Aleko Balıkçı Gitti

30 Ekim 2008 Perşembe

Yalnız ülkem, güzel ülkem derseniz, kızıyorlar. Yurdunu sevmek, başka seçimlerinize, başka özlemlerinize engel, ya da onların tam tersiymiş gibi görülünce bir tuhaf oluyorsunuz. Diyorlar ki, çağımızda yurtsever olunmaz, diyorlar ki sosyalist olan yurtsever olamaz, diyorlar ki, yurtsever olan zinhar enternasyonalist olamaz, başka ülkelerde yaşayanlarla kaderini birleştiremez, zaten yurtseverlik de neymiş, kökeninde ırkçılık yatan milliyetçilik değil mi?

Değil.

Üstelik sizin ülkenizi yurdunuzu sevmenizi dudak bükerek aşağılayanlar, başka ülkelerin, başka sınırların içindeki, elini, kolunu, silahını, topunu tüfeğini başkalarının yurduna uzatmış egemenlerle pekâlâ küreselleşebiliyor, onlarla kader birliği edebiliyorlar.

O öylesine korkunç bir kader birliğidir ki, sizin üstünüze çullanır, sizi, yurdunuzu, ezen, sömüren bir küreselliğin içinde eritmek için canla başla çabalar. O size enternasyonali, ezilenlerin dayanışmasını değil, doğrudan doğruya egemenlerin çıkar birliğine hizmet eden küreselleşmeyi dayatır.

***

Ama benim ve pek çok arkadaşımın Aleko Balıkçı ile dostluğumuz, yurtseverliklerimizi sonsuz kere sonsuz çoğaltan bir dostluktu. Bizim arkadaşlığımız, yoldaşlığımız başka, bambaşka bir şeydi ve şimdi bize tuhaf, kirli bir dünyayı dayatanlara anlatması ne kadar zordur.

Aleko Balıkçı gitti.

Sonsuz mavi bir karanlığa uçtu. İstanbullu Aleko Balıkçı artık burada değil. İstanbul’u, Frankfurt’u, Atina’yı bırakıp gitti.

Türkiye’nin aydınları onu iyi tanırlar. Onların elini tutmuş bir elçidir o. Türkiye’nin,Yunanistan’ın, daha başka ülkelerin emekçi, emekten yana aydınları onu bilmeyip de kimi bilecekler. Teodorakis bir elini tutuyorsa, Aziz Nesin öbür elini tutardı. Benim için ne büyük bir onurdu onunla iki satır laf edebilmek, onun anılarını, sıradan bir şeymiş gibi anlattığı dostluklarını dinlemek.

Bilirim, nereye gitse Türk-Yunan dostluğu için çabalar, dernekler kurar, bulunduğu örgütlerde o çok önemli dayanışmanın, dostluğun gelişmesi için uğraşır dururdu.

Ama bir yandan da, aslında hep aynı insanlarız, bizi farklı insanlarmışız gibi şekillere, biçimlere zorlayan ötekilerdir. Onlara içimizde var olan bu dostluğu göstermek şarttır diye düşünürdü Aleko.

Yoksa biz zaten aynı hamurdan insanlarız.

Yurtseverliğimizi zenginleştiren de budur zaten.

***

İstanbullu Aleko Balıkçı gitti.

O dostu çok olan bir insandı. Hepsi üzgün, hepsi yalnızdır şimdi.

Onunla son ortak işimiz, Kıbrıs’tı. Benim oradaki gazetecilik işimin, söyleşilerimin, röportajlarımın tanığı değil, aynı zamanda birebir ortağıydı. Bir cümleyi çevirdiği zaman kendisi de işin içine girerdi. Onun müstehzi bir bakışıyla aktarılan sözün anlamını daha iyi kavrardım. Sıcacık gülmüş, biraz daha heyecanla konuşmaya başlamışsa, işte burada bir iş var derdim ben de.

***

Gidenlerin hepsinin toplandığı bir yer olsaydı, biliyorum, Aziz Nesin Aleko Balıkçı hoş geldin derdi ona, Erken geldin, neden bu kadar acele ettin derdi. Sonra gülerek elini tutar, Buradakilerin de yüzde bilmem kaçı aptal, öyle değil mi Aleko diye takılırdı.

Oradakilerde bir değişiklik, bir akıllanma, bir gelişme var mı Aleko diye de sormaz mıydı? Sorardı.

Güle güle dostum, yurttaşım, kardeşim, yoldaşım Aleko.

Güle güle İstanbullu, Atinalı, Lefkoşalı, Parisli, Frankfurtlu Aleko Balıkçı.

Güle güle...

e-posta: [email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları