H-Arap Dünyası!

14 Ocak 2015 Çarşamba

Bugün Charlie Hebdo saldırısını Arap dünyası açısından sütuna yatıralım.
7 Ocak’taki olayın ardından tepki beklenen coğrafyaların başında doğal olarak İslam ülkeleri, beraberinde Arap dünyası geliyordu. İlk aşamada net mesajlar gelmedi. Batı’nın saldırıyı özenle İslam dininden ayırması, olaya bakışı biraz daha netleştirdi. Sonrasında Lübnan Hizbullah lideri Nasrallah’ın “bu saldırıyı düzenleyenler Allah’ın peygamberine filmler çekip hakaret edenlerden daha çok hakaret etmiştir” demeci, olayı bu yanıyla büyütmek isteyenlerin etkisini bir ölçüde azalttı.
Aynı zaman diliminde Afrika’yı kasıp kavuran kendi söylemiyle dini motifli terör örgütü Boko Haram’ın Nijerya’da bir köyü basıp 2 bin kişiyi öldürmesi Paris saldırısının yanında “karanlık savaş”ın bir başka boyutu olarak tablodaki yerini aldı.
Ancak 2 bin kişinin ölümünün 12 kişinin ölümünden 2 bin kat daha az yer alması da ayrı yazı konusu yapılması gereken bir gerçek. Başbakanlık memuriyetini yürütmeye çalışan Davutoğlu da Nijerya yerine Fransa’ya gitti. Şimdilik Erdoğan’ın diliyle şunu söylemekle yetinelim; demek ki 12, 2 binden büyükmüş!

***

Paris saldırısı sonrasında ilk olarak terör coğrafyaları arasında Afganistan, Suriye, Yemen gibi ülkelerin adının geçmesi aklımıza 2010 yılında esen Arap Baharı’nı getirdi.
Ne günlerdi!
Tunus’ta bir seyyar satıcının arabasının elinden alınmasından sonra kendisini yakması koca coğrafyayı yakmaya başlamıştı. Yanan ateş Arap dünyasını aydınlatacaktı, demokrasi gelecekti. Hemen gelecekti. Zaten çoktandır bekleniyordu. Çağımızda değişiklik böyle gerçekleşirdi. İletişim demek hız demekti. Hızla yayılan değişim ateşi Tunus’tan sonra Mısır, Suriye ve Libya’yı etkisi altına almıştı.
Arap Yarımadası’nın kent devleti görünümündeki küçük ülkelerinde büyük bir telaş başlamıştı. Zaten görünmez bir korku zırhının arkasında güçlüymüş gibi duran şeyhler sallanıyordu.
Değişim varsa tuzu benden diye bölgeye koşan zamanın Başbakanı Erdoğan, “model biziz, Türkiye’yi boş verin AKP modelini alın” demeçlerini bahar rüzgârlarının havasında yaydıkça yaydı.
Sonuç?
Suriye kardeş kavgasıyla örülü iç savaşla kan gölüne döndü. Mısır demokraside biraz daha geriye gitti. Libya idari olarak ikiye, fiilen 5’e, 6’ya bölündü. Kaddafi kadife gibi kaldı! Bu ülkeden gelen son demeç şu:
“Sivil uçak, savaş uçağı dinlemeyiz, Türkiye’den gelen her uçağı vururuz...”
Mısır’dan gelen son haber de şu:
Kahire Büyükelçiliği boş olan tek bölge ülkesi Türkiye!

***

Sadece Tunus daha farklı bir seyir izledi. Neden?
Çünkü, bir ülkedeki diktator yalyapı devrildiğinde altta ne varsa, o üste çıkar. Dışarıdan dayatılan bir şey tutmaz. Tunus, 20. yüzyılın ikinci yarısında Atatürk devrimlerinden esinlenerek ilerledi. Katı yapı çökünce alttan o ülke koşullarına göre daha Aydınlanmacı, çağla barışık bir yapı çıktı.
Amerika’nın 11 Eylül’ünden sonra gözler Afganistan-Irak’a çevrilmişti. Fransa’nın 11 Eylül’ünden sonra ise şu anda Yemen öne çıkıyor.
20. yüzyıldaki iki bloka bölünmeyi Kuzey Yemen ve Güney Yemen diye ikiye bölünerek yaşamış bir ülke!
Arap ülkelerine bakışta bile “Arap dünyası” tanımının kullanılması, onların kendi içinde ayrı bir dünya olduğunu, yeryüzünün öteki coğrafyalarıyla barışık olmadığını göstermiyor mu?
Böyle gittiği sürece 12, 2 binden büyük olmaya devam edecek. Arap dünyası başına kocaman bir “H” harfi almaktan kurtulamayacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları