Soru İşaretleri Kalacak

25 Ekim 2008 Cumartesi

Ergenekon Davası ile ilgili ciddi kaygılar var kamuoyunda.

Her şeyden önce soruşturmanın yürütülüş şekli, gizli olması gereken hazırlık soruşturmasının ayrıntılarının yandaş ve taraf medyaya sızdırılması, insanların daha baştan suçlu ilan edilmeleri, haklarındaki davayla, suçlamayla ilgisi olmayan bazı konuşmaların ve özel hayatlarına dair bilgilerin onları güç duruma düşürmek amacıyla, basın sıfatına bile layık olmayan taraf varakparelere sızdırılması, davanın ucunun açık olması, daha şimdiden uzamış tutukluluk halleri, bir kısım sanıklar hakkında uzun süredir içeride olmalarına karşın, henüz iddianame de hazırlanmamış olması, zaten davanın işbaşında bulunan ve Türkiyedeki rejimin niteliğini, devletin erkini elinde tutarak sahip oldukları manevi cebir unsurunu kullanarak sivil darbeyle değiştirmek isteyen AKP iktidarının laik demokratik rejime karşı giriştiği eyleme muhalefet edenleri sindirmek, bu darbeyi kamuoyunun gözünden kaçırmak için başlatılmış bir soruşturma olduğu izlenimini uyandırıyordu.

İlhan Selçukun 21 ve 23 Ekim günkü köşe yazılarına bir göz atmanız, nasıl Nazilerin Reichtag yangını davasında bile görülmeyen bir iddianame ile karşı karşıya bulunduğumuzu anlamaya yeter.

Ben o satırları okurken, gülmem mi, ağlamam mı gerektiğine karar veremedim. Ama bu iddianamedeki zihniyetin Türkiyedeki kendi görüşüne uymayan herkesi içeri atacağını düşünerek, hem kendim, hem hepimiz adına çok korktum.

Bilin ki muhalif olan herkesin, başındaki tehdittir artık gözaltı, tutuklanma ve eğer sağlığı biraz bozuksa ölüm...

***

Duruşmaların daha ilk gününde, Ergenekon soruşturması üzerindeki soru işaretlerinin ortadan kalkmayıp süreceği anlaşıldı.

Her şeyden önce, duruşmanın bir hapishanede yapılmasındaki mantığı ve ısrarı anlamak güçtü. Hapishanede duruşma, AİHM ölçütlerine de aykırı olduğu gibi, askeri dikta dönemlerinde bile görülmemiş bir uygulamadır.

Önceleri, Silivri Kampüsü!nün koşullarını sağlayan başka bir yer bulmanın olanaksızlığından bu yola tevessül edildiğini düşündük.

Hemen belirtmek gerekir ki, böyle bir mülahaza bile, sanıklar, avukatlar ve tanıklar üzerinde baskı yaratacağı kuşkusuz olan bu tercihi haklı gösteremez. Ayrıca daha ilk gün belli oldu ki, Silivri Ceza ve Tutukevindeki salon adil bir yargılamanın gerektirdiği fiziki koşullara sahip değildir ve mahkeme heyetinin en büyük kaygısı da zaten bu noktada odaklanmamıştır.

Sanıkların her birinin en fazla üç avukatla temsili, savunma hakkının kısıtlanmasından başka bir anlam taşımıyor.

Türkiyede o kadar sanığı ve avukatlarını alacak duruşma salonu bulmak mesele mi?

DİSK Davasının ve 12 Eylülün büyük davaları birer yüz karası olmakla birlikte, yine de avukat sınırlaması yapılmamıştı.

***

Basına getirilen kısıtlamalar da duruşmaların aleniyet öğesini zedeleyecek niteliktedir.

Ayrıca iki gün süreyle Silivrideki duruşmaları TV ekranlarından izleyenler de, benim gibi oraya gitmiş olanlar da TV muhabirlerinin nasıl elverişsiz koşullarda çalıştıklarını görmüşlerdir.

Yarın iklim koşulları değiştiğinde, yağmur yağdığında, kışı son derecede sert geçen Silivride basın mensuplarının nasıl görev yapacaklarını Allah bilir.

Oysa basın mensuplarının rahat ve elverişli koşullarda çalışmaları, duruşmaları izlemek konusunda HİÇBİR engelleme veya ayrıcalıkla karşılaşmamaları, adil yargılamanın en önemli öğelerinden olan aleniyet ilkesinin gereğidir.

Bütün bunların göz ardı edilerek, illa Silivrideki mahut binada ısrar edilmesi ve mahkeme heyetinin de tutumunun aynı doğrultuda olmasının nedenlerini açıklamak güç olunca, soruşturma sırasında belirmiş olan soru işaretlerine yenileri eklenmektedir.

Hiç kuşkusuz bağımsız yargıya hepimizin güveni tamdır.

Ama güvenimizin tam olduğu beyanı, kimi soru işaretlerinin kafamızda çengelleşmesine engel olmuyor.

Oysa bu soru işaretlerinin duruşmaların başlamasıyla birlikte ortadan kalkması demokrasimizin hem özü, hem de görüntüsü açısından çok yararlı olurdu.

 

asirmen@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları