Mehmet Faraç

Cemaatten PKK'ye...

22 Ekim 2008 Çarşamba

Yaşamın kimi nereye sürükleyeceği belli olmuyor. Günümüz dünyasında birey bir düşünce labirentinde önce karanlıkta bocalıyor, oradan da kan çukuruna sürüklenebiliyor! Nur evinde ders aldıkdiyen Zirve Yayınevi katliamı sanıklarından Kürşat Kocadağ, şeyhinin evinden çıkmayan Danıştay eylemcisi Alparslan Arslan ve Rahip Santoroyu vurmadan önce tarikat evlerinin müdavimi olan O.A. karanlıktan kan çukuruna yönelenlerden birkaçıydı!..

Benzer ilişkilerin daha somut örnekleri vardı. Örneğin Hürriyet gazetesinde, 27 Mart 2007de yayımlanan bir haberde, Hrant Dink cinayetinin kilit ismi Erhan Tuncel için, Ortaokul ve lise yıllarında Elazığda, Fethullah Gülen cemaatine bağlı ışık evlerinde kaldığı tespit edildidiye yazılmıştı!..

2003 Kasım ayında HSBC Genel Müdürlüğüne intihar saldırısı düzenleyen El Kaide üyesi İlyas Kuncakın kızı Hubeyda, 5 Aralık 2003 tarihli Milliyet gazetesine, Babam 30 yaşındayken bir arkadaşının vasıtasıyla Fethullah Hocanın Nur cemaatine girerek İslama yönelmişdemişti!..

Bunları niye mi anımsattık? Çünkü cemaat üyeliğinden El Kaideciliğe ve türban tetikçiliğine sürüklenenlerin son durağı PKKydi! Terör örgütünün yayın organı ANFnin 19 Ekimde,Çorum ve Urfadan dağa çıkış!” başlıklı bir haberi işte bu tuhaflığı yansıtıyordu! Haberde, Urfanın Siverek ilçesinden örgüte katılan Saryaadlı bir kızın yaşamı anlatılıyordu. Dicle Üniversitesi öğrencisiyken örgüte katılan bu teröristle ilgili asıl ilginçlik şöyle yazılmıştı:

Sarya, babasının AKP üyesi olduğunu vurguladı. Ailesindeki dini eğilimlerin güçlü olmasından kaynaklı olarak orta ve lise eğitimi boyunca Adıyamanda Fettullah Gülene bağlı cemaat evlerinde kalan Sarya, cemaat yaşamındaki monoton ve tekdüze yaşamın duvarlarına çarpar. Bir taraftan aile baskısının, diğer taraftan da içinde kalmaya zorlandığı ortamın oluşturduğu duvarları aşma gücü gösteremeyen Sarya, kendisine dayatılan koşullara zorunlu olarak boyun eğer.

Din sosyolojisi uzmanları, kimi Nurcuların 12 Eylülden sonra Hizbullahçılık şiddetini yaratmasına nasıl yorum getiremediyse son yıllarda cemaat yaşamından şiddet sarmalına savrulan hoşgörü müritleri konusunda da suskun kalacaktır! Bunlar da münferit vakalar diye gözardı edilecektir! Bizler de belki Bugün gazetesinin eski Talibancı yazarı Mehmet Metiner ile imam hatip kültürünü modern zamanlara kurban eden benzerlerinin laikçilik oynamalarına şükredeceğiz!

Öcalana Arsa Aranıyor!..

Strateji abideleri PKKyi MİT kurdu”, “PKK Ergenekonun kontrolündediye uçuk iddialarını sürdüredursun! Eski MİTçi Mahir Kaynak gibi uzmanlar ise televizyon programlarında,PKK ne istiyor, bilmiyoruzdiyerek bilgisizliğini ayyuka çıkarsın! Oysa PKKnin ne istediği Öcalanın yakalanmasından sonra netleşmişti. Örgüt Kürt dili ve kimliğinin anayasaya girmesini ve Öcalanın serbest bırakılarak siyasi yaşama entegre edilmesini savunuyor. Dağlarda askerlerin şehit edilmesi, kent merkezlerinde çocuk, kadın demeden onlarca yurttaşın bombalarla öldürülmesi işte bu hedefe hizmet ediyor. PKKnin şiddet yoluyla dayatmaya çalıştığı bu talepler, son zamanlarda kimi çevrelerce de açıkça dile getiriliyor. Örneğin AKPli Dengir Fıratın üç DTP milletvekiliyle başbaşa yediği yemekte de İmralı sürecinin tartışıldığı söyleniyor. Türkiye ile yakınlaşmaya çalışan Mesud Barzani son günlerde, Genel aftan söz ederek aslında Öcalanın durumuna vurgu yapıyor. Yayınlarıyla adeta PKKnin psikolojik savaşına katkı sunan Taraf adlı gazetede dün yayımlanan bir röportaj ise Öcalan konusundaki ütopyalarda sınırın aşıldığını gösteriyor. Neşe Düzelin sorularını yanıtlayan Avni Özgürel şöyle demişti:

Anayasa dahil Kürtleri rahatsız eden bütün metinler yeniden yazılmalı. Öcalanla görüşülmeli. Öcalanın tabanını ikna edeceği bir çözüm formülü ortaya çıkarılmalı. İmralı süreci de bitmeli. Ceza İnfaz Yasası buna müsait. Affı söz konusu olamaz ama Türkiyede istediği şehirde arazi alabilir ve gündelik siyasetin dışında tutularak bu mekânda ziyaretçileriyle görüşerek yaşayabilir. Asker seviyesinde de buna giderek yaklaşıldığını biliyorum.

Öcalan için küçük bir devletçik kurulmasını önerebildiğine göre Özgürelin bildiği önemli şeyler olması gerekiyor! Ne de olsa Öcalanı MİTin kurduğu Fikir Ajansında gördümdiyen kendisi değil miydi?

Etek ve Gökçek!..

 

CHPnin Murat Karayalçını Ankaradan belediye başkan adayı göstermesi Melih Gökçeki paniğe sevk etmiş. Karayalçının Deniz Baykalla bir araya gelmesinden bu yana Gökçek her gün bir gazete ve televizyon kanalında kendisini ilgilendirmeyen parti içi meselelerle ilgili feryat figan ediyor. Yok efendim, Karayalçın DTPyi de yanına alsınmış!.. Karayalçın seçilemezse politikayı bırakmalıymış. Karayalçının asıl gayesi CHPnin başına geçmekmiş,Baykal, Karayalçın konusunda Önder Savı yok saymış!” falan filan!.. Biat medyasının Gökçekin her lafını göklere çıkarması anlaşılıyor. Ancak her fırsatta AKPli başkana mikrofon uzatan anlı şanlı medyamızın bir tek çalışanı, Gökçeke, İyi de, CHPnin iç meselesinden sana nediye sormuyor! Gazetecilik, eteği tutuşmuş politikacıların kendileriyle ilgisiz çıkışlarına çanak tutmak olmamalı! Medya insanları asıl sorumluluklarıyla ilgili uyarmaktan kaçındığına göre Gökçeke verilecek yanıt konusunda bir tek umut kalıyor; seçimi ve seçmeni beklemek!

Yaz Yağmuru!

 

İrticanın gür sesi Vakitin küfürleriyle ünlü yazarı Hasan Karakayanın dünkü yazısı, birlikte hacca gittiği okurlarını bile güldürmüştü. Şaban Dişlinin rüşvet olayı, Deniz Fenerinde vicdan hırsızlığı ve Dengir Fıratın adının hayali ihracatla anılması konusunda kılını kıpırdatmayan Karakaya, Bu meslekte fikri takip esastırdiye ahkâm kesmişti! Belli ki Karakaya tüm Müslümanların yüreğini yaralayan bu üç vakayı fikri takibe layık görmemişti! Belli ki kendi deyimiyle bunları Yaz yağmuru gibi gelip geçen haberlerdiye yorumlamıştı! Vakitin diğer yazarı Ali İhsan Karahasanoğlu ise cumartesi günkü köşesinde, Danıştay baskıncısı Alparslan Arslanın Dincideğil Ergenekoncuolduğunu yazmış ve bu yüzden Cumhuriyetin özür dilemesi gerektiğini vurgulamıştı! Oysa sık sık Salih Kunter adlı şeyhini ziyaret ederek vaaz dinlemesi, Danıştayı türban kararlarına tepki için bastımdemesi Arslanın ideolojisini anlatmaya yetiyordu. Arslanın babası İdrisin, Milletin değerlerine saygılı olmayana bu millet gereken dersi verir. Ülkede İslam düşmanları vardemesi de Danıştay saldırısının dinci bir kalkışma olduğunu gösteriyordu. Tarsustaki Hizbullah cinayetlerini namus meselesidiye yazan Vakitçiler, eylemleri örtbas etme, eylemcileri masum gösterme konusunda deneyimlidirler!.. O yüzden asıl özür dilemesi gerekenlerin yağmuru beklemesine gerek yoktur!

 

e-posta: mfarac@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat Uyu Paşam!.. 10 Kasım 2009

Günün Köşe Yazıları