Mona Lisa’nın Gülümseyişi

18 Ocak 2015 Pazar

Belli belirsiz bir gülümseyiş: Buğulu, gizemli… İnternetten Louvre Müzesi’ne bağlanıp ona daha yakından bakıyorum. Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı… O kadar çok şey yazıldı ki bu gülümseyiş hakkında… Hüzünlüyseniz, Mona Lisa da size hüzünle bakıyor. Mutluysanız, onun yüzünde de mutluluğu görebiliyorsunuz.
Elimde Umberto Eco’nun “Gülün Adı” kitabı var. Roman Türkiye’de yayımlandığında heyecanla kitabevine koşmuş, hemen orada, gülmekle ilgili tartışmanın yer aldığı bölümü okumaya başlamıştım. Romanda, Aristoteles’in kayıp kitabı “Poetika”nın ikinci cildinden söz ediliyordu. Kitap bir manastırda, labirenti andıran bir kütüphanede tutuluyordu. Poetika’nın ikinci cildinin konusu “komedya”. Kimse o güne kadar kitabı görmemişti, varlığı bile tartışmalıydı, kitap bir efsane, bir “sır”dı.
Manastırın kütüphanecisi, kör bir rahip olan Jorge’ye göre bu kitap, kütüphanedeki “sapkın kitap”lar arasındaki en tehlikelisiydi. İnsanların onu görmesine izin verilemezdi. Çünkü onu “Filozof” yazmıştı (ortaçağda Aristoteles’e sadece filozof derlerdi). Batı uygarlığını etkileyen o filozof, kitapta gülmeyi savunmakla kalmıyor, komedyayı, tragedya gibi bir sanat olarak sunuyor ve felsefenin konusu haline getiriyordu. Oysa gülmek Jorge’a göre şeytanca bir şeydi. İsa’nın hayatı boyunca hiç gülmediğine inanıyordu.
“Gülmek bedeni sarsar, yüz çizgilerini bozar, insanı maymuna benzetir” diye haykırıyordu Jorge.
Fransiskan rahip Baskerville’li William “Maymunlar gülmez; gülmek insana özgüdür. İnsanı insan yapar” diye karşılık veriyordu.
Gülmek ile ilgili tartışmalar muhteşemdi. Yine de bana biraz abartılı gelmişti. Gülmek neden bu kadar önemli bir konu olsun ki diye düşünmüştüm. Sonra anladım... “Hazreti İsa yaşamı boyunca hiç güldü mü” diye başlatılan o tartışma var ya, yüzlerce yıl sürmüş. Bu süreçte gülmek kilise tarafından yasaklanmış. İnsanlar özgürce gülebilmek, komik olanı çizmek ya da yazabilmek için mücadele vermişler.
Gülmeye karşı olan tepkinin nedeni romanda basit bir dille anlatılıyordu:
“Gülmek korkuyu öldürür. Ve korku olmadan inanç olmaz. Şeytan ve cehennem korkusu olmazsa Tanrı’ya ihtiyaç kalmaz.”
Totaliter sistemler “korku”yu kullanırlar. Cehennem, şeytan, korkunç katiller, örgütler… Korkunç katillerle başa çıkmak için onlar kadar korkunç savaşçılar bulunur. Düzeni korumak adına alınan önlemlerle özgürlükler rafa kalkar. “Korku toplumu”nda insanlar siner.
Diktatörler mizah sevmez. Çünkü bilirler, basit bir karikatür, en güçlü diktatörü madara edebilir. Hitler misiniz? Bir Charlie Chaplin çıkar sizi bütün dünyaya rezil eder.
Leonardo Da Vinci’ninçizgilerini inceliyorum. Leonardo’ya bugünkü çizerlerin büyük babası diyebilir miyiz? Ortaçağ sona ereli ne kadar oldu diye hesaplarken Charlie Hebdo’cuların papaya yönelik mesajları dikkatimi çekiyor:
“Bu hafta ‘Charlie’ olan Papa Francesco’ya da birmesaj göndermek istiyoruz. Notre Dame Kilisesi’nin çanları bizim şerefimize çalacaksa, bunu bir tek koşulda kabul edebiliriz: O da zangoçluğu FEMEN grubu yapacaksa...”
Mona Lisa’ya bakıyorum. Gülümsüyor.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları