Burası Türkiye..

12 Şubat 2015 Perşembe

Dünün kesinleşmemiş verileriyle AKP’den milletvekili adayı olabilmek için kamunun en kilit noktalarında görev almış AKP’li kadrolardan istifa edenlerin sayısı 700’ü geçmişti. Demokrasi, hukuk devleti düzeninin olmazları, güçler ayrılığı ilkelerine göre iktidar karşısında bağımsız olması gereken tüm kurumların ele geçirilmiş olmasının, demokrasinin katledildiğinin de kanıtlayan bir sonuç. İktidarlarına verdikleri hizmetlerin, sadakatlerinin karşılığında milletvekiliğine geçmeye hak ettiklerine inananlar ordusu Meclis’e girebilecek milletvekili sayısını birçok kez katlamış oluyor. AKP’den siyaset yapanlara yer kalmaması gibi bir garabet sonuç, partinin, rejimin geleceğinin en tartışmalı olduğu bir seçimle çakışıyor.
Doğaldır ki İktidarlarının tek adam devleti düzeninde aday listelerinin belirlenmesinde geçerli hukuk devleti düzenimize göre tarafsız cumhurbaşkanı olgusu söz konusu olmadığından, Erdoğan’ın iradesinin ağır basacağı varsayılıyor. İster Erdoğan seçsin isterse Başbakan Davutoğlu ya da başkalarının eğilimlerine de bakılsın, sonuçta seçimde etkili olacak yeni isimler, parti yönetim kadrolarıyla birleşik listeler çıkacak. Özetle milletvekilliğine heveslenen kilit görevlerdeki bürokratların çoğu elenecek. Yine de en çok yoksulların Milli Piyango biletlerine umut bağlamaları gibi bir tablo var ortada. “Ya çıkarsa?” Kilit koltuklardan, kamu üst görevlerinden ayrılma, risk alma, aslında bir başka biçimde gelecek kaygısından, kendini güvenli milletvekilliği dokunulmazlığı, gelirine atlama çabasından kaynaklanıyor.
Bu seçim kendilerini o koltuklara hak etmiş ya da etmemiş olarak, partizanlıkla getirmiş İktidarlarının dönemeç sınavı niteliğinde. Seçim sonrası o koltuklar için çok büyük belirsizlikler içeriyor. Her şeyden önce on yılı aşkın İktidarları ortaklığında cemaate verilmiş koltukların başlarını tutanlar için yaşanmış acı deneyimler var. Bir bir koltuklarından olma cezaların en hafifi, hesap sorulanlar, yargılayanlar, hapishaneleri boylayanlar, ortak İktidarlarına hizmet vermenin yeni ödüllerini beklerlerken bedel ödeyenler azımsanmayacak sayılarda.
İktidarlarına biat etmişler penceresinden AKP’nin bu seçimlerde büyük oy kaybına uğramayacağı inancı ağır basıyor olsa bile sonrasının belirsizlikleri çok fazla. Onlar açısından en büyük belirsizlik; parlamenter düzen içinde mi yoksa başkanlık sistemine bilinmeyen boyutlarda geçişte mi riskler içerecek? Hangi koltuklar silinecek, hangileri oluşacak? Hangi hesaba göre, hangi pozisyonlarda duruşlar işe yarayacak?..

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündemdeki seçimin başkanlık sisteminin oylanması olacağını ilan etmenin ötesinde, öncelikle kendi seçmenine, sonra da bütün Türkiye’ye dayatmanın kararlılığında, her gün, her yerde bir yolunu bulup yinelediği söylevlerinde, İktidarlarının tek lideri kimliğinde, Cumhurbaşkanlığı kimliğinin yasal yükümlülüklerin tümünü, hukukunu çiğneyerek bilinçlere kazıma kampanyasında almış başını gidiyorlar. Oysa geçerli anayasal, yasal düzenlemelere göre seçime giden İktidarları partisinin de, diğer siyasi partiler gibi parlamenter demokratik düzen içinde, yeni Meclis’e katılacak parlamenterleri seçtirmesi söz konusu olduğundan, gerek AKP gerekse oy kullanacak seçmenler açısından oylar yeni Meclis’e girecek milletvekillerini belirleme ile sınırlı kalacak.
Kâğıt üstünde geçerli hukuka göre AKP’nin niyeti İktidarları ortak korosunun haykırışları gibi uyum içinde, aynı yürek atışlarıyla olsa da çelişkiler yumağı geçerli hukuk devleti düzeninin tabiatının gereği. Ortada hükümet, başbakan, AKP programları, klasik seçim kampanyalarının yok sayılamayacak gerçekleri var. Trajikomik olanı akıllarınca seçmenin kafasında oluşan karmaşayı dağıtmaya yönelik yandaş medya, yorumcular, algı paketi oluşturma korosuyla 12 yılın İktidar icraatlarının üslubunda tartışma gündemi yaratıp o gündem üzerinden tartışmalarla prim toplanmaya bakılıyor. En yaşamsal olan alanlar için bugüne kadar uygulanan tüm kavramların geçerliliklerinin kalmadığı göz ardı edilerek.
Bence bugüne kadar akıl almaz hukuksuzluklar içinde yaratılmış kamu kaynaklarının tüm vatandaşlar için değil, parti şemsiyesinde yandaşlara dağıtılması sayesinde oluşturulmuş saadet zincirinin kırılmış olması gerçeği İktidarlarının güncel en yaşamsal defosu. En yukarıda kamu kaynaklarının paylaşılması, kadrolaşmaları, ihale vurgunlarındaki yağmalamadan pay almada dibe vurma olmayan alanlar için bile büyümeler tüketildi. Son furya yanılmıyorsam cemaat takımından boşalan yerlere, katlanan sayılarla polis, yargı kadrolarının atanmasıydı. İhale vurgunlarının sürebilmesi rant yaratma ile doğrudan bağlantılı ki ekonomi artık arkadan esen rüzgârları alamıyor. Erdoğan’ın Merkez Bankası’na öfkesi, iyi gitmeyen işler için günah keçisi aradığını da anımsatıyor gibi.
En alttaki çoğunluk yoksul seçmen açısından sadaka düzeni kaynaklarında ciddi kurumalar var. Baksanıza piyasalar düzeni içindeki İktidarları büyümesi rakamları bile sahte çıktı. Türkiye 1946-2002 sorunlu iktidarlar dönemlerinde bile ortalama yüzde 5.1 büyümüşken AKP iktidarları döneminin büyüme ortalaması 4.7’ye düşmüş. İlk yılların iyi verileri son yıllarda çok daha dibe 3.2’lere inmiş. Seçime çok az kala her şey o kadar karışık ki..
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları