Çuvallama

06 Kasım 2008 Perşembe

FİLMİN adı bence “Mustafa, N’aptın Oğlum Sen” olmalıydı. Nüfus cüzdanında adı “Kemal Atatürk” yazan büyük önderimizi küçültmek için daha filmin adını koyarken bile elinden geleni yapmış Can Dündar adındaki romantik şahıs!

Liboşların sultanı ve dincilerin hamisi Turgut Özalın parlatarak medya dünyasına armağan ettiği bu şahsın “şah-eseri”ni kimlerin alkışladığı ortada: Liboşlar, işbirlikçiler, mandacılar, ikinci cumhuriyetçiler, kinciler, dinciler, yobazlar, yalaka takımı, fenerciler, hortumcular, tarikatçılar.

Tepki koyanlar ise sadece ve sadece yurtseverler.

Mal, sinemalarda sırıtıyor; paranızı sokağa atmak istiyorsanız gidin seyredin! Eğer bu tuzağa düşerseniz bundan sonra birileri tarafından çevrilecek ilk filmlerden birinin adını şimdiden söyleyebilirim:

Kurtuluş Savaşı’nın Gerçek Kahramanları: Hoca Abuzittin Efendi ve Prens Abdullah!

Dinciler ve kinciler bir yandan dört elle Türkiye Cumhuriyeti’nin altını oyarken bir yandan da yeni bir tarih yazmaya çalışıyorlar. Bunu düne kadar dinciler yapıyordu; şimdi kinciler ve liboşlar da kolları sıvadı.

Bu filmle, laik ve üniter bir Türkiye’ye karşı yıllardır planlı bir şekilde yürütülen psikolojik savaşın küçük bir parçasını seyrediyoruz, hepsi bu!

Acı ama gerçek; ne yazık ki bu savaşın içinde Genelkurmay Başkanlığı dincilere ve kincilere hizmet eder duruma düşürülmüş.

Evet! Filmin yönetmeni ve senaristi o romantik şahıs kendi ağzından ve kaleminden açıkladı; Genelkurmay Başkanlığı’nın arşivlerine girdiğini ve bazı dokümanları ilk kez gün ışığına çıkarttığını anlattı.

Filmin gösteriminden sonra yurtseverlerin ilk tepkilerine “Ben fazladan bir şey yapmadım; hepsi belgeli” diyecek kadar “taraf”sız görünen bu şahsa Genelkurmay’ın kapılarını kim açtı? Eğer Cumhurbaşkanı ve Başbakan doğrudan emir vermediyse tabii ki dönemin Genelkurmay Başkanı açtı. O da İslamcı iktidarın verdiği üstün hizmet madalyası, dindar Cumhurbaşkanı tarafından boynuna takılan şimdinin hür generali Yaşar Büyükanıt olmasın? Türk askerinin başına çuval geçirenler, Atatürk’ün şahsında Türk ulusunun başına da çuval geçirmeye kalkıştılar ama beceremeyecekler!

Cinsel sapıklar ve Deniz Fenerciler!

 

İSLAMCI iktidarın tetikçisi Vakit gazetesinin gerçekten tetikçi yazarı Hüseyin Üzmez‘in küçük bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduktan sonra Adli Tıp Kurumu raporu ile serbest bırakılması skandalında iki küçük ayrıntının altını çizmekte yarar var:

Birincisi: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu’nun bildirdiği gibi bilirkişi konumundaki Adli Tıp Kurumu’nun raporu mahkeme için bağlayıcı değildir; her yanı ile kuşkulu bir bilirkişi raporuna dayanarak sanığı salıveren mahkemenin kararı her türlü tartışmaya açıktır.

İkincisi: Davanın savcısı, yani cinsel tacize uğrayan küçük kızın hakkını araması gereken iddia makamı “çocuk 14 yaşından büyük olabilir, kemik testi yapılsın” diyerek sanığı korur konuma düşmüş ve mahkeme de savcının istemini kabul ederek küçük çocuğun hastaneye sevkine karar vermiştir.

Yargının dayanağı bilirkişilikten, iddia makamına kadar bütün bunlarla eski köy imamı Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e, kamuoyuna şirin görünmek için özür dileyebileceği açık bir kapı bile bırakılmamıştır.

Bu arada ortalığı kaplayan sapıklara bakıp, Deniz Fenercileri ve özellikle Zahid Akman’ları unutmayalım!

Anlayış

Necati Cebe: “Soros’un çocukları, Saroz’da yıldızlaşan Mustafa’yı anlayamazlar ki başkalarına anlatabilsinler!”

Yağmur Deniz

Küresel

kriz beklerken,

doğal

kazık geldi!

Yoz

Gülnur Akdora: “Mustafa; demokrasi adını kullanarak ülkemizi yozlaştıranların çevirdiği son filmdir!”

Elbise

Metin Akay: “Büyük öndere Mustafa elbisesi giydirmek isteyenler bilsin ki diktikleri elbise dar gelir. O, Mustafa Kemal Atatürk’tür.”

Sponsor

Selim Balkan: “Özel hayatlarının anlatılacağı Abdullah ve Tayyip filmleri için Can Dündar’a sponsor olmak istiyorum!”

- Her şeye anormal zam yapılıyormuş...

“Hamdolsun zamları!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Nasır mıymış? 5 Şubat 2009
Gladyo 29 Ocak 2009
İse 22 Ocak 2009

Günün Köşe Yazıları