Hüseyin Baş

ABD Seçimlerinde Sürprize Yer Yok!

04 Kasım 2008 Salı

Amerikan başkanlık seçimlerinin arifesinde bütün zarlar atılmış görünüyor. Kamuoyu araştırmaları uzun süredir demokratların adayı Barack Obamanın ipi göğüslemeye daha yakın olduğunu gösteriyor. Gerçi zaman zaman Cumhuriyetçi aday McCainin aradaki farkı kapatmakta olduğunun söylenmesine karşın, kamuoyu yoklamalarında Obama önde gidiyor. Kuşkusuz kamuoyu yoklamalarının her zaman tam isabet kaydettikleri söylenemese de, ibre yine de sürekli olarak Obamayı önde gösteriyor. McCainin kazanması ise, W. Bushun akıl hocalarından Karanlıklar PrensiPerleün deyişiyle mucize!

McCainin kazanması ne denli uzak olsa da Obama başkanlığın cepte keklik olmadığının bilincinde. Bu yüzden seçmenlerini Her şey bitmiş değil, zaferden aşırı ölçüde emin olmayındiyerek uyanık olmaya çağırmayı ihmal etmiyor. Son günlerde kendisini ekonomidenvurmaya çalışan rakibine, dönüp W. Bushun iki dönemlik iktidarında ekonomiyi nereden nereye getirdiğine bakmasını öğütlüyor. Manzara ne McCain için, ne de ona oy vermeyi düşünen Cumhuriyetçi seçmenler açısından iç açıcı değil. Irak, Afganistan başta olmak üzere dünyanın neredeyse tümünde her alanda uğranılan hezimetler yetmiyormuş gibi buna bir de 1929 bunalımını solladığı şimdiden belli olan; salt Amerika’yı değil gezegenin tümünü sarsan büyük finansal kriz eklendiğinde, W. Bush yönetiminin bıraktığı ürkünç mirası, McCain gibi deneyimsiz olduğu kadar yetenekleri kuşkulu birinin sırtlayarak ülkeyi düze çıkarabileceği ihtimali, kanımızca, yok denecek kadar az.

Umutsuz vaka olarak McCainin Obamaya yönelik şu son hamlesi, yukardaki nitelemeyi doğrulamakta, işi Eğer Obama iktidara gelirse paralarınızı başkalarına vermek için elinizden alacakdiyecek ölçüde ayağa düşürmektedir. Demokrat adayın Zenginlik yaygınlaşırsa bu herkes için iyi olacaktırtüründeki sözleri karşısında ise McCainin yanıtı aynı saçmalıktadır: Bu sosyalizme benziyor!

Polemiğin içler acısı düzeyi McCainin yenilgi korkusunun etkisinde kaldığını kanıtlamasının yanı sıra içindeki W. Bushu da bir kez daha açığa çıkarmaktadır.

Son kamuoyu yoklamaları Obamayı 5 ila 6 puan önde göstermektedir. Buna karşılık McCainin bazı kilit eyaletlerdeki direnci henüz kırılmış değildir. Obama seçmenlerinden sağladığı dolarlardan 30 milyonunu ülkenin önde gelen televizyonlarında devreye sokarak yarışın son düzlüğünde avantaj sağlamıştır. Ancak Obamanın, yarışı kazanması halinde W. Bushun ülkeyi ve gezegeni içine düşürdüğü bataktan nasıl çekip çıkaracağı, bunda ne ölçüde başarılı olacağı bilinmemektedir. Bir başka önemli sorun ise W. Bushun ilk iktidara gelişi sırasında yaşanan seçim sorunlarıdır. Amerikan basınında tarafların çeşitli seçim hileleri konusunda birbirlerini suçladıklarıyla ilgili haberler yer almaktadır. Seçim hilelerine Amerikan usulü demokraside oldukça sık rastlanmaktadır. Seçim hilelerini önlemek neredeyse olanaksızdır. Sadece adaylardan birinin net sayılacak bir fark elde etmesi, söz konusu hilelerin etkisini ortadan kaldırabilmektedir. Örneğin Demokratların savlamasına göre Mississippide bir resmi görevli bir çırpıda on bin seçmeni devre dışı bırakmayı başarmıştır. W. Bushun 2000 yılındaki zaferinde taraftarlarının seçim hileleri belirleyici olmuştur. Ünlü Time dergisi, son sayısında, sıklıkla kullanılan yedi seçim hilesinin listesini vermiştir: Seçmenlerin listelerden çıkarılması, yanlış ve mükerrer isimler, hatalı seçim listeleri, adres eksiklikleri, oyların yeniden sayılmasına olanak tanımayan elektronik oylamalar, vb.

Amerikan seçimlerinde hangi partinin adayı başkan seçilirse seçilsin, asıl kazanan her zaman establishmentdenilen kurulu düzen, yani kapitalizmdir. Bu yüzden başkanların yetkileri konusunda fazla hayale kapılmamak gerekir. Obamanın son demeçlerinden birinde Türklerin 1915te Ermenilere soykırım uygulandığının’ belgelerle sabit olduğu ve bunu Kongreden karar olarak geçireceğini yinelemesi, kanımızca, Ermeni oylarına dönük bir girişimden ibarettir. Richard Perleün dediği gibi Birleşik Devletlerde dış politikayı belirleyen, Dışişleri Bakanlığının bürokratlarıdır. Dahası Le Monde gazetesinin 31 Ekim 08 tarihli başyazısında altını çizdiği gibi oligarşidir. Oligarşi hükümranlığın küçük bir gruba, sayıca kısıtlı ve ayrıcalıklı bir sınıfa ait olduğu bir siyasal rejimin adıdır. Daha açık bir deyişle establishmentin, yani kurulu kapitalist düzenin adıdır. Bu müstakbel başkan Obamanın salt Türkiye açısından söyledikleri konusunda değil, tüm konular için de geçerlidir. Başkanların hareketleri, büyük sermayenin çizdikleri sınırlar içinde kalmak zorundadır.Seçimler Demokratların zaferiyle sonuçlandığında, ki öyle görünüyor, yönetim Bushun ülkede ve dünyada gemi azıya alan vahşi kapitalizmi bir ölçüde hizaya getirme kararı verirse Barack Obama, o zaman bu sınırlar içinde kalmak koşuluyla olumlu bir yol üstlenebilecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tunus Nereye?.. 12 Mart 2012

Günün Köşe Yazıları