‘Bellrock’ - ‘Five Hills’!(*) (2)

20 Ocak 2015 Salı

O, 19 Mayıs 1919’dan 9 Eylül 1922’ye kadar Türk halkının bağımsızlığını, özgürlüğünü sağlamak amacıyla, yokluk içinde ama inançla, onurla sürdürdüğü İstiklal Savaşı’nı kazandığında adı Mustafa Kemal Paşa idi.
Yabancıların O’nun hakkında dediklerini genç kuşaklara ve günümüz siyasa adamlarına anımsatalım! Daha savaş yıllarında Rus Devrimi’nin başı Vladimir İliç Lenin 1921’de şu öngörüde bulunmuştu:
“Mustafa Kemal sosyalist değildi. Fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir. O, soygunculara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve Sultanı da yaranıyla birlikte altedeceğine inanıyorum!”
“Megalo idea (Büyük ülkü) söylemi ile İzmir’i işgal edip yenilen Yunanistan Başbakanı Elefteros Venizelos şöyle konuşmuştu:
“Bir ulusun yaşamında, bu kadar az sürede, bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla ‘büyük adam’ niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir.”
Türkleri haritadan silme peşindeki İngiltere Başbakanı Lloyd George yenilgisini eleştiren milletvekillerine 1922’de şu yanıtı vermişti:
“Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk ulusuna nasip oldu. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelirdi?”
Çin Başkanı Çan Kay Şek: “Atatürk’ün yaşamı ve eseri, sadece Türkiye için değil, fakat dünyanın bütün özgür ulusları için bir ilham kaynağı olmakta devam edecektir…”
Hindistan’ın ilk başbakanı Pandit Cevahirlal Nehru: “O, Doğu’da modern çağın mimarlarından biridir. O’nun en büyük hayranları arasında olmaya devam ediyorum…”
İran Şahı Rıza Pehlevi: “Dünya tarihinde, Mustafa Kemal gibi önemli bir görevin kesin şekilde başarı ile sonuçlandırılmasını ve bir ulusun mukadderatını belirleyecek sorumlulukları üzerine alan dürüst insanlara dünya tarihinde çok az rastlanmaktadır…”
ABD Başkanı Franklin D.Roosevelt: “Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. O büyük dahi, çağımızda Türk ulusuna nasip oldu.” ABD’nin “mareşal” niteliğindeki beş yıldızlı generali Douglas MacArthur: “Askerlik dehası ile idealini Atatürk kadar kendinde birleştirmiş bir adam tanımıyorum…”
Ölümünün 25. yıldönümünde, 1963’te 25 yaşında bir gazeteci olarak ABD Başkanı John F. Kennedy’den Cumhuriyet’e sağladığım demeci şöyleydi:
“Kemal Atatürk’ün vefatının 25’inci yıldönümünü anma törenine iştirak edebilmekten şeref duymaktayım. Atatürk adı insana bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyayı, ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır.
Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan hür bir Türkiye’nin doğması, yeni Türkiye’nin hürriyet ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri muhafaza etmesi Atatürk’ün ve Türk halkının işidir.
Şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu ve o zamandan beri Atatürk’ün ve Türkiye’nin giriştiği derin ve geniş devrimler kadar bir milletin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir misal mevcut değildir.
Atatürk’ün bağımsız bir Türkiye’de hür ideallere bağlı bir idare kurulması için hazırladığı sağlam temel şimdiki sıkı ittifakımızın dayanağıdır.
Bizi Atatürk’ün memleketine ve O’nun Türkiye’de ve dünyada yerleşmesine hizmet ettiği ideallere bağlayan bu ittifaka Amerika Birleşik Devletleri’nin bir ortak olabilmesinden gurur duyuyorum. Vefatının yıldönümünde bu büyük adamı saygı ile selamlarım.”
Aynı yıldönümü için SSCB Komünist Partisi Genel Yazmanı Nikita Kruşçev’den, O’nun hakkında rica ettiğim düşüncelerinden bazı bölümler ise şöyleydi:
“Türk milli kahramanı Kemal Atatürk hakkındaki düşüncelerimi Cumhuriyet gazetesine açıklamamı istemenizi memnuniyetle yerine getiriyorum. Türk milletinin hürriyeti ve Türkiye’nin milli kalkınması için çetin mücadelelere adı karışan Kemal Atatürk’ü memleketimiz çok iyi tanır.
Atatürk Türk milletini kışkırtıcı kuvvetlere, emperyalistlere ve silah zoru ile bu memleketi ezerek memleketi büyük devletlerin sömürgesi haline getirmek isteyen gerici kuvvetlere karşı harbe girmesi için uyandırmıştır. Yakın ve Ortadoğu’da ilk cumhuriyet doğuşunu O’na borçludur. Bu cumhuriyet pek çok milletin milli hareketlerine ışık tutmuştur.
Atatürk’ün mukaddes saydığı emperyalizmle savaşı yalnız Türk milleti değil, diğer Doğu ülkeleri de takdirle karşılıyordu. Türkiye’nin asırlık geriliğinden kurtulması için Atatürk pek çok şey yapmıştır.
Gerçekleştirdiği reformlar memleketin ekonomik hayatının, sanayi ve zirai kalkınmasının hızla ilerlemesini hedef tutmuştur. Atatürk idaresi zamanında Türkiye’nin milletler arası otoritesi yükselmiş ve memleket dünya siyasetinde önemli rol oynamaya başlamıştır. (…)
Atatürk’ün iç siyaset prensipleri Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlardaki faydalı işbirliği için en geniş imkânları hazırlamaktaydı. Atatürk’ün görüşleri ile Sovyet komünistlerinin fikirleri ve Türkiye’deki Kemalist hareketleri ile sosyalist ihtilalin gayeleri arasında köklü farkların mevcudiyeti tabiidir.
Fakat bu ideolojik ayrılıklar genç Türk Cumhuriyeti ile Sovyet Rusya’nın dostluk içinde yaşamalarına ve o zamanın milletlerarası problemlerinin halli için tek cephe olarak karşı çıkmalarına hiçbir zaman engel olmadı.”
(*) Beştepe…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları