Laiklikle İmtihan!

10 Şubat 2015 Salı

Pazar günü Kadıköy, “laik ve bilimsel eğitim istiyoruz” diyerek yollara düşen on binlerin ayak sesleriyle yankılandı. Solun tüm bayrakları rıhtımdan esen rüzgârla dalgalandı. Alevi dernekleri, Eğitim Sen ve Birleşik Haziran Hareketi’nin çağrısına ses veren genç-yaşlı, kadın-erkek oradaydı. Saçı sakalı ağarmış 68’lilerle, gencecik lise öğrencileri aynı pankartları taşıyorlardı. Ve hep birlikte şöyle düşünüyorlardı: “Laiklik toplumsal hayatın temelidir!” Ve herkesi 13 Şubat’ta yapılacak boykota çağırıyorlardı: “Veliler, çocuklarınızın karanlıktan kurtulması için 13 Şubat’ta çocuklarınızı okullara göndermeyin! Öğretmenler 13 Şubat’ta derslere girmeyin ama okul bahçesinde çocuklarınıza en güzel masalları anlatın!”
Bu eylemin ne denli başarıya ulaşacağını hep birlikte göreceğiz! Bu boykot Türk halkının laiklikle imtihanı olacak! AKP hükümetinin geldiği günden beri uyguladığı her kurumu dinselleştirme çabası, hepimize çok önemli sorgulama alanları açtı. Örneğin laikliğin ne demek olduğunu gerçekten tartışmaya başladık. Ve karşımıza tüm zamanlarda var olan Diyanet İşleri çıktı. Yeni kurulan bir Cumhuriyette, dini örgütlemenin sivil halka bırakılmayacak kadar önemli olduğuna hiç kuşku yok. Bu nedenle din işleri devletin kontrolü altına alınmalıydı. Ama artık günümüzde Diyanet İşleri laikliğin birinci derecede önleyicisi. Devlet tarafından yani (benim, sizin vergilerinizle) Sünni bir İslam anlayışını kalıcı kılmaya çalışan, bütçesi Kültür, Eğitim bakanlığından daha yüksek olan Diyanet İşleri, gene (benim, sizin vergilerinizle ve bize hiç sormadan) Kuran kurslarını destekliyor; sürekli camiler yapılıyor, üstelik bu camiler cuma günü dışında bomboş! İmamların aylıkları öğretmenlerden fazla! Üstelik sürekli fetva veriyorlar. Koskoca Türkiye bir din devleti görünümünü alıyor.
Tabii, eğitim şûralarını da atlamamak gerek, gene (sizin, benim vergilerimizle var olan eğitim şûraları) neredeyse anaokulundan başlayarak, çocuklara karanlık bir dünya sunmak için çalışıyor. Ve en önemlisi kız-erkek ayrımcılığı yapıyorlar. Özgürlük olarak yutturulan küçük yaşta başını örtmek, kız çocuklarını daha minnacık yaşta kadınlaştırıyor. Hayatın dışına itiyor.
Bütün bunlar bizim paralarımızla yapılıyor. Şimdi gelelim meselenin can alıcı noktasına. Gelişmiş ülkelerde yaşayan halkların en önemli özelliği vergilerinin nerelere harcandığını sorgulamalarıdır. Ne yazık ki, Türkiye bir kaçak cennetidir. Hemen herkes, doğru dürüst bir vergilendirme bir türlü hayata geçirilemediği için vergi kaçırır. Kaçak elektrik kullanır, kaçak kat çıkar, yanında çalışanların sigortasını yapmaz. Esnaf (bence çok fazla olan) vergisini ödemez, ödeyemez ve iktidarlar seçim dönemlerinde vergi borçlarını silerler. İş böyle olunca kimse de vergilerinin ne amaçla kullanıldığının peşinden gitmez.
Bu arada bu satırların yazarı, hiçbir dönemde seçim bildirgelerinde Diyanet İşleri kaldırılacak diye bir nota rastlamamıştır. Sadece HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bir konuşmasında Diyanet’e değinmiş ve başa geçtiklerinde kaldıracaklarını söylemiştir. Laiklik, temelde devlet ve din işlerinin ayrılmasıdır. Devlet bir hizmet organizasyonudur ve her yurttaşa eşit mesafede durması gerekir. Pasaportlarımızda İslam sözcüğünün bulunması bile laikliğe aykırı bir bilgidir.
Din bir gönüllülük işidir. Örneğin tektanrılı dinlerin var olduğu pek çok gelişmiş ülkede, mahalle kiliseleri, havraları gönüllülük sayesinde ayakta dururlar. Gene gelişmiş demokratik ülkelerde hiçbir iş Allah’a havale edilmez. Hukuk, yaşamın temeline oturtulmuştur, din ise çevrededir. İnsan, ister inanır ister inanmaz ama hukuk karşısında eşittir. Şimdi bir örnek verelim, adam hasta, apandisiti patlamış, hemen ameliyata alınması gerekiyor ama adam kadın doktoru görünce feryat figan, “Ben kadın doktor istemem!” ve adam erkek doktor gelene kadar ölüyor. Çok mu abarttım, hayır, verilen o... Kadını şeytan gibi gösteren fetvaların, insanlar üstündeki etkisini yok saymayın, biz gülüp geçebiliriz ama gülüp geçmeyenler de var. Hem de sayıları çok fazla!
Bütün bunlar moralinizi bozmasın, neyse ki, geçmişimizdeki uygarlıkların genleri hâlâ hepimizde var. Bin tanrılı Hititler bu topraklarda yaşamış, en güzel kadın tanrıça heykelleri yapan Frigyalılar da bu topraklardan geçmiş, Kibele bu toprakların en fettan tanrısı, bu genler sayesindedir ki, hâlâ karanlığa, bir din devletine karşı mücadele edecek kadınlarımız, kızlarımız, erkeklerimiz var! Yaşasın tanrıça Kibele’nin torunları; hadi yeniden yollara! 13 Şubat’ta yeni bir tarih yazalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları