Komşudan ‘Umut’ Esintisi

27 Ocak 2015 Salı

Ülkemizde bizler gibi dünyadaki gelişmelere ilgi duyanlar için bile sürpriz sonuç. Günümüz medyasının gazetecilikten kopuş, kirlenmesiyle bağlantılı, toplumsal duyarsızlaşma, sansürle atbaşı gidiyor. Şaşkınlığımızla doğru orantılı dün abartılı gündemin odağına oturuverdi... İyi ki de öyle oldu. Kulaklarımız insana, insan haklarına aykırı, emperyal küresel düzenin dayatığı gelişmelerle öylesine paslanmıştı ki... Artık zengin Kuzey dünyasının halklarını da içine alan, yoksul Güney dünyasının çoğunluk milyarlarını çok fazla ezmiş yoksullaşma, yoksunlaşma... Ekonomik gelişmelerin insana aykırı yaşanması ile doğrudan ilişkili sınıfsal çatışmalar, her tür alt kimliğin insanların hak arama gücü örgütlülüğünü yok etmek üzere kullanılmaları... Irklar, kültürler, dinler, mezhepler üzerinden akıtılan kanlar... Bataklıklar, kaosun ekonomiye, paylaşım savaşlarına dayalı gerçek yüzü bir güzel açıklanıyor...
Çok doğru silahlı güçten daha etkin olarak, en kirli emperyal çıkarların toplumları güdülemelerinde ele geçirilmiş medya gücü, algı yönetimi seferberliğinde Yunan halkının, AB-IMF politikalarını reddeden SYRİZA’yı iktidara taşımış olmasının medyatik, magazin yüzleri ortaya çıkarılıyor. Yunan halkının geçmişten günümüze sol geleneği, duygu bağları ile, çaresizliğin, sorunların bunalımında, yumağında biraz romantik davrandığının altı çiziliyor. Üretimden kopuk Yunanistan’ın somut ekonomik verileri, sorunlarının boyutlarının rakamları art arda sıralanarak, Çipras’ın liderlik zaferindeki öncelikleri de sayılarak, gerçekleşebilirlikleri üzerinden başından “olanaksız” algısı pompalanıyor...
Sevgili Ergin Yıldızoğlu’nun dünyayı ekonomik pencereden izleyen, sağduyulu “umut”a oy vermeyi dünkü Cumhuriyet’te yayımlanan gerekçelendirmesini, bugün de birkaç cümlecik içinde sizlerle bir kez daha paylaşma gereğini duyuyorum... “Yunanistan’da olsam tereddüt etmeden SYRİZA’yı desteklerdim. 1950’lerden bu yana ilk kez halk sınıflarının desteğini almayı başardığı için, uluslararası sermayeyi uzlaşmaya, tavize, bazı reformları kabul etmeye zorlayabilecek bir parti var...”
Bilmem AB siyasi liderliklerinin dünkü sert açıklamalarının nedenlerini anlatmaya yetiyor mu? Üyeliğe torpilli almakla kalmayıp, Avrupa kültürleri bağları ile ilişkilendirerek ekonomik destekler, kredilerde ayrıcalık verdikleri ülkenin borçları üzerinden olabileceklerin paniği besbelli sert çıkışların, gardını almanın gerekçeleri... Kıbrıs’ı yine torpilli almaları, kendi ilkelerini çiğnedikleri için, Türkiye’yi uzlaşmaya zorladıkları günleri de anımsamalıyız. İktidarımızın balıklama atladığı kendi ayıplarını bize kapattırma uğruna, “Yes be annemli...” kampanyalarındaki bastırmaları...

***

Sonucun çarpıcılığında azıcık abartılı umutlanmış olsam da... Kulağımda ülkemiz felsefeciler örgütlenmesinin öncüsü sevgili İona Kuçuradi’nin, Dünya Felsefe Birliği örgütlenmesi çatısı altında ülkemizde düzenlediği Balkan Felsefecileri Kongresi’nde Yunan Felsefe Birliği Başkanı bayan profesörün verdiği bilgileri hiç unutmadım... “İnsan haklarına aykırı paranın, sermayenin giderek daha az ellerde toplanması, kitlelerin yoksullaşması yoksunlaşmasında halkların ırklar ve dinler, mezhepler, her türden alt kimliklerle birbirlerine düşürülmeleri, parçalanmaları siyaseti o kadar etkili kullanılıyor ki... Tartışılamaz insan haklarının özgürlük alanları ile ayrımcılıklar tuzağında çatışmalar yaratılması öylesine etkili ki...
Yunanistan’da geldiğimiz noktadaki
kutuplaşmalar, gettolaşmalara bakarak, yakın tarihlerde ülkemde Yunanlı-Türk- Arnavut-Makedon ya da Hıristiyanlığın-İslamın mezhepleri üzerinden çatışmamız o kadar kolaylaştı ki...” Yunanlı felsefecinin sorumlu kaygıları üzerinden kanlı çatışmalar, bölünüp parçalanmalar yaşanmadıysa da... Sonraki yıllarda Yunanistan’da ekonomik kırılmalar, işsizlik, yoksullaşma, yoksunlaşma, en çok geç nüfusun çaresizliğinde, kazanılmış sosyal devlet, işçi-sendikal hakların katledilmesinde, sosyal dampinge isyan niteliğinde o kadar çok çatışma, sokak eylemleri, grevler yaşandı ki... Bizim medya yine yaşanan gerçeklerin ülkemizde algılanması çarpıtmalarında; Yunanistan’ın bizden çok güçlü olan sol deneyim, birikimleri ile AB’den gelen para, borç ödemeleri politikalarına karşı halktan gelen başkaldırıyla bir tür dalga geçiyorlardı... Yunan halkının hazır yiyici kültüründe AB’den aldığı abartılı olduğu doğru sayılabilecek desteklerin şımarıklığında, borç ödemede çamura yatma eğiliminde olduğu görüşünü, kafalarımıza, bilinç algılaması olarak kakıyorlardı...

2002’de ABD-AB siyasal destekli iktidarlarında, İslam dünyasına yönelik çıkar projeleriyle bağlantılı destekler görmezlikten geliniyor...Doağldır ki AB üyesi yapılması siyaseten, çıkarlar gereği engellenmiş Türkiye’ye gelen doğrudan destek Yunanistan-Kıbrıs ile kıyaslanamazdı... Öncelikli krizden çıkış acı reçetelerinin Ecevit hükümetinin icraatları içinde dayatılıp eksiksiz uygulanmış olmaları bağlantılı, seçimlerde bedeli koalisyon partileri ödemişlerdi. İktidarları olumlu bir ekonomik büyüme dinamiğinin kucağına oturmuşlardı. Üstüne 13 yıllık icraatlarında Cumhuriyet birikimlerinin yaşamın her alanında özelleştirmeler, ihale vurgunları ile yağmalanmalarını, hovarda mirasyediliği, yolsuzlukları eklemleyin... Dudak uçurtan savaş ganimetleri, suçları ile de eklemlenmiş, yüksek faizle beslenen sıcak ve kara para girişlerini, borçlanmaları eklemleyin...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları