Hikmet Çetinkaya

Aymaz Adam...

05 Kasım 2008 Çarşamba

Utanmadan sıkılmadan televizyon kanallarını dolaşıyor, ekranlarda boy gösterip dinden imandan söz ediyor, Fox TVnin haber sunucusuna Ben gazeteci kurşunlamış adamımdiye gözdağı veriyor...

Bir bakıyorsunuz, karısıyla birlikte otomobilinde... Kadın gülüyor, o gülüyor... Gazetecilere açıklamalar yapıyor...

Aslında bu yaşadıklarımız bir Türkiye klasiğidir...

Yazı masamın başına geçtiğimde Türkiyenin dününü ve bugününü düşünmeye başladım.

On dört yaşındaki B.Ç. ve o yaşlı adam...

Onu savunan avukat!

Yazı yazdığı gazete!

O gazete Gümüşhane Barosu Başkanı Avukat Ali Gündayı hedef göstermişti... Birisi kalktı Adanadan Gümüşhaneye gitti ve Gündayı bürosunda öldürdü...

Katil bir süre cezaevinde yattı ve afla kurtuldu.

Ahmet Taner Kışlalıyı hedef gösterdi... Kışlalı katledildi.

Yetmedi, Necip Hablemitoğlunu hedef gösterdi... Hablemitoğlu gecenin karanlığında evinin bahçesinde kurşunlanıp öldürüldü...

Danıştay baskını öncesi yargı üyelerinin fotoğraflarını yayımladı o gazete...

Alparslan Arslan Danıştayı bastı elinde silahla...

Yargıç Mustafa Yücel Özbilgin öldü, Mustafa Birden, Ayla Özdemir, Ahmet Çobanoğlu ağır yaralandı.

Gelelim yaşlı yazara...

Bu adamın çalıştığı tetikçi gazete tek satır yazmıyor on dört yaşındaki B.Çye cinsel istismarda bulunan yazarı hakkında. Öteki dinci ve tarikatçı gazeteler de olayı görmezden geliyor...

Yazar ise televizyonlarda güle oynaya başından geçenleri anlatıyor!

Tutuklu yazar şimdi tutuksuz yargılanacak!

Çünkü Adli Tıp Kurumunun raporuyla cezaevinden salıverilip özgürlüğüne kavuştu.

İşkence yapılanaİşkence yapılmadıdiye rapor veren bir kurum, yaşlı yazarı kurtardı.

***

Yazı masamın başında düşünüyorum...

12 Eylül 1980 sonrası gözaltına alınmıştık. Bazı arkadaşlarım gözaltı sürecinde işkence görmüşlerdi. Poliste sorgulamalarımız bittikten sonra İzmir Narlıderedeki Askeri Cezaevine götürülmek üzere ellerimiz kelepçelenerek otobüse bindirildik.

Göz bağlarımız çözüldüğü için çok mutluyduk...

Narlıdereye dek hem körfeze hem de gökyüzüne bakmıştım.

Cezaevine geldik. Adli Tıp Kurumundan bir doktor bizi bekliyordu. Koltuklarımızın altında battaniyelerle sıraya dizildik.

Yaklaşık yirmi beş kişiye şu soru soruldu:

İşkence gördünüz mü?

İçimizde filistin askısından geçen, ayak tabanları parçalandığı için zorlukla yürüyen arkadaşlarımız, yani tümümüz şu yanıtı verdi:

Hayır görmedik!

Eğer İşkence gördükdeseydik yeniden Emniyet Müdürlüğüne götürülüp işkence görecektik.

Türkiyede Adli Tıp Kurumu Adalet Bakanlığına bağlıdır. Bu kurum gözaltında işkence gören, cinsel tacize uğrayan kadınlara yıllar önce İşkence ve taciz görmemiştirraporu vererek işkenceci po- lisleri aklamış, bu kez de cinsel istismara uğrayan on dört yaşındaki B.ÇyeRuh ve beden sağlığı bozulmamıştırraporu vererek yaşlı yazarı kurtarmıştır.

Adli Tıp Kurumunun uygulamaları kimi zaman devletin bölünmez bütünlüğü”, kimi zaman sözde Atatürkçülük”, kimi zaman da milliyetçilikadına yapılmıştır.

Türkiyede çocuk yaşta kadınların yaşamları altüst ediliyor...

Mecliste bulunan siyasi partiler ne töre adı verilen o cinayetlerin üzerine gidiyorlar ne de on dört yaşında olan kız çocuklarının başına gelenlerle ilgileniyorlar.

Eğer Türkiyede demokrasi bir yaşam biçimi olsaydı bunların hiçbiri olmaz; başta kadın kuruluşları olmak üzere iktidarıyla, muhalefetiyle tüm Meclis ayağa kalkar; sendikalar ve demokratik kitle örgütleri tepki gösterirdi.

***

Bursa Uludağ Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlığının verdiği raporda ne yazıyor:

...B.Çde ağır patolojik depresyon anksiyete saptanmıştır. B.Ç. intihara eğilimlidir...

İki ay sonra İstanbul Adli Tıp Kurumunun verdiği rapor ise bunun tam tersi:

Beden ve ruh sağlığını bozacak bir patolojik araz saptanmamıştır!

Evet... Bu bir Türkiye fotoğrafıdır... Bu fotoğrafa tepkisiz kalmamak gerekir...

[email protected]

Faks numaramız: 0212 343 72 69



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları