Denizci

17 Ocak 2015 Cumartesi

Deniz varılası bir liman, liman ise hayali kurulan bir denizdir...
Denizden bahsettikçe de gözlerinin içi parlıyor...
Mehmet Tunçay... Uzak yol kaptanı..
Dragos Yelken Kulübü’nü yoktan var eden adam...
Kolay değil tam 10 bin insanı yetiştirmek...
10 bin denizci, on bin deniz adamı...
8 bini ileri yelken, 2 bini de genç yelkenci!.. Hepsinin hocası..
Karşılıksız sevgidir bu...!!
Biri iç deniz olmak üzere 4 denize sahip ülkede denizden yararlanamamak ne kötü...
Ya da denizi sadece yaz tatillerinin vazgeçilmezi sanmak!
Futbol, basketbol bir tribün sporu, yelken ise uzaktan seyir...
Kitleleri bu yüzden heyecansız...
Oysa en az futbol kadar ‘felsefesi’ olan bir spor...
Hatta ‘ah’ları, ‘vahları’, ‘keşkeleri’, ‘heyecanı’, ‘zaferi’, ‘aşkı’, ‘tutkusu’, ‘sevinci’ olan bir spor...
Futbol gibi hayata dair her şeye sahip...
Fakat alıcısı ve ‘getirisi’ az...
Hep futbol yazıyorum...
Ancak bugünkü konumuz bir denizci bir gönül adamı...
Harp okulu 2. sınıfta inatçılığından dolayı ‘Keçi’ lakabı takılmış..
Yani namı diğer Keçi Mehmet!
Bugünlerde biraz rahatsız olsa da böyle bir adam neden evde oturtulur ki?
Adamın kişiliğini bir tekneye binerken, bir de inerken öğrenirsiniz” diyor...
Tıpkı futbol gibi...
Hakemin de ‘ne’ olduğunu “Bir maç başlarken bir de maç bittikten sonra anlarsınız!
Bilic son röportajında “Hakem maç sonucuna etki yapıyor. Oysa basketbol ve hentbolda iyi olan kazanıyor” diyor... Oysa denizdeki ‘hakem’ sonuca etki yapmaz, iyi olan kazanır! Doğayla mücadalenin temel kuruladır bu! Çünkü, doğa ana kimseye torpil yapmaz.. ‘İyi olanı’ galip ilan eder!
Neyse bir keresinde Fransa’dan tekne getirir Keçi Mehmet kaptan...
Yelkenlide teknenin sahibi karıkoca da vardır..
Yolda bir fırtına... Hava bindirdikçe bindirir...
Teknenin sahipleri korkudan..!
Adam iki de bir sorar; “Kaptan sağsalim gidebilecek miyiz” diye... Tekne sonunda Bodrum Körfezi’ne girer... Sular sakindir... Korkudan ölüp ölüp dirilen adam üst güverteye gelir... Bir eli cebindedir... Fiyakalı duruşu vardır... “Eee, kaptan” der havalı havalı... Sanki tekneyi kendisi getirmiştir (!) Sanki yolda korkudar titreyen o değildir.. Hayat böyledir işte, bazen size fena cilve yapar... Siz yaparsınız alkışı, övgüyü başkası alır.. Aynen futboldaki gibi.. Biri gelir başarınızı elinizden ‘çalar!..’ Ve fırtınaların adamı Mehmet Tunçay’dan son bir hikâye size... Kömür yüklü geminin motorları durur... Gemi, dalga sularını almaya başlar... Kaptan, geminin başta tarafına gidilmesini ve manuel olarak demir atılmasını ister... Gitmesi gereken kişi “Ben gidemem” der... Oysa o güne kadar “Attı mı mangalda kül bırakmayan” kişidir... 
Tam o anda, gemidekilerin dalga geçtiği, alaya aldığı biri çıkar, “Ben giderim komutanım” der... 
İşte o ‘zayıf’ diye hakir görülen genç çocuk demiri atar... Zincir boşalır... 
Gemi, yavaş yavaş fırtına dalgalarını ‘sancak baş omuzluktan’ almaya başlar! 
Ancak bir sorun daha vardır. 
Makine dairesi... 
Kaptan içinden der ki ‘yandık!” 
Çünkü çarkçılardan biri vardır ki ‘lanet mi lanet...’ Söz dinlemez, itaat etmez! 
Diğer makine sorumlularının hepsi gemi batacak diye dışarı çıkmıştır. 
Ancak biri hariç... ‘Lanet!’ Evet o ‘aksi adam’ oradadır... Terk etmez görev yerini! 
Bozulan motoru için o fırtınada 8 saat uğraşır ‘aksi’ adam! 
Korkudan kimsenin girmediği makine dairesini terk etmeyen ‘aksi’ sonunda başarır... 
Motor çalışır... Hiç umulmayan adam başarmıştır! 
Yelkencilerin ustası Mehmet Tunçay kaptanın anlattığı hikâyelerden çıkartılacak çok dersler vardır... 
Hele bir iyileşsin.. Dünya turu geliyor... 
Anlayana tabii... 

Kaptan Mehmet Tunçay bir deniz kulübünü yoktan varetti - FOTO GALERİ

Denizci Mehmet Tunçay - 1 Fırtına anıları

Denizci Mehmet Tunçay - 2 Fransa'dan Türkiye'ye seyir

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hayalgücüspor 8 Ağustos 2018
‘Satarım Sattırmam’ 24 Temmuz 2018
VAR ya da HAM 19 Temmuz 2018

Günün Köşe Yazıları