Edirne ve Diyarbakır’da Barış Deyince...

28 Aralık 2014 Pazar

25 Aralık Perşembe günü Edirne’deydim. Edirne Belediye Başkanımız kardeşim Recep Gürkan’ın ev sahipliğinde 3-4 güne bedel bir gün yaşadık. Öğle saatlerinde Bulgaristan’daki Türklerin Jivkov döneminde uğradığı baskı ve zulümde 17 aylıkken öldürülen Türkan bebeğin anıtı önünde düzenlenen törene katıldık. Bulgaristan’daki Türklerin partisi Hakve Özgürlükler Hareketi’nden (HÖH) milletvekilleriyle birlikte acıyı ve gelecek güzel günler özlemini paylaştık.
Akşam saatlerinde de Edirne Şehit Aileleri Yardım ve Dayanışma Derneği’nde kalpleri hep vatan toprağının altındaki evlatlarıyla atan anne ve babalarla buluştuk. Ankara’yı dikkatle izliyorlar. Çözüm sürecinden kuşkuları var. Samimiyet istiyorlar. Akil insanların yerine kendilerini anlayacak asıl insanları istediklerini söylüyorlar.
“Meclis’te kabul görecek bir barış ortamı en iyisidir” diyorlar. Ben de onlara tam karşımda duran bütün duvarı kaplayan şehitlerimizin fotoğraflarını gösterip “Bu duvara başka fotoğraflar eklenmesini istemiyoruz. Vatanı böldürtmeyeceğiz, halkımızı öldürtmeyeceğiz. Bütün amacımız bu” diye seslendim.

***

Dün sabah da Şanlıurfa ve Kahramanmaraş’ta Ada Kitabevi’nin imza programlarına katılmak, yöre halkıyla söyleşmek, saha çalışması yapmak üzere Diyarbakır uçağına bindim. Uçak 1 saat rötar yaptı, görevlilere takıldım, “Diyarbakır’a her şey rötarlı mı gider!”
Uçakta sol yanımda AKP’nin eski milletvekilleri, sağ yanımda ise HDP Kars Milletvekili Mülkiye Birtane oturuyordu. Mülkiye Hanım Kars ve çevresinin yanı sıra partisi adına Erbil’den de sorumluymuş. Çözüm sürecinde AKP’nin samimiyetiyle ilgili onun da kuşkuları var. “İyimser bir dönemdeyiz ama, AKP salt seçim odaklı mı siyaset üretiyor, yoksa kalıcı bir şey mi istiyor, tam kestirebilmiş değilim” diyor.
Mülkiye Hanım Türkiye’nin hiçbir bölgesinde acıların yarıştırılmamasından yana, ülke bütünlüğü içinde çözümün olabileceğine inanıyor.
Diyarbakır’a inişimizde CHP il örgütünden Muzaffer, Süleyman, Ada Kitabevi’nden adaşım Mustafa ile birlikte surların içine girip Hasan Paşa Hanı’na geldik. Süleyman yolda hemen solumuzdaki caddeyi gösterip “işte Gaffar Okkan’ın öldürüldüğü yer” diyor. Gaffar Okkan hâlâ belleklerde.
Adını Akkoyunlu’nun ünlü hükümdarı Uzun Hasan’dan alan Hasan Paşa Hanı girişinde oyuncaktan müzik aletlerine kadar her şeyi satan küçücük dükkândan Selda Bağcan’ın Uğur Mumcu’yu türküleştiren Uğurlar Olsun parçası yükseliyordu. Şaşırdım. Doğrusu kulağıma ilk Kürtçe bir ezginin geleceğini bekliyordum. Dükkân sahibi Hacı Celil, “Ablam yüz şarkılık bir paket yapmış, gün boyu bunları çalıyoruz. Her türlü müzik var” diyor. Çözüm süreci için Hacı Celil’in düşüncesi şu:
“Her şeyin hayırlısı... Her şeye duayla bakmak lazım...”
Hasan Paşa Hanı esnafından Mehmet Ali ve Erman çay içimi sohbette yüksek bir özgüvenle kendi kimliklerini ifade edip Ankara’nın samimi olmasını istediler. Handa hemen herkesin genel havası buydu. Başlıca dikkati çeken, barışın tadını kaybetmeme ama haklarını eksiksiz olarak isteme duygusuydu.

***

Edirne ve Diyarbakır’da çok farklı ortamlarda yaptığımız sohbetlerin ortak paydası Ankara’ya yönelik kuşkuydu.
Ülkemizin dört bir yanında insanlar gerçekten ağız tadının olduğu bir barış istiyor. Yaşanan bunca acılardan sonra geleceğe güvenle bakma zemini bu toplumda var. Bütün mesele siyasetin “önce insan” diyebilmesinde ve politika üretirken önceliği önümüzdeki seçimlere değil, önümüzdeki nesillere verebilmesinde.
Yaşanan bunca olumsuzluğa karşın Edirne’den Diyarbakır’a ülkemizde hâlâ ortak paydaların önde olduğunu görmek umut verici.
Evet, sorunlar ve kaygılar büyük, ama bir o kadar da daha güzel bir gelecek özlemi var. Gelecek karamsarlık değil, umut üzerine kurulur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları