Öztin Akgüç

Anılarla Karşılaştırma

25 Ocak 2015 Pazar

Günümüzde yaşanan baskı, yolsuzluk olayları, geçmişle karşılaştırılarak benzerlikler bulunmaya, belki de “böyle gelmiş böyle gider” anlayışıyla hafifsenmeye çalışılıyor. İki anımla günümüzde yaşananların, geçmişin benzeri olmadığını anlatmaya çalışayım.
Yıl 1957, yetkili hesap uzman muavini olarak, kurul jargonu ile İzmir’de turne yapıyorum. Bana verilen vergi inceleme fişleri arasında bir kuru üzüm, incir ihracatçısı da bulunuyor. Turnenin sonlarına doğru elimde kalan inceleme fişi olarak mükellefin Alsancak’taki işyerine gittim. İşyerine gittiğimde mükellefin DP’nin ilçe başkanı olduğunu öğrendim; bazı fotoğraflar gösterilerek öğretildi. Vergi incelemesine başlama tutanağını tuttuk. Defterlerin muhasebecide olduğu söylendi. Muhasebeci de işyerindeydi. İlke olarak incelemelerin mükellefin işyerinde yapıldığını, defterlerin işyerinde bulundurulması gerektiğini hatırlatarak muhasebecilerin de gerekli açıklamalar için inceleme sırasında işyerinde bulunmasını istedim. Muhasebeci Musevi idi. “Bir sakrifis (sakrifice- fedekârlık) yapalım” dedi. İzleyen günde işyerine gittiğimde, kaza olduğu, kazaen defter ve belgelerin de yandığı söylendi. Kanuni defterlerin ibraz edilmediğine ilişkin bir tutanak tutulup olay matrahın resen tespiti için takdir komisyonuna gönderilebilirdi. Kısa sürede defterlerin yanması bana inandırıcı gelmedi. Defter ve belgeler olmasa da belge ve bilgi toplayarak inceleme yapılabileceğini düşündüm. Üzüm, incir üreticilerine mektuplar yazdım, iletişim kurdum, borsada geçen işlemleri, ihracat kayıtlarını inceledim. Vergi dairesindeki geçmiş yıl vergi beyannamelerinden ve muhtasar beyannamelerinden de bilgi ve ipuçları sağladım. İnceleme uzadıkça, DP rozeti göstermeler arttı. Ankara’dan dönemin Maliye Bakanı Hasan Polatkan’dan söz edilmeye başlandı. Henüz çok genç olduğum, istikbalimle oynamamam gerektiği de hatırlatıldı. Belki göz korkutmak için söyleniyordu. Olayın Maliye Bakanlığı’na yansıtıldığı da doğru olmayabilirdi.
İnceleme sırasında kuruldan bana en ufak ima gelmedi. Kurul Başkanımız Derviş Gilava’ya güvenim tamdı. Böyle bir baskı gelse dahi inceleme elemanına yansıtmayacağına inanıyordum. Turne sürem uzadı, ama inceleme raporunu da düzenledim. Kimse de incelemeyi bırak, devret, İstanbul’a görevine dön demedi.

***

Yıl 1960, 27 Mayıs sonrası Yassıada’da tutuklu DP’lilerden mal varlıkları incelenmek için servet beyannameleri alınmıştı. Beyannameleri incelemek üzere bir grup hesap uzmanı Ankara’ya çağrıldı. Alınan beyannameler bir salonda muhafaza ediliyordu. Beyannameler, dosyalar arasında büyük bir sandık dikkati çekiyordu. Sandığın Celal Bayar’ın belgelerine ait olduğunu öğrendik. Kurulun espri küpü Mülkiye’den sınıf arkadaşım rahmetli Özdemir Saran (Özbi) derhal espriyi patlattı. “Cello’nun sandukası”.
Celal Bayar dönemin Cumhurbaşkanı idi; ayrıca İş Bankası’nda bir milyar TL mevduatı olduğu söylentileri yaygın olduğu için inceleme önemli idi. İnceleme görevi bana verildi. Celal Bayar görev yaptığı on yıl süre boyunca harcamaları belgelenmiş, günlük listeler düzenlenmiş, dosyalanmıştı. Bu nedenle sandık çok hacimli idi. Kayıtlar gayet düzgündü. Rahmetli Celal Bayar’ın Türkiye İş Bankası’ndaki bir milyar TL’lik mevduatına de açıklık getireyim. Türkiye İş Bankası, bankanın mevduatı bir milyar TL’yi aştığında ilk genel müdürü Celal Bayar’a olayın anısına bir plaket vermiş, bir de teşekkür yazısı yazmıştı. Plaket ve bankanın teşekkür yazısı, Celal Bayar’ın bankadaki mevduatı gibi algılanmıştı. Celal Bayar’ın eşi Reşide Bayar Hanımefendi’nin de gelir ve malvarlığı bulunuyordu. İstanbul Caddebostan’daki ev, köşk nasıl nitelerseniz, Sayın Celal Bayar’ın geliri, tasarrufu ile değil Reşide Bayar Hanımefendi’ye ait gayrimenkullerin satışı karşılığı alınmıştı. Haksız, kaynağı açıklanmayan bir mal edinme söz konusu değildi.

On yıllık döneme ilişkin inceleme raporunu toparladım. Belleğim yanıltmıyorsa 60 bin TL dolayında bir fark oluştu. Bu farkın değerleme hatalarından, saptanamamış olaylardan doğabileceğini belirterek haksız kaynak, belirsiz edinim olmadığı kanısıyla raporu sundum. Kimse de bana milyar mevduat söylemi varken nasıl böyle bir rapor yazarsın demedi. Bu iki anı bile günümüzde medyaya yansıyan, çoğu da yansımayan olaylarla geçmişte yaşanan olayların farkını göstermeye yetecek nitelikte.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları