Asıl Sindiremedikleri Hukukun Kendisi

01 Kasım 2008 Cumartesi

Emre Kongar dünkü köşesinde İktidar Yandaşı Medya Demokrasiyi Zedeliyorbaşlıklı yazısında, ortak dostumuz Özdemir İnceye de göndermede bulunarak AKPnin medyasının türban ve kapatma davalarından sonra, Anayasa Mahkemesine saldırılarını, başlık örnekleriyle veriyordu.

Gerçekten de geçen hafta boyunca, gerekçeleri açıklanan iki karar üzerine AKP, Anayasa Mahkemesini hedef aldı. Bu saldırılara iktidarın sözcülerinin ardından borazanlarının da katılması kaçınılmazdı.

Bunda şaşacak bir yön yok.

Bu saldırılara karşı hukukçular, anayasa profesörleri, kararları ve hukuki gerekçelerini bilimsel açıdan irdeleyen yazılar yayımladılar; Anayasa Mahkemesinin yetkisini aştığı, yeni anayasa yapılmasını imkânsızlaştırdığı ve Meclisin yetkilerine tecavüz ettiği suçlamalarına, bilimsel gerekçelerle yanıt verdiler.

Bilim adamlarının bu görüşlerini bu sütunlarda çokça yansıttığım için tekrar fazlaca üzerinde duracak değilim. Ayrıca bu saatten sonra artık AKP ve borazanlarına anayasa ve demokrasi konusunda gerekçeli bilimsel açıklamalar yapmanın fazla bir yararı olduğunu da sanmıyorum.

AKP ile borazanlarına, Anayasa Mahkemesi kararlarının doğruluğunu gerekçeleri ve AİHMnin benzer konulardaki kararlarından örnekler vererek açıklamanın gerçekten bir yararı yok, çünkü onlar, zaten anayasal yargının kendisine tümden karşıdırlar.

***

Durum böyle olunca da AKPye türban kararında, anayasanın 148. maddesine aykırılık olmadığını anlatmanın hiçbir anlamı kalmamaktadır.

Çünkü AKPye göre, Anayasa Mahkemesi, yasamanın hangi eylemini iptal ederse etsin, bu zaten milli iradeye karşı bir davranış olarak algılanmalıdır.

AKPnin demokrasi anlayışı, sandıkta en çok oyu alanın (tıpkı son iki seçimde olduğu gibi illa çoğunluğu sağlaması bile gerekmez) milli iradeyi temsil etmesidir.

Onlara göre, milli irade anayasanın da öngördüğü gibi, anayasal organlar tarafından değil, yalnızca en çok oyu alanın elde ettiği parlamento çoğunluğunca ve onun liderince kullanılabilir.

Böyle bir durumda, anayasal yargıyı nereye nasıl oturtacaksınız?

Anayasal yargının kendisi dünyanın her yerinde, yasamadaki çoğunluğun oyuyla çıkarılan yasaların ve alınan kararların denetlenmesi için getirilmiştir.

Bir rejimde anayasal yargının varlığı, orada milli iradenin temsilcilerinin de belirli ölçütlere uyup uymadıkları konusunda denetlenmelerinin kabul edilmesi anlamını taşır.

Gelişmiş demokrasilerde, ancak angıtlar anayasa mahkemelerine dönerek

- Ben milli iradeyi temsil ediyorum, sen benim kararımı nasıl iptal edersin, bu demokrasiye aykırıdır, derler.

***

Çağdaş demokrasi Hitlervari milli irade anlayışına dayanan bir angıt rejimi değildir.

Ancak, AKPnin yalnızca, anayasal denetimi kavramamakla kaldığını söylemek de eksik kalacaktır. O zihniyet, hiçbir hukuksal denetimi kabul etmez. O zihniyet, elinden gelse, tıpkı Demokrat Partinin 1960ta yaptığı gibi, yargı yetkisini de kendi yasama çoğunluğuna vermeye çalışır.

Zaten yargı kararlarının AKPnin hiç hoşuna gitmediğinin en açık delili de, yargı kararlarını tanımamaktan dört kez mahkûm olan, bu iktidarın geçen dönemdeki Milli Eğitim müşteşarını, milletvekili yaparak ödüllendirmiş olmasıdır.

Bu durum karşısında çıkıp da sakın, Bunlar daha tecrübesiz, geniş ölçüde de cahil olduklarından bilmedikleri için böyle davranıyorlar demeyin, büyük yanlışa düşmüş olursunuz.

Çünkü bunların okumuşları, hatta hukukçu olanları, hatta anayasa profesörü unvanı kazanmış bulunanları bile aynı zihniyet ile maluldürler.

Nitekim geçen dönem, dokunulmazlıkların kaldırılması konusu gündeme geldiğinde, bunlardan biri,

- Arkadaşlar dokunulmazlıkların kaldırılmasını istemiyor, çünkü yargıya güvenmiyorlar, diyebilmiştir.

Dokunulmazlıkların kaldırılmaması ayıbını, yargıya güvenmedikleri savıyla savunan kişi kimdi biliyor musunuz? AKPnin TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, anayasa hukuku profesörü, milletvekili olmadan önce İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Anayasa Hukuku Kürsüsü direktörü Burhan Kuzu.

Görüyorsunuz bunların aslında içlerine sindiremedikleri hukukun kendisi.

Başka söze ne hacet!

asirmen@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları