İlhan Selçuk

Şeriatçıya Zulüm!..

15 Kasım 1996 Cuma

PENCERE


Şeriatçıya Zulüm!..

Zavallı şeriatçı!..

Istırap çekiyor..

Ruhsal gerilimin pençesinde kıvrım kıvrım kıvranıyor, moda deyişle ‘stres’ içinde...

Hazret bunalıyor; Cumhuriyet Bayramı bir sorun, 10 Kasım bir sorun, 23 Nisan bir sorun; çünkü her resmi törende karşısına Atatürk çıkıyor...

Hazret “nefret ediyor” Atatürk’ten...

Ne ki Hazret, devletin resmi makamında oturuyor, odasında Atatürk’ün resmi var...

Başbakan, bakan, genel müdür, müsteşar, belediye başkanının odalarına Atatürk’ün fotoğrafını kimler asmış?.. Atatürk duvardaki portresinden mavi gözlerini açmış Hazret’i sanki gözlüyor, izliyor, denetliyor...

Zulüm bu!..

Zorla güzellik olmaz ki!.. Hazret, Atatürk’ün yüzünü görmek istemiyor, resmi törenlerde sinirleri bozuluyor, dişlerini gıcırdatıyor, terleyen ellerini ovuşturuyor, içinden ya sabır çekiyor, dışından çevreye gülümseyerek bakınıyor, ama, bu gidişle sağlığı bozulacak...

Zavallı şeriatçı!..

Arada patlıyor:

“- Ey Müslümanlar!.. Zulüm bu, ama, siz içinizdeki hırsı, kini, nefreti saklayın!..”

Peki, ne yapmalı?..

Yapılacak iş belli...

Atatürk’ün fotoğraflarını resmi dairelerden kaldırmalı, heykellerini yok etmeli, adını resmi törenlerde anmaktan kaçınmalı, okul kitaplarında Mustafa Kemal’e ilişkin ne varsa silmeli, kazımalı... Öğretimde, imam okullarındaki gibi, öğrencilere Atatürk düşmanlığı aşılamalı...

Şeriatçıyı zulümden kurtarmanın reçetesi, Atatürk’ü Türkiye’nin yaşamından silip yok etmek... Yoksa Hazret, Hıristiyan Avrupa’nın İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurup diyecek ki:

- Yetti bu zulüm!.. Ben bakan oluyorum, başbakan oluyorum, belediye başkanı oluyorum, put saydığım heykellerin önünde saygı duruşuna zorlanıyorum...

Avrupalı ne yanıt verir:

- Hükümetini kurmuşsun, iktidar olmuşsun, sen zulümden nasıl söz açarsın?.. Türkiye’de fikir suçluları cezaevlerindeyken, işkenceler sürerken, sen iktidar koltuğunda oturup zulüm gördüğünden nasıl yakınırsın?..

*

Hey benim Türkiyem!..

Sevgili ülkem...

Senin havanı koklayan ya da suyunu içen, aklını mı yitiriyor? Yoksa bu yaşadıklarımız bir düş mü?..

(15 Kasım 1996 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları