Sosyalist?!

04 Kasım 2008 Salı

Yarın yapılacak olan ABD Başkanlık seçimini, çok olağandışı ya da doğaüstü bir gelişme olmazsa, Demokrat Parti adayı B. Obama kazanacaktır.

Bunun nedeni çok açık. ABD halkı, ülkelerini, dışarda çılgınca ve bir halkı yok etme pahasına Irak bataklığına atan, içerde de ekonomiyi çökerten Cumhuriyetçi Partinin adayı J. McCaini seçmeyecek gibi görünüyor.

Gerçekte, adaylıkların açıklanması, önseçimler ve iki partinin adayını kesinleştirdiği kongrelerle birlikte yirmi bir ay gibi bir süredir yaşanan seçim süreci, başkan ve yardımcı adaylarının, toplum tarafından çok ayrıntılı olarak tanınmasına olanak sağladı; kişilikleri tüm yönleriyle sergilendi.

Ancak, seçim havasıyla birlikte bir başka önemli gelişme yaşandı. Adayların somut sorunlara somut çözümler üzerinde yoğunlaşmaları için, günümüzün tüm iletişim olanakları kullanılarak, çok yoğun bir toplumsal baskı oluşturuldu. Kapitalizmin Kâbe’si olan Wall Streetin ağır bunalım nedeniyle zayıf düşmesinin de etkisiyle somut konuların tartışılması sağlandı.

Obama, özellikle sorunlara soğukkanlı yaklaşımı ve karşısındaki adayı karalamak yerine somut çözüm önerileri yapması ve bu yönüyle de rakibine üstünlük sağlaması ile, anlaşılan seçmeni daha çok çekiyor.

***

Bu seçim kampanyası sırasında da Cumhuriyetçi aday, Barack Obama sosyalist, giderek Marksist olmakla suçluyor. Her ne kadar ABDnin iki partisi arasında ana konularda dünya görüşü farkı yok denecek kadar azsa da, Demokratların daha sosyal adaletçi”, Cumhuriyetçilerin de daha özel girişimci olduğu bilinir. Bunun bir örneği aklımda; doktora yaptığım yıllarda başkan adaylığı sırasında R. Nixon, bir TV yayınında:

- Çocukluğumda, yaşadığımız Kaliforniyada yalnızca bir devlet hastanesi vardı; kardeşim hastaydı; babam, Ben çocuğumu devlet hastanesinde tedavi ettirmem, ölürse ölsün dedi. Kardeşim öldü. Ben bu ölçüde özel girişimci olan bir aileden geliyorum!demez mi? Yorum sizin!

***

Sosyalist suçlamasının kaynağında vergilerin toplumun hangi kesiminden toplanması gerektiği konusundaki görüşler bulunuyor. ABD vergi kavgalarıyla kurulmuş bir ülke. Obama, toplumun yüksek gelirli kesimlerinin vergilerini arttıracağını vurguluyor. Cumhuriyetçi yönetim(ler) ve şimdiki adayları ise tersine, ekonominin canlanması için, yüksek gelirlilerin vergilerinin indirilmesini öngörüyor. Ayrıca Obama, son haftalarda hükümetin uyguladığı banka ve finans kuruluşlarını kurtarma amacıyla ödenecek paranın bir bölümünün konutlarını kaybedenlere verilmesini istiyor. Daha eşitlikçi bir gelir paylaşımını savunuyor.

Elbette Obamanın sosyalist olmadığını bunu söyleyenler de çok iyi biliyor. Giderek onun silah tekelleri ve petrol devleriyle arasının iyi olduğu, bu nedenle de az Cumhuriyetçi olmadığı yorumları da eksik değil. Ancak Obamanın ABD kapitalizmini iyi yöneteceği, ABDnin çıkarlarını daha akıllıca koruyacağı, bu konuda Cumhuriyetçilerden geri kalmayacağı saptaması yapılıyor. Onun sıradan insanlara, ekonomik olmasa bile duygusal olarak daha yakın duracağı umuluyor.

***

Değişim sözcüğünü seçim süreciyle özdeşleştiren, bu sözcüğü, inanıyoruz”, “başaracağız ve kararlıyız gibi nitelemelerle tamamlayan Obama, aslında kapitalist düzenin yorulunca at değiştirme gereksinimini daha iyi ve büyük ölçüde karşılıyor.

Ancak, değişimin özü bu değil, Obamanın yapacakları değil; bizzat kendisi. Çünkü alınan sonuç, Obamanın, etnik, dinsel, toplumsal ve kültürel kökenleriyle, ABDde, siyahların, daha doğrusu beyaz olmayanların asırlardır verdiği özgürlük ve eşitlik savaşımının en tepede kazanıldığını kanıtlıyor. ABD kapitalizmi bu toplumsal değişim gücünü içselleştirmesini ve bundan yararlanmasını, yani bunu kendi çıkarına dönüştürmesini biliyor.

Bu durum, etnik eşitlik ve özgürlük açısından çok olumlu sayılması gereken bu değişime özel bir önem yüklenmesine engel olmamalıdır. Çünkü bu sonuçla etnik önyargılar parçalanıyor. ABD örneğinde kapitalizm etnik önyargı duvarlarının yıkılmasına olanak tanıyor. Üstelik bunu bunalım nedeniyle en zayıf zamanında, yani hasta olduğu sırada ve büyük bir olasılıkla hasta olduğu için yapıyor.

***

Türkiye, yıllardır ABDye yakınlığını, Cumhuriyetçi Hıristiyan köktendincilerin bizdeki sözüm ona Müslüman köktendincilerle olan düşünsel yakınlığının kesişme noktasına oturtuyor. Bu yanlıştan vazgeçilmesi gerekiyor. Türkiye, hiç olmazsa Obamanın izleyeceği anlaşılan daha barışçı bir ABD dış polikasından yararlanmayı bilmelidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları