Merhaba 2015...

31 Aralık 2014 Çarşamba

Arkadaş güzel bir lokantada yemek yerken yanına, elinde güzel bir çocuğun fotoğrafını tutan kişi gelmiş. Fotoğrafı gösterip, “Çocuğum lösemi. Tedavi olmazsa  ölecek. Yardım eder misiniz?” demiş. Arkadaş cebindeki paranın çoğunu verip, acil şifa dilemiş. Fotoğraftaki çocuktan çok etkilenmiş. Yaşamın tadını çıkaracağı yaşta böyle bir hastalığa tutulmasına kahrolmuş. Az sonra garson gelmiş, seslenmiş:
“Biliyor musunuz, o çocuk lösemi değil. Sapasağlam... Seni kandırıp paranı aldılar...”
Arkadaş, çocuğun lösemi olmadığını öğrenince öyle sevinmiş ki, “işte buna içilir” diye haykırmış...
Garson şaşırmış... “Aldatıldın, paran gitti” demeye çalışırken, arkadaş ona da dönmüş, “o güzelim çocuk sağlıklı ya, sen de bendensin” diye gülümsemiş...

***

Olaylara farklı bakış, iyimserlik gibi konuları düşünürken, kardeşim Doğan Subaşı’ndan dinlediğim bu öykü aklıma gelir.
Yazı aramızda, ben de iflah olmaz bir iyimserimdir. Koşullar ne olursa olsun, daha iyiyi yapabileceğimizi düşünmek gerekir. Hele iktidarın, her türlü yöntemi kullanarak kendisi gibi düşünmeyen herkesi “öğrenilmiş çaresizlik” tuzağına ittiği, “kaybettiniz, bunu kabul edin, rahat edin” dayatmasıyla karşı karşıya bıraktığı şu günlerde, daha iyiyi düşünmek çıkış yolunun ilk taşı.
Zira bugünlerde ayrıca bir “iyimser olma suçu” var... Koşullar böylesine kötüyken, iktidar iktidardan düşse bile iktidarı bırakmaz havası yerleşirken, nasıl iyimser olunabilir!
Geçenlerde, “nasılsın” diye soran bir gruba, öylesine tok bir sesle “iyiyim” demişim ki, garip garip yüzüme baktılar. Ben de onlara garip garip bakınca dile geldiler:
“Bu koşullarda nasıl iyi olabilir ki?”
Şu karşılığı verdim:
“Ne olursa olsun, ne kadar kötü koşullarda olursak olalım, buna karşı mücadele etme duygusu içinde olmak bile iyi olmaya yeter. Bizden sonraki kuşaklara en azından şunu söyleyeceğiz; size uğruna mücadele edilecek bir ülke ve ilke bırakıyoruz... Böyle bir coşku ve tutku ile dolu olmak az şey mi?”

***

2014’ün son günündeyiz... 2015’e ne olursa olsun umutlu giriyoruz. Umutla girmeliyiz.
Umut, geleceğin kaldıracıdır.
Umut, bugünün merhemidir.
Umut, kökü insan kalbinde ve beyninde olan, ama her yerde büyüyebilen bir çiçektir...
Umut, iki şeyle şahlanır, tüm kara bulutları dağıtır; emek ve hedef.
Umut, cesaretin bileğidir.
Korkunun gözleri çoktur ama, umudun gözleri daha çoktur. O yüzden insan umudunu yitirdi mi, korku seline kapılır.
Evet, her şeyi yalan ve sahte bir iktidarla karşı karşıyayız. Evet, yalan hızlıdır... Gerçek ayakkabısını giyinceye dek, yalan dünyayı üç kez turlar... Ama gerçek, zamanın çocuğudur. Yalanın mumu ne zamana kadar yanarsa yansın, giderek erir ve söner. Gerçeğin ışığı giderek güçlenir. Kâbus dolu bir yılı geride bırakıyoruz... En büyük sorun, iktidarın kendisi. Çünkü Türkiye’ye, çevremize, dünyaya, bütün temel sorunlara çözüm amaçlı değil, kullanım amaçlı bakıyor. Hal böyle olunca en derin toplumsal gerilime bile, “bana pay çıkar mı, oyumu artırır mı” diye yaklaşıyor. Ancak daha iyi bir gelecek için asıl olan iktidar kâbusu değil, buna karşı olanların umudu, hedefi ve emeğidir.
2014’ten çekip çıkaracağımız tek şey, geleceğe dönük umudumuzdur.
Merhaba 2015...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları