Uğur Mumcu’nun Ruhu Yeni Kuşaklarda...

25 Ocak 2015 Pazar

Uğur Mumcu’nun katledildiği 24 Ocak ile Prof. Muammer Aksoy’un katledildiği 31 Ocak arasındaki zaman dilimi 22 yıldır Adalet ve Demokrasi Haftası olarak anılıyor. Her yıla Uğur Mumcu’nun mücadele çizgisin-den bir kesitin adı veriliyor. Her yıl olduğu gibi bu kez de tam gündeme oturmuş bir Adalet ve Demokrasi Haftası var:
Suçlular ve Güçlüler!
Sadece son birkaç günlük haber yelpazesinde bile bu konunun hakkını verecek onlarca konu var.
Gezi Direnişi sırasında polislerin fırıncı kamerası gözetiminde tekmeleyerek öldürdüğü Ali İsmail Korkmaz cinayeti yargı tarafından da işlenmeye devam ediyor. Bir numaralı sanık polis kendisini şöyle savundu:
“Başbakan Gezi olaylarına darbe demişti, ben yaptıklarımla darbeye karşı koydum.”
Mahkeme, polisin bu ifadesini iyi hal saydı! Bir de polislerin Ali İsmail Korkmaz’ı öldürmediğini, yaraladığını saptadı.
Bu durumda Ali İsmail Korkmaz iyi niyetli bir şekilde öldürülmüştü, üstelik de onu polisler öldürmemişti, yaralamıştı, hastanede kendi kendine yaşama veda etmişti!
Hrant Dink cinayetinin 8. yılında yeni bir dava açıldı. Delil çokluğuyla başlayan davada ilk kararı veren mahkeme, böylesine organize ve önceden “geliyorum” diyen bir cinayette örgüt bağına ulaşamamıştı. Üç telefon konuşmasından örgüt yaratan yargımız, Trabzon-İstanbul hattında organize edilen böyle bir cinayette örgütlü bir bağ bulamamıştı.

***

Yine son birkaç günün hukuk cinayeti dedirtecek haberlerinden birine doğal olarak Adalet Bakanı imza attı. Uludere’de öldürülen köylüler için neredeyse “gerekmiştir, öldürülmüşlerdir” anlamına gelen bir açıklamayı Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi. Yüce mahkeme, Adalet Bakanlığı’ndan gelen bu derin değerlendirmeye bakacak ve Uludere’de bir hak ihlali olup olmadığına karar verecek.
Bütün bunlar Meclis’teki Yüce Divan oylamasının hemen sonrasında yaşandı. Yargıda böylesine hukuk katliamları yaşanırken iktidar partisi de dört eski bakanla ilgili birbirini tamamlayan yolsuzluk belgeleri ve iddialarını yok saydı, tümünü akladı. İçinden 50’ye yakın fire çıkınca da cadı avına çıkıp peşlerine düştü.
Uğur Mumcu’nun “Suçlular ve Güçlüler” tanımlaması örneği ancak bu kadar suçlu ve güçlü olunabilir.

***

Ankara’nın böylesi en kara olayları karşısında bir kez daha Uğur Mumcu’nun gazeteciliğini selamlıyoruz, arıyoruz.
Uğur Mumcu’nun gazeteciliği sadece olayları deşmek, incelemek, kamuoyuna aktarmaktan ibaret değildi. Eskilerin “fikri takip” dediği bir olayı alıp sonuç alıncaya kadar peşini bırakmamak üzerineydi.
Bugünkü güncel yolsuzluk tartışmaları bağlamında söylemek gerekirse, kaderin cilvesine bakın ki, Uğur Mumcu’nun son yazısı yolsuzluklar üzerineydi.
İşsiz gazeteci sayısının çalışan gazeteciden çok olduğu ülkemizde Uğur Mumcu’nun yolunu takip eden genç kuşaklardan pek çok yeni meslektaşı çıktı. Onlar da Uğur Mumcu okulunun mezunları olarak her türlü baskıya inat işsiz kalma uğruna mesleklerinin onurunu koruyorlar.
Kalpaksız Kuvvacılıktan araştırmacı gazeteciliğe kadar yurtsever bir aydına verilebilecek pek çok unvanı daha sağlığında edinen Uğur Mumcu’nun bugüne bıraktığı en büyük ders aydın sorumluluğudur.
O, günün haracını yemek yerine ülkesinin geleceğine harç taşıdı.
Dün sabahtan akşama Uğur Mumcu’yla ilgili beş etkinliğe katıldım. İlk üçünde etkinliği sunanlar Uğur Mumcu öldürüldüğünde ya doğmamıştı ya henüz doğmuştu.
Işıklar içinde ol Uğur Mumcu, ruhun yeni kuşakların bedenlerinde...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları