Uğur Mumcu ve Kavramlar

01 Şubat 2015 Pazar

Sevgili,
24-31 Ocak tarihlerinde, Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleri çerçevesinde andığımız Uğur Mumcu, sürekli günlük yazılarını yazmaya 1974 yılı başında Yeni Ortam’da başlamıştır.
Daha ilk yazısıyla birlikte basın dünyasına bir bomba gibi düşen Uğur’un ilk gazetecilik yılları olan 1970’ler Türkiyesi bugünkü gibi garip, kendine özgü bir ülkeydi.
1970’lerin Türkiyesi’nde sadece bize özgü başka yerde bulunmasına imkân olmadığı gibi, başka dillere çevrilmesi de olanaksız kavramlar egemendi.
Örneğin bunlardan biri “kökü dışarıda cereyanlar (akımlar)” idi.
Kökü dışarıda diyerek, içine bir yabancı komplosu katılmak istenen, cereyanlar denince de başta sosyalizm akla gelirdi.
Peki, sosyalizmin kökü dışarıdaydı da,
neyin kökü içerideydi?
Demokrasinin mi, parlamentarizmin mi, meşrutiyetin mi, milliyetçiliğin mi, faşizmin mi, şovenizmin mi, liberalizmin mi, kapitalizmin mi? Hatta dinimiz İslamın bile kökü Arabistan’da değil miydi?
Sosyalizmi kökü dışarıda olarak niteleyenlere peki, bana kökü içeride olan bir şey söyle dediğimizde, lahmacun da Arap kökenli olduğuna göre, yanıt olarak bir tek pastırma ve sucuk kalıyordu.

***

Uğur Mumcu da bu tür kavram saptırmalarını tiye alırdı, bunlara karşı kendi eşsiz mizahıyla kavramlar üretirdi.
Bunlardan biri de, “aşırı sol” ile ilgiliydi.
Aşırı sol, aslında hiçbir dilde karşılığı olmayan kavramdır.
Gerçi ilk bakışta İngilizcedeki extreme left (uç sol) kavramı ile karıştırılsa bile aynı şey değildir. Uç sol deyimi bir yer saptar, yelpazenin en solunda duran anlamını taşır. Egemenlerin jargonundaki aşırı sol ise, bir hüküm içerir. Yani demek ister ki, bu solun bir meşrusu, yeterlisi vardır, bir de haddini aşanı, yani aşırısı.
Ölçüyü kaçırmış, gereğinden fazla hükmünü içeren, aşırı sol deyimi bir suçlamayı da beraberinde getirirdi.
Böylelikle her yerde itham için kullanılan bir kavram olmuştu aşırı sol.
İfade özgürlüğünü mü savunuyorsun itham hazırdı:
-Aşırı solcu!
Grev özgürlüğünden mi yanasın etiket hazırdı:
-Aşırı solcu!
Hele hele sosyalistseniz ithamın şeddelisini hak etmişsin demekti:
-Aşırı solcu!
İşte Uğur Mumcu da, bu aşırı solcu ithamını ofsaytta bırakacak çok güzel bir deyim bulmuştu:
-Aşırı ortacı!

***

Ama Uğur Mumcu’nun siyasal literatürümüze en büyük armağanı, “liboş” kavramı olmuştur.
Savunduğu sol fikirlerden ortaya, ama
o da yeterince inandırıcı görülmeyeceği kaygısıyla sağa doğru çark edip düzenle uzlaşırken yeni saldırı hedefi olarak solu ve de Cumhuriyet ile Aydınlanmayı
seçenler, kendilerine övünçle, “liberal”
demekteydiler.
Ne var ki, bunlar zaman zaman, egemenlerin, burjuva hukukunu da hiçe saymalarına ses çıkarmazlardı ki bu da klasik liberalizm kavramıyla çelişirdi.
İşte Uğur Mumcu bu liberalin sahtesine şu sıfatı yakıştırmıştı:
-Liboş! Yüzde yüz Uğur Mumcu imalatı olan bu kavramı kullanırken dikkat etmek gerek. Düşüncesinde değişim olan herkes liboş değildir.
Liboş; çıkar karşılığında, egemenlerle uzlaşmak için fikirlerinden vazgeçip yüzde yüz tersini savunup eski düşüncesine ve bununla birlikte hukukun üstünlüğü, Aydınlanma, Cumhuriyet kazanımları gibi değerlere ve kapitalizm karşıtlığına saldırır.
Liboşluk vicdani değil, cüzdani bir hesaplaşmadır. Şimdi bana kalkıp da, sakın şu soruyu sorma:
-Peki, bu hesaplaşmadan vicdan hiç mi rahatsız olmaz?
Soru anlamsızdır. Çünkü cüzdanın azami ölçüde şişen egosu zaten vicdana yer bırakmamıştır.

Düzeltme:
Sevgili, sınıf arkadaşım Cengiz Tacer, 29 Ocak tarihli yazımda adını andığım Pierre Lellouche’un içişleri bakanı olmayıp, dış ticaret bakan yardımcısı olduğunu söyledi telefonda. Hem bu yanlışı düzeltir, hem de ta Nice’ten beri, beni dikkatle izlediği için Cengiz’e teşekkür ederim. A.S.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları