Unutulan Müzik Ustası Muhiddin Sadak

27 Ekim 2008 Pazartesi
Türkiyede evrensel, çoksesli müziğin tanıtılmasında büyük emek veren bir müzik ustasının unutulmuş olmasından derin üzüntü duymaktayım. Bu usta müzisyen Muhiddin Sadaktır.

Muhiddin Sadak, çalışmalarıyla birlikte en çok viyolonselist olarak bilinir. Ve Muhiddin Sadakı yakından tanıyan kişinin büyük müzisyen Cemal Reşit Rey olması, çok sevindirici bir olaydır. Cemal Reşit Reyin kaleminden Muhiddin Sadak şöyle tanıtılır: En çok müzik alanında anlaşıyorduk. Ve o zamanlar bizim ülkemizde müzik alanı adeta Sahrayı Kebir gibi idi. Ne olduysa 1923 yılından sonra açıldı.” Cemal Reşit Rey Avrupadan dönüşte, o zamanın konservatuvarı sayılan Belediye Konservatuvarında Muhiddin Sadak ile birlikte çalışmaya başlamıştı. Her ikisi de çok iyi anlaşıyorlardı. Cemal Reşit Rey, dostu Muhiddin Sadakın ölümü üzerine şöyle demişti: Büyük bir müzisyeni kaybetmiş bulunuyoruz.Ne yazık ki Muhiddin Sadakın değeri, asla tam bilinmiş olmadı!

Muhiddin Sadak sanatçı olarak, çellist olarak tam tanıtılamadı. Doğuşu 1900 yılında İzmirde idi. Babası Sadık Şehabettin, amcası Ari idi. Muhiddin Sadak, İstanbul Şehir Operası Koro Şefi, eşi Hacıbekir Mihri idi. Kızı Gülseren Sadak çocuk yaşta Fransızca, İtalyanca ve az Almanca bilirlerdi. Halilei Mahmudiye, Haydarpaşa İttihat Rüştiyesi, Galatasaray Lisesi, Feyzi Ati, Boğaziçi Lisesinde hocalık yaptı. İstanbul Operasına geçti. 30 yıldan fazla koro ve orkestra şefliği yaptı. İstanbulda ilk Şehir Korosunu kurdu. Bu koro İstanbul Korosu olarak çalıştı. Leyla Gencer de bu koro ile çalıştı. 1960 yılında emekli olduysa da Bakanlar Kurulu kararıyla görevine devam etti. İstanbul Devlet Operasındaki görevini 1977 yılına kadar sürdürdü. Muhiddin Sadak 1982 yılında İstanbulda yaşamını yitirdi.

Muhiddin Sadak için Bülent Tarcanın düşüncelerine gelince: İliklerine kadar müzisyen olan Muhiddin Sadak, en küçük ayrıntılara inen titiz yorumları ve itinalı çalışmaları ile koroya o zamana kadar görülmemiş artistik bir güç kazandırdı. Ve bu arada da büyük bir sanatçıyı yokluklardan çekip çıkararak onu yurduna ve daha sonra da dünya sanatına hediye etti. Bu sanatçı Leyla Gencerdir. Muhiddin Sadakın, bu sanatçının var olmasındaki rolünü kimse inkâr edemez. Zira sanat hayatında yalnız başına yetenek, hatta deha, isim yapmak için kâfi gelmeyebilir. Bilen, anlayan, değerlendiren bir elin yardımı şarttır.

Muhiddin Sadakın müzik eğitimi genellikle kişiseldiyerek geçilmiştir. Bu konuda elimizdeki tek bilgi, Bülent Tarcanın Sadak Hocanın ardından başlıklı yazısıdır. Bu yazıda Tarcan, Muhiddin Sadakın özel bir müzik çevresi içinde yetiştiğini söyler: Ona ilk teknik bilgileri kim verdi bilemiyorum. Bildiğim kadarıyla Sadak, Osmanlı İmparatorluğunun son çöküşü aşamasında aralarında Osmanlı prenslerinin, nâzır, vükelâ çocuklarının bulunduğu bir seçme kibar diletantlar grubu içinde yetişmiştir. Bu grupta profesyonel olarak, Muzıkayı Hümayun mensupları da vardı. Ve bir araya geldikleri zaman hanedanın pek meraklı bir prensi (yanılmıyorsam Prens Abdürrahim Efendi veya bir başkası) bunları dırıje ederdi. Son Halife Mecid Efendi de müzik amatörü olduğu için saray ortamı müziğe çok değer vermekte idi. Sadak, işte bu aristokrat ortamın genç ve sevilen bir sanatçısı olarak gerçek otodidaktbir öğrenimle yetişmiş bir sanatçıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Müzikal Beyin 9 Şubat 2009
Arif Hikmet Koyunoğlu 26 Ocak 2009

Günün Köşe Yazıları