Kral Öldü...

25 Ocak 2015 Pazar

Kral öldü. 90’ını geçmişti ve şimdi yerine geçen 79 yaşındadır. Suudi Arabistan Krallığı aslında bir aşiretler birliğidir; Suud ailesi de onları bir arada tutan siyasetin adıdır. Ama bu kadar değil; İslamın kendine özgü bir yorumu olarak Vahhabilik olmasa, icat edilmese belki de bu birlik kalıcı olmayacaktı. Batı’nın her zaman dostu olmayı ilke edinmiş Suudi Krallığı’nın İslam yorumu bilindiği gibi çok katı kurallara dayanıyor. Katıdır, reforma, “tecdite” kapalıdır. Bu nerenle de yeni Kral Salman bin Abdülaziz’in dediği gibi; Batı demokrasisi ile bir ilgisi, ilişkisi olmamıştır, olmayacaktır. Batı da bundan şikâyetçi değildi zaten. Batı’nın istediği birazcık “reformcu” bir görüntüydü; bu da zevahiri kurtarmaya yetmişti şimdiye kadar.

***

Ama şimdi işler biraz karışıktır. Kapitalist Batı ile petrol üzerinden iyi ilişkiler kurmuş Suudiler konusunda yeni analizler yazılıp çiziliyor artık. Batı, bölgede Suudi Krallığı’nın kuşatıldığını fark ediyor. Irak’ta işler nasıl kötüye gittiyse, Suriye’de hesaplar nasıl tutmadıysa, şimdi de Yemen’de işler sarpa sarıyor. Batı da kendine yeni bir manevra alanı arıyor. İran’la korunabilir bir denge, Suriye’de makul bir geri adım bu arayışın parçalarıdır. Çünkü Suudi Vahhabilik fideliğinde yetişmiş ve İkiz Kuleler’de kendini göstermiş, söz dinlemez kardeşi IŞİD’le birlikte rüştünü kanlı bir şekilde ispat etme gayretindeki El Kaide, hesapların değişmesine yol açan baş faktör olarak Doğu’da, Batı’da, her yerde esip gürlemektedir.

***

Üstelik IŞİD kutsal falan da dinlemiyor; inşaatçı petrol zengini Suudi kapitalizminin gökdelenlerle kuşattığı Kâbe’yi bile put sayacak, namazını oraya dönmeden kılacak kadar farklılaşmış bir Selefiliğin cihadını, kanlı terörünü sürdürüyor. Planları altüst ediyor. Bu kadarı Batı için fazladır. Kuruluşlarında, eğitimlerinde Suudilerle birlikte canla başla çalışmış olabilirler ama artık yollar ayrılmış, denetlenebilir sanılanların denetlenemez oldukları acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu ne Batı ne de ipleri elinden kaçıran Suudi krallığı için iyi bir durumdur. Bir tarafta Suriye’de Kürtlerle savaşan, diğer yanda Bağdat kapısına dayanan IŞİD ehlileştirilebilir olmaktan çıkmıştır.

***

Ne olacak peki? Bunu şimdilik kimse bilmiyor. Emperyalist Batı’nın Ortadoğu planlarının yürümediği ortada. Şimdi B planı, C planı arayışları başladı ama bunların da tutacağının garantisi yoktur. Suudiler ise yeni bir dünyaya uyanıyorlar. İran’ı ve Rusya’yı vurmak için Batı ile birlikte kotarılmış petrol fiyatlarını düşürme planı da artık Suudiler için daha fazla sürdürülebilir olmaktan çıktı. Yemen’in Husilerin eline geçmesi ise gerçekten ağır bir darbe olur Suudi Krallığı’na. Ne yapacaksın zaman değişiyor; kaotik bir hesaplar dünyasına bel bağlayan Batı’nın matematiği yetmeyebiliyor denklemi çözmeye.

***

Bir zamanlar, hani şu 12 Eylül zamanlarında paşalarla el altından işbirliği yaparak Almanya’daki Diyanet imamlarının maaşlarını ödeyen Rabıta’nın finansörü Suudiler aslında Türkiye konusunda geçmişe göre daha rahattırlar. Uğur Mumcu bu ilişkiyi deşifre ettiğinde paşalar da onların bürokratları da fena sarsılmışlardı. Sonra Uğur Mumcu’nun önceden gördüğü gelişmeler bir bir yaşandı ve bugün Suudilerle can ciğer kuzu sarması bir devletimiz var. Mutlu olabilirler mi? Zor görünüyor. Çünkü hem uluslararası piyasada kredibilite fena darbe yemiş durumda, hem de bu ittifaklar “zamanın ruhu”ndan silleyi yemek üzere. Dışarıya uyum sağlamak zorlaştı. Hiçbir kutsal tanımayan IŞİD’le işbirliği yapmak artık imkânsız. Ortadoğu’da neredeyse dost kalmadı. Batı bir fantezi, zevahiri kurtaracak bir görüntü olarak bile kafa tutulabilir olmanın koşullarını kaldırıyor. Neredeyse açıkça “istiskal” edilmenin sınırındadır Türk politikacılar.

***

Bu koşullarda ne yapılabilir? Kraldan fazla kralcı olunabilir. Vahhabiliğin gereği kralları için yas tutmayan Suudilere bayrakları yarıya indirerek jest yapılabilir. Cumhurbaşkanlığını kutlamak için hasta yatağından kalkıp gelen kralın cenaze törenine katılmak için Afrika gezisine ara verilebilir. Bütün bunlar yapılabilir. Gerçekten de Ortadoğu’nun birbirine muhtaç iki lideri; yeni kral ve yeni Türkiye’nin lideri işbirliğinde yeni bir sıçrama yapabilirler. Yakışır mı? Yakışır! Yakışır da işe yarar mı orası pek belli değildir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları