‘Bellrock(*)’ – ‘Five Hills(**)’! (3)

23 Ocak 2015 Cuma

Onun adı “halkın başı” anlamında “cumhurbaşkanı” olduktan sonra da 10 Kasım 1938’e kadar halkından hiç kopmadı... Devlet adamları yerine bu kez yabancı yayınlarda onun hakkında yazılanları genç kuşaklara ve günümüz siyasa adamlarına anımsatalım!
18 Haziran 1922’de İzmit’te Mustafa Kemal Paşa ile buluşan Fransız yazar Claude Farrere dünyayı şu sözlerle uyarmıştı: “Eğer savaşı kazanmış ve daha da kazanacaksa, o, barışı da yapacaktır. Sözüme inanın ve sizlere önceden haber vereyim ki o, bunu iyi yapacak; herkesin düşündüğünden daha eksiksiz ve şimdiye kadar kimsenin ulaşamadığı bir başarı ile yapacak!”
1930’da ise şöyle demişti: “Sevr’den sonra Türkiye’nin öldüğünü sanmıştım. Ama Türkiye yaşıyor; hem, Mustafa Kemal başına geçeli beri öylesine canlı yaşıyor ki Lloyd George’un bütün çabaları, bütün imkânları, sağduyuya meydan okuyan bu şiddetli yaşama isteğinin karşısında erimekten başka bir şey yapamıyor...”
Amerikalı yazar Ernest Hemingvay 1922’yi şöyle anlatmıştı: “Marmara kıyısındaki sıcak, toz toprak içinde, eciş bücüş yollu ikinci sınıf kıyı kasabası Mudanya’da, Batı ile Doğu karşı karşıya geldiler. İsmet Paşa’yla görüşecek Müttefik generallerini taşıyan İngiliz sancak gemisi ‘Iron Duke’ün kül rengi öldürücü kulelerine rağmen, Batılılar buraya barış dilenmeye geliyordu; yoksa barış istemeye ya da şartlarını dikte ettirmeye değil... Bu görüşmeler, Avrupa’nın Asya üzerindeki egemenliğinin sonunu gösteriyor. Çünkü Mustafa Kemal, herkesin bildiği gibi, Yunanları silip süpürmüştü.”
Çinli yazar Ma Shao-Cheng, “Mustafa Kemal yeni Türkiye’nin kalbidir. Eski, yıpranmış bir toplumdan yepyeni, güçlü bir millet yaratmış, eşsiz kişiliğiyle kendini herkese saydırmış, enerjisiyle herkesi kendine inandırmıştır.”
İngiliz Sunday Times gazetesi: “O, benzeri olmayan bir devlet adamı idi. Diktatörlerin tahammül edemediği serbest bir nizamla, demokrasilerin başaramadığı ve başaramayacağı işler yapmıştır. Tarihte böyle adamlar devirlerine kendi adlarını vermişlerdir.”
İsveç Nya Dagligt gazetesi: “O olmasaydı modern Türkiye olmazdı. Onun sayesinde Türkler, onun olağanüstü eserini izleyebilecekler ve zaten dünyaca pek yüksek olan onurlarını daha fazla yükseltebileceklerdir.”
Amerikan Kentucky Üniversitesi’nden Prof. Dr. Arnold Ludvig, 2002’de “Çağın Kralı: Siyasal Önderliğin Doğası” adlı kitabında 20. yüzyıla damgasını basmış 377 devlet adamını şu ölçütlere göre değerlendirmiş:
“Sıfırdan ülke yaratmak, toprakları genişletmek, iktidarda kalınan süre, askeri başarı, toplumsal tasarım gücü, ekonomik başarı, devlet adamlığı, ideoloji ortaya koyma, ahlaken örnek olma, siyasal miras, ülkenin nüfusu ölçütlerinden oluşuyor...”
Mustafa Kemal 31 puanla birinci olmuş. Onu Çin’in önderi Mao Zedung ve ABD Başkanı Franklin Roosevelt 30’ar puanla izlemişler. Josef Stalin 29, Vladimir Lenin 28, Cevahirlal Nehru 25, Musavi Humeyni ve Fidel Castro 23, Vinston Churchill 22, Nelson Mandela 20, John F. Kennedy 15, Golda Meir 12 puan alabilmişler...

***

Budapeşte’de gezerken karşıma bir parkta Kemal Atatürk adı ve büstü çıktı. Çek Cumhuriyeti’nde ise kaplıcaları ile ünlü Karlovy Vary kentinde bir binanın cephesinde yine aynı adı gördüm. Çanakkale Savaşı’ndan sonra, Samsun’a çıkmadan önce 1918’de o, bu kaplıcada tedavi görmüştü.
Dünyanın pek çok ülkesinde onun adını taşıyan sokaklar, caddeler, alanlar, parklar, heykeller görürsünüz. Caddelere örnekler: İtalya Roma, Hollanda Oostzaan, Hollanda Rotterdam, Hollanda Utrecht, Bangladeş Dakka, Pakistan İslamabat, Hindistan Yeni Delhi, Dominik Cumhuriyeti Santo Domingo.
Belçika’nın Vise, Türkmenistan’ın Aşkabat, Romanya’nın Bükreş kentlerinde alanlar onun adını taşırlar. Parklar ve heykellere gelince... Meksika Meksico City, Şili Santiago, Venezüella Caracas, Küba Havana, Hollanda Amsterdam, Yeni Zelanda Vellington, Romanya Bükreş, İsrail Be’er Şeva ve Yehud, Kazakistan Astana, Kırgızistan Bişkek, ABD Nev Jersey, Azerbaycan Bakû...
Çanakkale’de ona karşı savaşan Avustralyalılar biri Canberra’da, ötekisi Albany kentlerinde anıtını dikmişler. Türkiye’de çoğunlukla “at üzerinde” anıtlaştırılan o, Japonya’da Kuşimoto’da da at üzerinde... Heykelde o, ayaklarında çizmesi ile İstiklal Savaşı ve frak, papyon, pelerini ile Cumhuriyetin kurucusu devlet adamı olarak birlikte yorumlanmış!

***

Osmanlı’dan Cumhuriyete yalnızca Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri fabrikaları miras kalmıştı. O, Osmanlı’nın yabancılara borçlarını ödemekle kalmadı, 29 Ekim 1923’ten sonra kalkınma demek olan sanayileşme için şu fabrikaları sıfırdan yarattı:
Ankara fişek 1924, Gölcük Tersanesi 1924, Şakir Zümre 1925, Eskişehir hava tamirhanesi 1925, Alpullu - Uşak şeker 1926, Kırıkkale mühimmat 1926, Bünyan dokuma 1927, Eskişehir kiremit 1927, Kırıkkale çelik 1928, Ankara çimento 1928, Ankara havagazı 1929, Kayaş kapsül 1930, Kırıkkale elektrik santralı 1931, Eskişehir - Turhal şeker 1934, Konya Ereğli - Bakırköy – Kayseri bez 1934, Bursa süt 1934, İzmit şişe ve cam 1934, Zonguldak antrasit 1934, Keçiborlu kükürt - Isparta gülyağı 1934, İzmit kâğıt 1934, Paşabahçe cam 1935, Gemlik suni ipek 1935, Keçiborlu kükürt 1935, Zonguldak taşkömür 1935, Ankara Çubuk Barajı 1936, Barut tüfek ve top 1936, Nuri Demirağ uçak 1936, Malatya sigara - Bitlis sigara 1936, Nazilli basma - Malatya bez 1937, Karabük demir çelik 1937, Divriği demir ocakları 1938, İzmir klor 1938, Sivas çimento 1938, Bursa merinos 1938...
Acaba “sultanlığa” geçişte bunlara ne oldu?

(*) Çankaya – (**) Beştepe  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları