Meriç Velidedeoğlu

Bizim Adımıza Yapıldı

23 Ocak 2015 Cuma

R.T. Erdoğan’ın “19 Ocak” günü, Ak Saray’ında, “Bakanlar Kurulu”nu ağırlamasında en ilginç durum, en önemli “sonuç”, en şaşırtıcı görünüm, Başbakan A. Davutoğlu’nun -ilk kez- son kerte ciddi bir görüntü vermesiydi.
Öyle ki, insan “Başbakan”ın yayımlanan resmine baktığında, “acaba o mu, değil mi?” diye kendi kendine soracak denli şaşırtıcı...
O resmi görüp de şaşırmayan var mıdır acaba? Ne dersiniz?
Paris’teki dev yürüyüşte, ön sırada yer almak için çırpınırken savaşım verirken bile yüzünden eksilmeyen o sere serpe gülüşü neredeydi?
Yanıt vermeden önce, milyonların katıldığı bu tarihsel yürüyüşün anlamına nedenine -izninizle- bir kez daha kısaca değinip paylaşalım; özgür düşüncenin, anlatım (ifade) özgürlüğünün -yazarlarla, çizerlerle ortaya konmasının-basın özgürlüğünün engellenemeyeceğini; bu özgürlüklerin “fakat,ama” demeden “kabul” edilmesini duyurmaktı.
Kuşkusuz eyleme katılan onca ülkenin temsilcileri de, bütün bu özgürlüklere yürekten inanıp “kabul” ettikleri için, dolaysiyle de bunları “savunmak” gerektiğinin bilincinde oldukları için o yürüyüşteydiler.
Tüm dinlerin -belki de daha çok- tek Tanrılı dinlerin önderlerinin (Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammet’in) çizimlerinin de bu anlatım (ifade) özgürlüğünün bir parçası olduğuna, basın öz-gürlüğünün içinde yer aldığına inandıklarını dünyaya duyurmak isteğiyle, dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşen bu tarihsel yürüyüşe katılmışlardı.
Doğallıkla bu çağdaş öz-gürlüklere “inanma, bağlanma” dışında oluş bu haklı “eylem”i gerçekleştiremezdi. Nitekim buna bir örnekti, “TC Devleti”nin Başbakanı A. Davutoğlu’nun tüm bu özgür-lüklere “inancını ve bağlılığını” göstermek uğruna, yürüyüşün önünde olmak için verdiği -dünya çapında- övülesi o “uğraş”(!)
Ne var ki, “Charlie Hebdo”nun -o insanlık dışı saldırıdan sonra- çıkarılan “Hayatta Kalma” sayısın-dan dört sayfalık bir seçkiyi “Cumhuriyet” gazetesinin okurlarına ulaştırması; hele iki yazarının H. Çetinkaya ve
C. Karan’ın; derginin çizerlerinden olan, uyuyakalıp işe geciktiği için katliamdan kurtulan Renald Luzier’in, olan bitene üzüldüğünü gösteren gözü yaşlı “Hz. Muhammet” çizimini köşelerine taşımaları (14.1.2015) A. Davutoğlu’nu küplere bindirdi...
Nasıl olurdu bu? Bu çizim nasıl olurdu da “basın”da yer alabilirdi?
Gerçi Türkiye’de -onca gazeteci, yazar tutuklu olsa da-bir basın özgürlüğü, anlatım (ifade) özgürlüğü vardı(!); vardı da, Başbakan Davutoğlu için bunun bir de “ama”sı vardı...
Dolaysiyle şöyle bir çıkış yaptı: “Hz. Peygambere hakaret edilmesine izin veremeyiz. Bu çok açık ve net bir tutumdur. Herkes bunu böyle bilmelidir. Hükümet olarak basın özgürlüğü ile hakaret etme alçaklığını yan yana koyamayız!”
Peki; böylece Davutoğlu, “Charlie Hebdo”da yer alan “Hz. Muhammet” çizimlerinin, “Peygamber”e karşı bir “hakaret” olduğunu söylemiş olmuyor mu?
Kuşkusuz oluyor; öyleyse Hz. Muhammet’e hakaret eden bu çizimlerin basında yer almasının yanında olduğunu, bunun engellenemeyeceğini kabul ederek, Paris yürüyüşüne canla başla neden katıldı?
Bu tutuma da, zorunluydu, şuydu şuydu, “takıyye”ydi diyebilir miyiz?
Tanrı aşkına bu -dilim varmıyor ama- tam dört dörtlük bir “ikiyüzlülük” değilse nedir?
Üstelik tüm “dünya”ya karşı...
Hem de “bizim” adımıza...
Böylece, bu “ikili tutum” bağlamında da ustası R.T. Erdoğan’ı aşmış olmuyormu?
Aman, “mazallah” demiyelim; çünkü “Cumhuriyet”in yayınına bu kertede karşı çıkması, İslam ülkelerinde “Davutoğlu”nun desteklendiğini ortaya konan bir tutum yarattı; tam da bu ülkelerdeki, R.T. Erdoğan hayranlığının azaldığı bir dönemde...
Bu durumda “başta” olanın “başaltı” olanı, hizaya çekmesi, kuşkusuz sere serpe gülmeyi değil, belli belirsiz gülümsemeyi bile unutturur... Tanrı insanı bu durumlara düşmekten korusun!..
Kuşkusuz korusun; ama böyle bir “baş”ı ve “başaltı”yı, “13 yıldır” tepelerine çıkarıp oturtan milyonları ne yapmalı? Seçtikleri vekiller, “hırsızlığı, rüşveti, yolsuzluğu” akladılar; durumlar “Allahlık!”...
Hem tüm kumpasları, hem bu “aklama”yı kınamak; hem de D. Perinçek’in yanı başında olduğumuzu belirtmek için yarın Beşiktaş’ta olalım!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları