Cumhuriyetimizin 85. Yılında Çocuklarımız

29 Ekim 2008 Çarşamba

Büyük Türk Milleti Mustafa Kemalin önderliğinde 29 Ekim 1923te Cumhuriyeti kurarken geleceğini yeni kuşaklara emanet etmişti. Bu dönemin çocukları, 80’li yılların büyükleri bu emaneti çok iyi kullandılar; savaşı, kıtlığı, kuyrukları yaşadılar, özveri ile ülkelerine ve kahramanlarına sahip çıktılar.

Buna örnek babamdı. O Atatürkün başöğretmeni idi. Atatürke sevgisi ve saygısı müthişti. Ülkesinin gelişmişliğinde eğitimin önemi, onun için Allaha inancından sonra en büyük imanı idi. Gece yarılarına kadar ibadet eder; gündüz Diyarbakırda Atatürk İlkokulunda başöğretmenliğini yürütürdü. Kürt değildi, ama tüm Kürtler onun kardeşi idi. Diyarbakırda yüzlerce kahvehanenin yerine fabrika bacaları olması gerekir, derdi. Hatip Dicle öğrencisi idi ve onu çok sever, çalışkanlığını herkese örnek gösterirdi. Namaz kılar, Cumasını kaçırmaz ama hiçbir tarikata sıcak bakmazdı. Çocuklarının eğitimleri dışında giyim kuşamlarına, çağdaş olma gayretlerine hiç karışmazdı.

Babamın neslinin büyük çoğunluğu bu anlayışta idi. Onların çocukları da yani bizler bu terbiye ile büyüdük. Vefalı, tutumlu, ülke sevgisi ile dolu, samimi inançlı, bağımsız ve onurlu bir ülke vatandaşı olmayı onlar kadar iyi başaramazsak da gayretli olduk. Nice gencecik vücut bu uğurda can verdi. Eğitime ve okumaya meraklı idik; ülke ve dünya meselelerine kafa yoruyorduk. Ayrımcılık nedir bilmedik.

Sonra bizim çocuklarımız, yani 80li kuşaklar, bizden bu bayrağı yavaş yavaş almaya başladılar. İşte bu kuşaktan önceki kuşakların gücünü, olgunluğunu, ülke sevgisini ve kardeşlik duygularını gören Batı bu işin dünya için hayırlı olmayacağını görerek ayrımcılık tohumlarını, kendi kültürünü ve tüketim ekonomisi virüsünü toplumumuza aşılamaya başladı ve bunda da başarılı oldu. Hele son 20 yıldır bugünkü küresel krizin de sebebi olan kolay zenginleşme, paradan para kazanma, çılgınca tüketim toplumumuzda metastas yaptı. Okumayan, dünyada ne olup bittiğini araştırmayan, düşünmeyen, eğlence ve keyif yerlerinden çıkmayan, internetten ayrılmayan, geyik muhabbetleri ile en güzel zamanlarını hovardaca harcayan bir nesil ortaya çıktı. Araba markaları, cep telefonları, giyim markaları genel kültür seviyelerinin ölçüsü oldu. Kredi kartı olmayan çocuk ayıplanır, kontörlü telefon kullanan çocuk ise dışlanır oldu.

Bu tüketim ekonomisi sadece çocuklarımızı değil bizim kuşağı da etkiledi. Atatürk, millet, bağımsızlık, kardeşlik duyguları Batı endeksli tu kaka oldu. Bunları dile getirmek avam kabul edildi. Küreselleşmenin maddi değerleri baş tacı yapıldı. Para kazanma becerisi her şeyin önüne geçti. Allahla aldatmak bir yarış haline getirildi; tarikatlar sosyal ve ticari organizasyonlar şeklinde örgütlenmeye başladı. Liberallik, yobazlık, dindarlık, dincilik, demokratlık karman çorman oldu. Bu değerlerin ortak paydasına kolay para kazanmak ve zenginleşmek yerleşti.

Dolayısıyla bu akım yeni bir tip yaratmış oldu. Liberal, sözde demokrasi âşığı, Atatürk düşmanı, paranın gücünün en büyük güç olduğuna inanan, ülkesi bir savaşa girse kaçacak delik arayacak bir ilginç insan tipi doğdu. Bu anlayıştaki insanlar, tüketim zevkinin sarhoşluğu içindeki çocuklarımızı da etki altına aldı.

Artık çocuklarımızla iletişim kuramaz, onların dillerinden ve zevklerinden anlayamaz; onlara Atatürkü, ülke sevgisini, kardeşliği, Batının bizi hep zayıf görmek istediğini, onun için çok güçlü olmamız gerektiğini anlatamaz olduk. Hele bir de onlardan Aman dikkatli olun, demode şeylerle uğraşmayın yoksa suçlanırsındiye ikaz da gelince iyiden iyiye karamsar olduk.

Karamsar düşüncelerle manevi eziyet içindeyiz. Aklı başında nesilleri yetiştirebilecek miyiz? Dünyadan bihaber muazzam sayıdaki çocuklarımızın yanında okuyan, düşünen, ülkesi için bir şeyler yapmak isteyen çocuklarımız ve gençlerimiz yok mu, mutlaka vardır; ama çoğunluğun içinde kaybolmuş durumdalar.. fark edemiyoruz.

Son küresel kriz, tüketim çılgınlığının faturasını bize ödetiyor. Aklımızı başımıza alalım ve çocuklarımızı geleceğe hazırlayalım. Polise taş atan, tüketmekten başka bir şey bilmeyen, ülke sevgisi ve sorumluluk bilinci oluşmamış çocuklarımızı, gençlerimizi tüketim çılgınlığı esaretinden kurtararak çağdaş bir insan olmalarını sağlayalım. Sorumluluk hepimizin. Korkarak söyleyeyim! Atatürk yattığı yerden bunu bizden istiyor. Kötü bir şey mi istiyor, siz karar verin

pamukm@superonline.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları