16 Ekim Dünya Gıda Günü'nün arkasından...

25 Ekim 2008 Cumartesi

Roma’daki Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansa, BM ajansları olan Uluslarası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD), Dünya Gıda Programı (WFP) ve Uluslararası Tarımsal Araştırmalar Danışma Grubunu (CGIAR) temsilen bioversity ınt (uluslararası biyoçeşitlilik) katkı sundu.

FAO tarafından 27 yıldır 16 Ekim Dünya Gıda Günü olarak kutlanıyor, ancak 37 ülkenin gıda krizi yaşadığı ve insanı, hayvanı, toprağı aç bir dünyada kutlama yapılması ne kadar doğru? Özellikle 2007de artan gıda fiyatları nedeniyle yoksulların gıdaya ulaşması daha da zorlaştı. FAOnun 55 ürün üzerinde yaptığı gıda fiyat endeksine göre, gıda fiyatları 2006’da yüzde 8, 2007de yüzde 24 ve 2008in ilk 3 aylık döneminde yüzde 53 arttı. En yüksek artış yüzde 97 ile yağlı tohumlarda gerçekleşti. Tahıllarda yüzde 87 ve süt ürünlerinde yüzde 58 fiyat artışı oldu. Bu yılın ikinci yarısından başlayarak özellikle yeni hasat döneminde fiyatlarda bir miktar gerileme olsa da önümüzdeki dönemlerde gıda fiyatlarındaki artışın devam edeceği öngörülmektedir. Özellikle yaşanan küresel mali krizin etkisiyle gıda ürünlerinin satın alma maliyetleri en az yüzde 50 ile 60 oranında artacaktır.

***

Roma zirvesinde alınan kararlardan bir diğeri açlık sorununu çözmek için yılda ortalama 15-20 milyar dolar kaynak yaratılması zorunlu görüldü, ancak bu kaynağın aktarılmasına gelişmiş ülkeler destek vermediler.

Yaşanan küresel mali kriz için 2, 3 trilyon dolar kaynak ayırarak beş-on bankayı kurtarmaya çalışan, yine de mali krizi önlemekte yetersiz kalan ABD ve Avrupa Birliği maalesef aç insanları doyurmak için aynı duyarlılığı göstermediler.

FAO 2008 Dünya Gıda Gününün temasını Gıda Güvencesi: İklim Değişikliği ve Biyoenerjinin Etkileri olarak belirledi. Roma Zirvesinde ülkelerin üzerinde anlaşamadıkları konuların başında tarım ürünlerinden enerji üretilmesi geliyor. Gelişmiş ülkelerin tarım ürünlerinden enerji üretiminden vazgeçmek istememeleri nedeniyle gıda güvencesini tehdit eden tarım ürünlerinden enerji üretimi gelecekte artarak devam edecektir. AB 2020ye kadar enerji kaynağının yüzde 10unu, ABD 29.4 milyar litre olan biyoyakıt üretimini 2022ye kadar 136.3 milyar litreye çıkarmayı planlıyor. Bu hedefler doğrultusunda sadece bu neden, ABD ve ABnin tarım ürünlerinden enerji üretmeyi sürdürmesi gıda fiyatlarındaki artış daha da artacak ve gıdaya ulaşmak, gıda güvencesini sağlamak daha da zor olacak.

***

Ülkemize de baktığımızda durum pek de iç acıcı gözükmüyor. Ülkemizin iklim koşulları, toprağın verimliliği, üretim çeşitliliği itibarıyla kendi kendine yeten, yeterli tarımsal üretimi yapabilecek yeteneği mevcutken düne kadar hiç bu kadar açlığın ve yoksulluğun konuşulmadığı ülkemizde, maalesef 50li yıllardan günümüze köyden kente göçle birlikte mevcut potansiyeli değerlendirecek, geliştirecek politikaların uygulanmamasından çiftçi çiftçilik yaptığına, ürününü ucuza ve yok pahasına sattığına ya da hiç satamadığına bin pişman edilmiştir. Tüketici pahalıya tükettiğine, istediğini alamadığına ve aldatıldığına bin şikâyetçi. Tabii bu devasa büyük sorun başlı başına bir yazı konusu, Bunu önümüzdeki günlerde irdelemek istiyoruz. Ancak şanssızlığımız kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olmamızı devletimizi yönetenlerin bunu bir şehir efsanesidiye hafife almalarıdır. Halbuki daha önceki yazılarımızda belirttik; özellikle 2007 gıda krizinde birçok ülke kendi kendine yeterliliği korumacı önlemlerle benimsedi. Meseleye stratejik yaklaştılar. Anadolu ve Trakya toprakları boş dururken mısır, ayçiçeği, pirinç, soya, mercimek, fasulye, pamuk ABDden, Kanadadan, Çinden, Hindistandan, Mısırdan, Yunanistandan, Rusyadan getirilerek sözüm ona yerli ürün diye Türk tüketicisine yutturulmaktadır. Artık, bütün bu ürünlerin büyük bir bölümü, sözünü ettiğimiz ülkelerden karşılanmaktadır. Halkımız maalesef farkında olmadan Datça bademi diye İspanyol bademi, Maraş cevizi diye Şili cevizi tükettiğini bilmemektedir.

Resmi rakamlara göre Türkiyede nüfusun yüzde 10u açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Yoksulluk sınırında yaşayanların oranı yüzde 20den fazla. Ülkemiz bunu hak etmiyor, oysaki 16 Ekim Dünya Gıda Gününü bayram olarak kutlayabilseydik keşke.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları