Sus Artık Konuşma!

09 Ocak 2015 Cuma

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın basın danışmanlığını yapmış olan değerli meslektaşım Can Pulak’ın yazısını; duygularımın, mantığımın tercümanı olarak köşeme alıyorum!

“Sus artık konuşma!

Bir cumhurbaşkanı nasıl susturulur?


Hürriyet'ten RTE'ye sus...

Dünyada bunu düşünen toplum yoktur herhalde. Çünkü hiçbir ülkede cumhurbaşkanları, devamlı konuşmazlar ve devamlı gündemi işgal etmezler. Bizimki farklı, başkaları konuşmayabilir ama bizimki hiç susmaz. Oysa yetkileri ve yapacakları bellidir.

Şimdiye kadar bütün cumhurbaşkanları ne yapmışsa, o da onu yapmak zorundadır.

Zorundadır ama aldırmıyor ki... 12 yıldan bu yana ‘ben yaptım oldu’ demedi mi? Şimdi de aynısını söylüyor ve yasalara aykırı davranmakta hiçbir mahzur görmüyor.

Güya tarafsız olmaya mecbur, üstelik bu konuda namus yemini de etti. Ama bırakın tarafsızlığı, her gün AKP başkanı gibi davranmaya devam ediyor.

Muhalefete laf çakıyor, yargıya sataşıyor, kadın-erkek eşitliğini bombalıyor, bir fıtrat lafıdır çıkardı, ona göre hiçbir şey fıtratına uygun değil artık.

Evet, cumhurbaşkanları yaptıklarından sorumsuzdur.

Ama bu kadar da değil herhalde.

Mevcut yasaları paspas gibi çiğneyeceksiniz, aklınıza her eseni yapacaksınız, milleti kucaklamak yerine dilimleyeceksiniz, sonra da ‘sorumsuzluk’ kalkanının arkasına saklanacaksınız. Öyle yağma yok, o kadar da değil artık. Cumhurbaşkanıysanız cumhurbaşkanlığını bileceksiniz, yasaların koyduğu sınırdan bir milim dışarı çıkmayacaksınız.

Sorumlu da olsanız çıkmayacaksınız, sorunlu da olsanız çıkmayacaksınız, sorumsuz da olsanız çıkmayacaksınız.

Başkan olsanız mesele yok. Ama bizde başkanlık sistemi yok ki... Varmış gibi hareket ederseniz, kendinizi hükümetin yerine koyarsanız olmaz.

Anayasa değişmeden ‘Başkan’ rolüne soyunamazsınız. Mevcut gücünüz anayasayı değiştirmeye yetmiyor ki. Partiniz önümüzdeki seçimi yine açık ara kazanır ve gerekli değişikliği yapacak miktarda mebusu Meclis’e sokarsa, o zaman ‘Başkanlığa’ heveslenebilirsiniz. Ama sizin ve partinizin itibarı o derece zarara uğradı ki, ‘Başkanlık’ filan hayal artık...
Bilmiyorum dünya basınını izliyor musunuz?

Danışmanlarınız hakkınızdaki yorum, karikatür ve filmleri getiriyorlar mı, gösteriyorlar mı size? Bunlar sizin umurunuzda olmayabilir ama temsil ettiğiniz devletin ve milletin onuru büyük yaralar alıyor. Minik Afrika ülkeleri, muz cumhuriyetleri bile dalga geçiyorlar bizimle. Yazık değil mi koskoca Türk devletine, azık değil mi artık dünyada itilen, ezilen, horlanan Türk milletine? Cumhurbaşkanlığı saygın bir makamdır. O saygınlık bir kere zarar gördü mü, toparlaması kolay olmaz. Halk adamı olmak başka şeydir, halkın sevdiği cumhurbaşkanı olmak başka. Her iki durumda da cumhurbaşkanı, taşıdığı sıfata ve temsil ettiği devlet ve millete yakışır şekilde davranmak zorundadır. Bunun tartışılacak, aksi davranışların hoşgörülecek yanı yoktur.

Cumhurbaşkanlığı padişahlık ve sultanlık makamı değildir. Ne olduğu ise, anayasamızda açıkça yazılıdır.

Anayasa profesörlerinin bile konuşamadığı bir yerde, anayasanın açıkça çiğnenmesine Anayasa Mahkemesi’nin bile seyirci kaldığı bir ülkede, üniversitelerin ve tüm ciddi kurumların sesini çıkarmaktan korktuğu ve ürktüğü bir memlekette bana ne oluyor ki? Cumhurbaşkanı bana bakıp mı, hal ve harekâtını değiştirecek, yasalara uygun hale getirecek? Geç efendi geç... Herkes ayakkabı numarasını bilmek zorunda...

Cümle âlem susarken sana ne oluyor ki? Sen mi kurtaracan bu memleketi? Cumhurbaşkanı susmuyorsa, bari sen sus kardeşim.

Sus artık konuşma... Saygınlık bir kere zarar gördü mü...”


Habertürk'ten susturulanlar

Sultan'ın Millileri!

AKP iktidarı döneminde çöküşü hızlanmakta olan Türk futbolunu güçlendirmek için bulunan çözümü “yandaş” basın “devrim” olarak niteledi. Takımlar bundan böyle “İstiklal Marşı’nın” da söylenmeyeceğinden söz edilen yeşil sahalara, ilk 11’de tümü yabancı futbolcularla çıkabilecekler. Yedi Türk oyuncu ise kulübede “stepne” olarak oturacak.

Şimdiye değin 6-7 yabancı oyuncuyla sahaya çıkan Türk takımların borçları bundan böyle daha artacak ve adları da değişecek demektir!

Sultan'ın stadyumu

(Foto: Mahmut B. Bürkük)

Fenergarden’ın borcu 392 milyon lira.

Beşikstone’un borcu 220 milyon lira.

Galatapalace’ın borcu 448 milyon lira...

Bendeki bu rakamlar bayatlamış olabilir! Örneğin hafta sonunda Galatapalace Başkanı Duygun Yarsavut, takımının borcunun 1 milyar 428 milyon lira olduğunu açıkladı!

“Türk milli futbol takımının” bir yabancı ülkeyle yapacağı maçın ilk 11’ini ise şu oyuncular oluşturabilir: (Kimin sahaya hangi forma ile çıkacağını Fatih Terim soyunma odasında bildirecek!)

Raul Meireles, Dirk Kuyt, Emmanuel Emenike,Tomas Sivok,Aleksander Milosevic, Jose Sosa, Demba Ba, Fernando Muslera, Aurelien Chedjou, Felipe Melov, Vesley Sneijder...

Stepneler: Ali, Veli, Hasan, Hüseyin, Ahmet, Mehmet, Durmuş...

Geçen hafta “Sultan Olimpiyat Stadyum’unda” karşılaşan ezeli rakipler, Beşikstone – Galatapalace maçında, bereket trafo odasına kedi girmediği için, elektrikler kesilmedi.

Geçen yıl 23 Eylül’de “Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda” oynanan Beşiktaş - Galatasaray karşılaşmasını 76.127 kişi izlemişti. Bu yılki maçı ise 28.260 kişi izlemeyi uygun gördü... Peki, üçte bire düşen izleme oranından sonra 11 yabancıya ödenecek dolarlar ya da Avrolarla borçlar kaça katlanacak? Yoksa Türkiye, genç futbolcu mezarlığına mı dönüşecek?

Son dakika! Özerk Futbol Federasyonu’nun ilk Başkanı Şenes Erzik bu ay itibarıyla 34 yıldır görev yaptığı UEFA 1. asbaşkanlığından emekli olacak. “Yaş sorunu mu, yoksa Federasyon sizi yeniden aday göstermediğinden mi, emekli oluyorsunuz?” sorusuna Erzik, “Son cümle her şeyi ortaya koyuyor” yanıtını verdi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları