Öztin Akgüç

Önemsemek

01 Şubat 2015 Pazar

Kendi kaliteli üsluplarıyla Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni küçümsemeye, aşağılamaya yeltenenlerin, kalkışanların sayısı artıyor. Bir bölümü birikmiş kinini kusarken daha büyük bölümü bu yolla bazı çevrelerin veya kişinin dikkatini çekerek ödüllendirme, caize bekliyor, parsa toplamaya çalışıyor. Tepki çekerek isim duyurmak, tanınmak, belli orunlara atanmak, bulundukları mevkileri korumak, çıkar sağlamak amacıyla hareket ediyorlar. Bu kişilere tepki vermek, amaçlarına hizmet, kendilerine değer vermek olabilir. Bu tür yaratıklar, tepki alıp çıkar sağladıkça coşuyor, Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırıya güdüleniyorlar. Nemalandıkça benzerleri de türüyor, çoğalıyor. Doğru tutum, bu tür yaratıklara tepki vermeye dahi değer görmemek, aldırmamak olabilir.
Denilebilir ki bu tepkisizlik bunları daha da cesaretlendirir, saldırgan hale getirir. Tersi de Atatürk’e saldırı yönteminin geçersizliğini, yarar getirmediğini görüp çıkar için farklı yöntemler denemeleri de olası.

***

Bu tür yaratıkları tanımlamak, nitelemek için lügatlarda sıfat, sözcük bulmak olanaksız. Benzetme yapmaya kalksanız benzettiğiniz varlık canlı aşağılanmış olur, benzetilmekten ar duyar. Tanımlamak için sözcük bulunamadığı gibi, canlıların sınıflandırılmasında da türleri bulunmamaktadır. Sözcük ve canlı sınıflandırmada benzer türleri bulunamadığından, bu tür yaratıkları tasnif dışı yaratıklar diye tanımlamak uygun olabilir.
Atatürk’ün bizim övgümüze, korumaya kalkışmamıza ihtiyacı yoktur. İnsanlık tarihinde lider, kurucu olarak yerini almıştır. Bizim Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet borcumuz, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yükümlülüklerimiz, sorumluluklarımız vardır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni saygın, bağımsız, kalkınmış, demokratik, özgür bir ülke olarak yaşatmak temel amaçtır. Kendimizi aldatmadan, abartmadan, elimizden geldiğince bu amaca hizmet etmeye, amacı yerine getirmeye gayret etmek borcumuzdur.
Türkiye Cumhuriyeti özlenen yerlere ulaştığında işte o zaman Ata’nın kabrine çıkarak, şehitlerimizin kabirlerini ziyaret ederek, “bize bir ülke emanet ettiniz, biz de emanete ihanet etmedik, belki bir şeyler yapabildik o aziz hatıranıza” diyebilme yüzünü bulabiliriz.

***

Kişi olarak, yazı yazarak, kınayarak, TV kanallarında boy göstererek, tweet atarak, kitleleri güdülediğimiz, yönlendirdiğimiz sanısına, zehabına da pek kapılmayalım. Bu uzun soluklu, çok ufak katkılarla, vazgeçmeden sürdürülecek bir savaşım. Belleğimde kaldığı kadar ile John Kennedy’nin bir tümcesini yineleyeyim: “Kendimizi ülkeden ne aldık diye değil, ülkeye ne verdik diye sorgulamalıyız.” Abartmadan, içtenlikle, nankörlük etmeden yanıtlamalıyız bu soruyu. Alçakgönüllülük, tevazu, yüreklilik, gösterişsizlik, hak tanır olmak erdem; kibir, yüksekten atma, gösteriş, nankörlük ise insan için eksiklik, nakisadır.
Toplumsal eksikliğimiz, özverili, hakşinas, mütevazı, yürekli davranamamız, genelde benmerkezci, gösterişçi, ürkek olmamızdır. Günümüzde yaşananlar toplumda nankörlüğün de yaygın olduğunu gösteriyor. Bu ülkeyi, bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü, bulunduğumuz orunları kimlere borçluyuz diye kendimizi sorgulamıyoruz bile. Doğal hakkımız gibi algılıyoruz.
AKP dönemi Cumhuriyet’in bir ara, fetret, dağınıklık dönemidir. Bu eşik aşıldıktan sonra restorasyon süreci, Cumhuriyet’in kalan değerleri korunacak, özüne dönüş, yeniden canlanma süreci başlayacaktır. Bu sürece hazırlıklı girmek gerekirken, tasnif dışı yaratıkları önemseyerek zaman yitirmemek gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Canlı duygusallığı 3 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları