gibi yırtacaksın karanlığın kapısını umut devşirircesine...
Ufukların günden güne ağarmasını bekleyecek, soygunculardan, hırsızlardan, çevreyi talan edenlerden, insan onurunu çiğneyenlerden hesap soracaksın.
Dedim ya bir hücredir dünya!
Yeni doğumlara sancılıdır!
Savaştan yana değil barıştan yana olacaksın!
Çünkü sen insansın, vicdan sahibisin!
Başın dik!
Kendini satılmışlar pazarında tezgâha koydurmayan, bilinciyle hareket eden, onurlu olan...
Evet sen bir insansın, iki ayağı olan, yürümesini, koşmasını bilen...

***

Diz çökmeyeceksin!
Anayasal ve yasal hakların var, özgürlüğün var...
Korkma, yılma!
Ödün verme kimseye!
Bak bebekler nasıl yırtıyor karanlığın kapısını ana karnından çıkarken...
Sen de ayağa kalk, kır karanlığın kapısını...
Dışarıda, karanlığın kapısını kıran yıldızlar var, el sallıyorlar sana...
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları