SYRİZA, Dünyanın İhtiyacı Olan Büyük Öfke mi?

29 Ocak 2015 Perşembe

SYRİZA hareketi Türkiye, Avrupa ve dünya için çok önemli de olabilir, veya kendini önemsizleştirebilir, ama AB tarafından çökertilebilir de... İnsanlığın, bu köhne siyasal anlayışla kesin ve radikal bir çözüme ihtiyacı var.
Stephen Hessel’in “Öfkelenin” kitapçığı, dünyanın içinde bulunduğu toplumsal, ekonomik ve siyasal re-zilliğe karşı milletleri büyük isyana çağrıydı. Öfkelenin! Hessel’in milyonlarca satan bu çağrısını Cumhuriyet Kitap yayımladı. Hiç şüphesiz, bir manifesto, bir kitap, büyük bir fikir ve bir çağrı ile dünya hemen değişmez. Ama değişim için birikim yaratır.

Acaba Yunanistan halkının iktidara getirdiği SYRİZA hareketi, Hessel’in Öfkelenin çağrısına bir yanıt mı? Veya ne kadar yanıt?
SYRİZA’nın, dünyanın kurulu haksız, adaletsiz düzenine öfkelenmekle ilişkisi var mı? Avrupa’ya ve dünyaya öncülük edebilecek mi? SYRİZA hareketi, kendisini iktidara getiren savlarını, düşüncelerinı uygulama alanı bulabilecek mi?

Avrupa ve dünya için bir ilk
SYRİZA Avrupa için bir ilk, iktidara gelen yeni bir hareket... Bileşenleri, ideolojileri ve birliktelikleri açısından, Avrupa’da başka bir örneği yok. Bu açıdan bakıldığında SYRİZA Avrupa’nın (ve küresel egemen siyaset-sermayenin) ana politikalarına karşı, egemene uyumsuz…

Mesela IMF Başkanı Bayan hemen parmağını salladı: Bizimle yaptığın anlaşmanın koşullarına sonuna kadar uyacaksın! Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası vb. hemen pozisyonlarını almaya yöneldiler. AB içinde iki eğilimin çarpışacağı görülüyor: Almanya’nın başını çektiği sertlikten yana olanlar, yani bizim belirlediğimiz ekonomik kurallara göre oyununu oynayacaksın, diyenler... Bir de zayıf ama hele durun bir dinleyelim, uzlaşma yolları bulabiliriz belki tutumunu alanlar...
SYRİZA ile AB’nin, daha doğrusu dünya finans kapitalinin çıkarları örtüşür cinsten değil. Bu durumda bir çatışma kaçınılmaz.
Bu çatışmaya SYRİZA ve arkasındaki Yunan halkı hazır mı?
Şimdi bir laboratuvar kuruldu ve yeni bir deneyim başlıyor...

Dünya ve insanlığı bitiren sistem sona ermeli
Kurulu -egemen- sistem kendiliğinden kendi kendini yok etmez veya kendini kendiliğinden başka türlü kurgulamaz... Mümkün olduğu kadar uzun süre, canını verinceye kadar varlığını sürdürmeye çalışır. Mesela 8 yıldır yaşanan küresel ekonomik krize rağmen, kapitalist emperyalist yapı, kriz öncesi niteliğini hemen hemen eskisi gibi sürdürüyor.

Krizin yeniden derinleşmesini bekleyen uzman çok. Belki de küresel mali karmaşa, o noktaya kadar büyüdü ki ve limitlerine ulaştı ki; belki de bundan sonra parçalanarak kendi içinde büyük bir dönüşüme uğramak zorundadır. Bilmiyoruz. Dünya sistemi ekonomistlerinin, bu büyüklük karşısında önümüze koydukları bir çözümleme yok.
Kapitalist-emperyalist sistem, müthiş eşitsiz bir düzen yarattı. Arap Baharı’nın aslında bir yönüyle dünyadaki bu eşitsizliğe karşı başkaldırı yönünü görelim. Latin Amerika’yı da... İslam dünyasını neredeyse esir alan köktendinci saldırının, toplumlar, ülkeler, kamplar, uygarlıklar arasındaki çok yönlü büyük uçurumla ilgili olduğunu da...
Kapitalist-emperyalist sistem, örneğin savaşçı özelliğini hiç yitirmedi; ülkeleri, etnisiteleri, mezhepleri, ekonomik ve siyasal çıkarları nedeniyle birbirine düşürme politikasını sıkı sıkı sürdürüyor.
Bu düzen, insani-evrimsel dayanışmayı/varoluşu değil, birbirini boğazlamayı teşvik ediyor. Doğayı bitiriyor, iklim felaketlerini insanlığın kapısı önüne koyuyor. Ve kıyıcı savaşları körüklüyor, kendisi de buna hazırlanıyor.
Kapitalist emperyalist sistem krizin üstesinden geçici olarak gelse bile, ekonomik-siyasal yapısı değişmediği sürece, dünya ve insanlık için büyük sorun yaratmayı ve olmayı sürdürecektir.

Önce büyük palavracıların defteri dürülecek
SYRİZA, Avrupa’da ilk büyük iktidar itirazıdır. Yunan halkının, önce düzen partilerini eleyerek “ekonomik düzeylerini koruma” refleksiyle seçim yapmış olsa bile.. Yani, Hessel’in öfkelenme gerekçelerine doğrudan yanıt olmasa bile...

Ama hiç unutmayın ki, Yunanistan halkının krizlerini yaratan, dünyadaki krizlerin sahipleri olanlardır! Her büyük-küresel öfkelenme gerekçelerinin gelip dayandığı kapıdır, egemen düzen...
Bu açıdan, soruyoruz...
SYRİZA Hareketi, Avrupa’da ve küresel yapıda değişim için bir kıvılcım olabilecek mi?
SYRİZA Hareketi’nin en büyük başarısı, kurulu düzenin parçası olan sosyal demokrat kılıklı, eskimiş ve bitmiş Papandreu palavrasının defterini dürmesindedir. Bu bir ilk adımdı, dünyada da bir ilk...
Mesela Fransa, sosyalist kılıklı emperyalist-düzenin parçası olan partiyi temizleyemedi... Fakat İspanya’da, İtalya’da yeni sözü olan, geçmişe değil geleceğe yönelik programı, düşüncesi olan partilerin de ihtiyaç olan atılımı ile, Avrupa-Merkez güneyden sarılabilir ve sarsılabilir.
Avrupa Birliği önemli bir projedir, ama tüm birlik ve dünya için adalet, eşitlik, dayanışma, koruma yaratmadığı sürece, bir gelecek projesi olmaktan çok, merkezi ve sistemi koruma projesi olarak kalacaktır. Böyle bir projenin geleceği olamaz.
SYRİZA, Avrupa’nın ihtiyacı olan değişimin çekirdeği görevini yerine getirebilir mi?

***

Bir not daha: Bugün dünyayı yöneten veya muhalefette olan tüm partiler geçmişin, kirli geçmişin, kirli bugünün partileridir. Bagajları, tüm tarihsel yaşanmış-lığın, dinsel, toplumsal, öyküsel, ayrımcı, mahvedici yükleriyle doludur.
İnsanlık bu köhne siyasal anlayışla geleceğe yürüyemez; kesin ve radikal bir çözüme ihtiyaç vardır.
SYRİZA, acaba geleceğin anlayışı olabilir mi?

Soykırıma reddiye
İşçi Partisi ve lideri Doğu Perinçek’in İsviçre’de başlattığı düşünce özgürlüğü hareketi ve mücadelesi, “soykırım olmamıştır” demeyi yasaklayan Avrupa’ya büyük bir derstir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yasakları iptal etmek için götürülen bu proje, başarıya ulaşmış sayılır.
Bu mücadele, Türkiye’nin önünü açacak, üstelik Türkiye ile Ermenistan arasındaki bu yüzyıllık dümanlığın, belki de insani boyutları ile yeni bir düzlemde ve yeni bir anlayışta ele alınmasını sağlayacaktır. Doğu Perinçek ve arkadaşlarının bu başarısı, her türlü övgüye layıktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları