Ortaya Karışık Notlar

03 Şubat 2015 Salı

Kendi ifadesiyle “alışılmamış”, genel ifadeyle “acayip” bir cumhurbaşkanımız var.
(Avukatlarına peşin not: ‘Acayip’in olumsuz bir anlamı zinhar yok. Arapçadan geçmiş. Anadolu’da asırlardır kullanılıyor. 13. yüzyılda Kul Ali’nin Kıssa-ı Yusuf’taki bir beyitinde de geçiyor. “Bir acaip kıssa olsa söyleyin, onunla gönlümüzü eğleyin!” Buna göre ‘acayip’in eğlenceli - eğlendirici olduğunun kanıtıdır.)
Cumhurbaşkanı’nın söylediği laflara, sergilediği gaflara, hele de Kaçak Saray’da sahnelediği tarihi, turistik ve ibretlik artistliklere bakıp moral bozmamak gerekiyor.
Aksine olup bitenin keyfini çıkarmak milli hıfzıssıhha gerekiyor. Çünkü tarihin çarkını geri çevirmek mümkün değil. Zulmün artması her zaman zevalin, batışın yakın olduğunun kanıtı.
Sabah akşam hep konuşuyor.
Ağzını her açtığında da ettiği yemini çiğneyip duruyor.
Anayasa, tarafsızlık yemini etmeyi şart koşmuş.
Ama yemini tutmamayı, yalan yere yemini bir hükme bağlamamış.
“Cumhurbaşkanı sorumsuzdur!” demekle yetinmiş.
Çünkü anayasalar “alışılmış” ve normal insanlara göre yapılıyor.
“Alışılmamış” ve “acayip” siyasetçiler hiç hesaba katılmamış.
Bundan murat, anayasamızın Kul Ali’nin 7.5 asır önce söylediği gibi bu acayipliklere bakıp milletçe gönül eğlendirmemizin istenmiş olmasıdır.
Yaptığı konuşmalara kafa takmamaktır.
Hatta alkış tutmaktır.
Ki Adalet Akademisi’ndeki dünkü sözleri gönülden alkışı hak ediyor:
Hâkimlerimiz, savcılarımız tamamen bağımsız olmalı. Aklını ve vicdanını başkasına vermiş kişiden ne savcı ne hâkim olur” diyor.
İyi mi?
Ve devam ediyor:
Atalarımız, adaletle zulüm bir arada bulunmaz demiş. Biz de buna uyarak 2001’de kurduğumuz partimizin adının başına adaleti koyduk!”
Biri de çıkıp “Koydunuz ama bir müteahhitinizin eliyle de o ‘adalet’in ‘a’sına nokta noktalar koydurttunuz!” diyemiyor.
Salonda Kamer Genç olsa belki derdi.
Genç’i akla getiren Hz. Mevlana’dan yaptığı bir alıntı ile bizzat Erdoğan oldu:
Mevlana’ya adalet nedir diye soruyorlar? Çiçeği sulamak, diyor! Peki zulüm nedir? Dikeni sulamak!”
Çiçek sulamanın bir Mevlevi etkinliği olduğu da böylece ortaya çıkıyor.
Saray bahçesinde “diken” var mı?
Bu dikenleri gizlice sulayanlar mı var?
Yoksa ve sulanmıyorsa, “Peki her gün bir yenisi sergilenen zulüm neden?”

Takmak Takmamak...
Tayyip Bey, geçen Ekim’in 14’ünden beri, alyansını takmıyor.
Akla gelen bir iki olasılık var.
Kilo aldığı için takmıyor.
Altın fiyatları son zamanda patlama yaptığı ve biri çıkıp da “Alyansı prim yaptı!” der diye takmıyor. Gerçi alyansı gümüştendi.
Ve manevi kıymeti pırlantadan yüksekti.
1994 yılında belediye başkanı iken, kürsüden millete göstererek şöyle demişti:
“Benim tek servetim elimdeki şu yüzüktür!”
Yıllar sonra, “Sıfırlamakla bitmeyecek servet meselesi” patlak verdi.
Belli ki yüzük o meseleyi yeniden gündeme getirir, diye takmıyor.
Gerçi getirse bile takmıyor.
Çünkü iftiharla söylediği gibi “alışılmış biri” değil.
Dört malum bakan da belli ki onu taklit ediyor...
Onlar da üzüm gibi ona bakarak kararmış..

Demokrasiyi İleri Vitese Geçirirken
Yüksek Seçim Kurulu hem seçimlerin düzeninden hem de seçimin hukukundan sorumlu.
Bir anlamda hem icracı, hem mevzuat üretici.
7 Haziran’daki seçimlere 31 partinin gireceğini ilan etti...
Bu 31 parti nereden çıktı?
Ne zaman örgütlendiler?..
Yasaların gereklerini tam olarak yerine getirdiler mi?
İl ve ilçe kongreleri ile büyük kongrelerini yasaya uygun tamamladılar mı?
Bunları YSK’nin bu kış koşullarında denetlemesine, gösterilen ilçe adreslerinde mevzuatın gerektirdiği koşulları yerine getirip getirmediklerinin saptanmasına olanak yok.
Çünkü YSK’nin böyle bir altyapısı yok.
Tamamen elektronik ortamda “beyan”a göre işlem gerçekleştiriyor.
İnce eleyip sık dokumasına “hayatın normal akışı” olanak tanımıyor.
Demokrasimizin ne kadar “ileri” olduğunu kanıtlamak ve temsilde adaletin ne ölçüde sağlam tecelli ettiğini göstermek istercesine sadece 30 kafadarın bir araya gelip “parti kurduk” demesiyle parti kurulmuş oluyor.
Parti sayısının çokluğu “barajın yüksekliğini” perdeliyor.
Ayrıca ne kadar çok parti o kadar bölünmüş oy demek.
Özetle iktidar destekli oyları bölme siyaseti YSK eliyle uygulamaya konuluyor.
Öyle partiler var ki Bülent Ecevit’in T.S. Eliot’tan çevirdiği Kokteyl Parti’yi anımsatıyor.
Bir tanesi de TURK Partisi!
Milliyetçi bir parti değil. Akrostiş şiir gibi “Baş harflerle” oluşturulmuş bir parti:
Toplumsal Uzlaşma Reform ve Kalkınma Partisi.
Partinin adı tüzük ve programını okumaya gerek bırakmıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları