‘Bellrock(*)’ – ‘Five Hills(**)’! (4)

27 Ocak 2015 Salı

Yazar Nezihe Araz, 1920’lerin başındaki Ankara’nın yaşam koşullarını babasına dayanarak şöyle aktarır:
“Ankara unutulmuş bir şehir. Uygarlığın hemen hemen hiçbir nimetinden yararlanamıyor. Işığı yok. Suyu yok. Toz fırtınalarıyla cebelleşiyor. (...) Bütünüyle ağaçsız. Toprak kıraç ve çorak... Tehlikeli bir sıtma bölgesi… Kısası küskün, terk edilmiş, sönük bir bozkır kasabası işte. (...)
Aydınlanma, mumdan başlayarak 5-8-14 numaralı gaz lambaları ile veya karpitle sağlanıyormuş. Isınma ise tandır, mangal ya da kürsü denilen oda sobaları aracılığı ile yapılıyor. (...) Su tesisatı olmadığı için evlerde kuyu suyu kullanılıyor. Kuyusuz evler ise mahalle çeşmesinden eve su taşıyarak musluklu küpleri, tenekeleri dolduruyorlar. (...)”
16 Ocak’taki yazımdan anımsayalım:
“Londra’dan gönderilen, emlak işlerinden anlayan bir İngiliz diplomat, Ankara’da elçilik binası yapımı için yer aramaya başladı. Londra’ya gönderdiği bir telgrafta kentin ‘Bellrock (*) – Çankaya’ adlı en yüksek tepesinde, Köşk’e yakın, içinde bir evcik de bulunan bir araziyi uygun gördüğünü yazdı.”
Araz’ın babasının anılarını İngiliz diplomat Knoks Helm’un şu sözleri doğruluyordu: “O günlerde genel inanç, Ankara’da ağaç bile yetişmezdi…” Bu nedenle günlüğü 60 kuruşa çalıştırılan bir bahçıvana, elçilik bahçesinde ağaç diktiriliyordu.
Mustafa Kemal ise İngilizlerden dört yıl önce, 1925’te bataklık-bozkır kırması bir arazide, “Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ)adını alıp Türk halkına hediye edeceği bir yörede ağaçlandırma çalışmasını başlatmıştı bile… Suyun olmadığı bir yerde “orman” ve “çiftlik” kurmak nicedir ki?

***

Türk-Amerikan diplomatik ilişkileri Nisan 1917’de kesilmişti. ABD işgalci güçlerin yanında yer almıştı. Samsun yöresi Amerikan donanmasınca bombalanıyordu.
Mustafa Kemal’in BMM’yi kurup Kurtuluş Savaş’ını başlatması ile ABD siyasasında değişim gözlendi. Osmanlı’da “ABD Yüksek Komiseri” olarak diplomatik ilişkileri sürdüren Amiral Mark Lambert Bristol, Ankara ile de bağlantıyı aynı düzeyde 1927’ye değin tren istasyonundaki bir vagonda yerine getirdi!
O yıl imzalanan bir geçici anlaşma ile ABD, Türkiye Cumhuriyeti’ni resmen tanıdı. Lozan Antlaşması görüşmelerine “gözlemci” olarak katılan İsviçre’deki Büyükelçi Joseph C. Grev Ankara’ya ilk büyükelçi olarak atandı.
1927-32 yılları arasında Ulus’ta TBMM’ye ve Ankara Palas’a yakın iki katlı bir köşkte görevini sürdürdü. Ankara anıları “Lozan Günlüğü” ve “Yeni Türkiye!” adları ile iki kitap olarak Türkçeye de çevrildi.

***

Mustafa Kemal Paşa “gazi” olduğu Çanakkale Savaşı’ndan sonra, Samsun’a çıkmadan önce 1918’de Çek Cumhuriyeti’nde kaplıcaları ile ünlü Karlovy Vary kentinde tedavi görmüştü.
Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyetin kuruluş yorgunluklarını gidermek için kaplıca tedavisine gerek duyuldu. Bu amaçla gittiği Yalova’da önceleri çadırda kaldı. Deniz yolculuğunda kıyıda gördüğü çınar ağacının bulunduğu araziyi satın aldı. 1929’da, iki katlı, yarı kâgir bir köşk yaptırdı.
1936’da çınar ağacının bazı dallarının köşkün pencere ve çatısına zarar verdiği için kesileceğini öğrendi. Bırakın ağacı, dallarının bile kesilmesini istemeyen Atatürk, binanın ağaçtan uzaklaştırılmasını istedi.
İstanbul Belediyesi’nin başmühendisi Ali Nuri Alnar, temellerini açtırdığı, altına raylar döşettiği binayı 4 m. kaydırdı. Taşıma işini kendisi ile birlikte Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi de izledi.
Çevresindeki arazileri de satın alarak “Millet Çiftliğini” 1937’de Türk halkına miras bıraktı. Arazinin bir bölümü köylülere dağıtıldı, ayrıca “Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü” adıyla bilim kurumunu oluşturdu.

***

Aynı vasiyet ile bozkır başkenti yeşerten ve 1950’de yasanın koruması altına alınan AOÇ de 1992’de “1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı” olarak koruma altına alındı.
Ancak “Yeni Türkiye!” heveslisi Sultan için “Külliye!” denilen saray yapıldı. Yasalar aşamalı olarak, hatta “kanun hükmünde kararnameyle” dilim dilim kesildi, sit kararı birinciden üçüncü dereceye dönüştürüldü.
Sayıştay’ın raporuna göre, ağaç dalını bile kestirmeyen onun zamanında, 55 bin 540 dönüm olan AOÇ, 2012’de 33 bin 256 dönüme düşmüştü. “Külliye” ile yeşilin içine edilmesine tepki gösteren sivil toplum örgütlerine Sultan, “Güçleri yetiyorsa yıksınlar…” sözleriyle “postasını(!)” koydu.
Fransa Kralı 14. Louis (1643-1715) babasının ölümü üzerine, 5 yaşında tahta çıkmıştı. 72 yıl süren görevi hakkında “L’Etat c’est moi (Devlet benim)!” sözleri, babasının “av köşkü” Versailles’i genişleterek “saraya!” dönüştürmesi ve soyluları da bu bölgeye taşıtmasıyla tarihe geçmişti.

***

Bir zamanlar vagonda çalışan Ankara’daki ABD Büyükelçiliği çağın koşulları nedeniyle Atatürk Bulvarı’ndaki binası yetmez olunca Dışişleri Bakanlığı’ndan yeni bina yapımı için arazi önerilmesini istedi.
TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel, ABD’nin istemi hakkında şu açıklamayı yaptı: “Bulvardaki yer, hem sıkışık hem ufak. Güvenlik sorunları da var. Büyük arsa arayışına girmişler. Bize de istemleri geldi. Biz de bakıyoruz. Şartlarda anlaşabilirsek Başbakanlık’a arz ederiz.”
Sultanlığın Külliyesinin bulunduğu AOÇ’de 6 bin 400m2’lik alan “tıp fakültesi” yapılması için 1983’te Gazi Üniversitesi’ne devredilmişti. Üniversite, araziyi 2010’a değin değerlendiremeyince TOKİ’ye satmıştı! Şimdi Külliye’ye yakın bu arazinin ABD’ye satışı için “gerekçe” aranıyor!
İngiliz diplomat “Çankaya” adını İngilizceye “Bellrock” diye çevirmişti. Şimdi Amerikan diplomatlarının şifrelerinde “Vhite House (Beyaz Saray)ile karışmaması için “Ak Saray” adı yerine her halde “Five Hills /(**) – Beştepe” adı geçiyordur.
Bereket Sultan 5 yaşındayken tahta geçmedi, yoksa halimiz nice olurdu!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları