‘Fış Fış’lı Türkü ile Uğur Mumcu’yu Anmak

23 Ocak 2015 Cuma

Onun kuşağından önde gelen her aydın için tutukluluk, cezaevi, işkence zaten olağan işlemlerdendi.
Uğur Mumcu için “vatan hizmeti” bile cezaya dönüştürüldü.
“Sakıncalı” damgası vuruldu.
Piyade olarak Patnos dağlarına - ovalarına sürüldü.
Ama o hayatın her sayfasında - safhasında eğlenceli yanlar arayıp bulmakta çok mahirdi.
Serde araştırmacı gazetecilik vardı...
Piyadeliğin sakıncalı - sakıncasız hallerini bile iki ayrı tiyatro oyununa ve yüzlerce yazıya dönüştürdü.
Canının çok sıkıldığı durumlarda veya çok keyiflendiğinde, özellikle de akla ziyan bir hal ile karşılaştığında aniden askerde öğrendiği o türküyü söylemeye başlardı.
Patnos’un zehir zemberek kışında nöbet dönüşü mazot sobalarının başında ısınırken öğrendiği o türküyü gülerek hatta eğer çok da havasına girmişse, kahkahadan yaşaran gözlerini silerek söylerdi:
“Fış fış fış...
Ablanı alacağım... Fış...
Enişten olacağım! Fış, fış, fış...
Sana caka satacağım! Fış!..”

Dev-Genç’li Müteahhit
Şimdi kendi adını taşıyan Başkent tepelerindeki upuzun sokağın bir ucunda sadece bir tek apartman vardı.
O günlerin tenha Ankarası’nda o sokak ve apartman tam da dağ başı denecek uzaklıktaydı. Sokağın adı da kendisi de hep “Karlı” idi.
Tek başına anıt gibi dikilmiş o apartmanda borç harç bir daire satın almıştı. Aslında daireyi değil, hikâyesini çok beğendiği için satın almıştı:
“Bu apartman, devrimci işbirliğinin eseridir. Anıtsal değeri vardır!” diyordu.
Ve ekliyordu:
“Arsası bir Türkiye İşçi Partilinindi. Müteahhit ise Dev-Genç’liydi. Yani temeli çok sağlam!”
Buradan benim de daire almamı ve bu “Devrimci Dayanışma Eseri”nden yararlanmamı çok istiyordu.
Ben ise satın almak yerine kiralamak istiyordum.
Üniversite okumaya geldiğim Ankara’dan paçamı kurtarmak istiyordum.
Ama bunu kendisine belli etmekten de kaçınıyordum.
Çünkü iliklerine kadar Ankaralıydı. Ankara’ya mesafeli bakanlara o da iyi bakmazdı. Ankara, bağımsızlık, devrimcilik, kuvvacılık demekti.
“Abi dedim, komşu olmak için illa mülk sahipliği gerekmiyor, önce kiralasak”a
“Pekiyi” dedi ve müjdeyi de verdi:
“Üstümüzdeki 15 numara kiralık.
Ev sahipleri bir
karı - koca. İkisi de dilsiz ve sağır! Çocukları falan da yok!” Ev sahiplerinin dilsiz olduğunu özellikle vurguluyor ve “Bu bir avantaj!” diyordu.
- “Nesi avantaj abi?”
- Oğlum, ikide bir zam diyemezler. Dilsizler anlasana!
- Abi işaret dili biliyorlardır. İşaretle isterler.
- Sen de vermiyorum, dersin!
- Ama ben işaret dili bilmiyorum ki!
- Olsun sen de herkesin bildiği işaretle alın size zam dersin!
Der ve kahkahayı patlatırdı.

Soyulan İstihbaratçı
Mumcu’nun müzakere gücü karşısında direnmek mümkün değildi.
Sonunda komşu olduk.
Ev sahipleriyle pek işaretleşmek zorunda kalmadan uzun yıllar komşuluk yaptık.
Apartmanımızın devrimci temeli çok çekici olmalı ki, yeni komşular geldi.
Önce Emniyet İstihbarat Dairesi başkanı geldi. Sonra da çok yüksek bir bürokrat.
Aslında, istihbaratçı emniyetçinin görevini ve makamını çok sonra öğrendik.
En üst kattaki bir dairede oturuyordu. Ve gündüz vakti hırsızlar girip dairesini soymuşlardı.
Artık gelenler hırsız mıydı başka bir makamın sahibi miydi, öğrenemedik. İstihbaratçı komşumuz alınganlık eder diye kendisine de soramadık!
Öteki yüksek bürokrat komşumuzun aslında vali olduğunu İzmir’e atanmasından sonra öğrendik. Apartmanın adı ise “kim kime dum duma” falan değildi.

Enişte Bir İş Var Bu İşte
Bu yazıyı yazdıran elbette yarının 22’nci bir “24 Ocak” olmasıdır.
Uğur Mumcu’nun boşluğu ailesi ve yakınları için, ülkemiz için ve Cumhuriyet gazetesi için hiçbir zaman doldurulamayacak.
Bir başka neden daha var:
Başbakan yardımcılarımızdan birinin “eniştesi”nin yolsuzluk ve rant kapılarından birini daha göğüslemiş olmasıdır.
“Enişte enişte... Ne avantalar var bu işte?!” diye kopan feryatlara rağmen “o işten” hâlâ hiç haber yoktur.
Oğullar, kızlar, eşler, abiler, ablalar, yeğenler topluca ve halvet halinde 13. uğursuz yılına girdik, rant sofrasında tazakkum edip duruyorlar. (Saray diliyle tazakkum = zıkkımlanma!)

Tazakkum Yarışı
Enişte deyince de Mumcu’yu anmamak olmazdı!
O eksiği de Başbakan’ın odasını bastığı iddia edilen Başbakan yardımcısı tamamladı.
(Yardımcı’nın adının, artık önemli değil adı, ha Ali, ha Veli; çünkü hepsi birbirinden halli!)
Uğur Mumcu, bu vurgun ordusuna bakıp bakıp askerlik hatırası o türkü için tempo tutuyor mudur?
“Fış fış fış...
Ablanı alacağım... Fış...
Enişten olacağım! Fış, fış, fış...
Sana caka satacağım! Fış!..”

***

Söz konusu “satmak” olunca, “caka” bile olsa onu sattırmazlar.
“Caka satışı” bile artık Kaçak Saray’ın iznine bağlı.
Yüzde almadan, havuzlara komisyon yatırmadan ona bile izin yok.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları