İlhan Selçuk

Aykırı Bir Yazı

26 Temmuz 1996 Cuma

PENCERE

İLHAN SELÇUK

Pierre de Coubertin, modern olimpiyatların kurucusudur; 1894'te Sorbonne'da 14 ülkenin katıldığı bir toplantı düzenledi; halkın desteğiyle ve Yunanlı zenginlerin katkısıyla Atina'daki Perikles Stadyumu onarıldı; ilk çağdaş olimpiyat, 1896'da burada yapıldı.

Olimpiyatlar, baştan sona amatör bir ruhla yeniden canlandırılmıştı.

Aradan 100 yıl geçti.

1996 Atlanta Olimpiyat Oyunları'nda 100'üncü yıl kutlanıyor. Görkemli bir açılışla başlayan olimpiyat oyunlarındaki başdöndürücü yarışmaların çarpıcı görüntüleri, televizyon ekranlarına yansıyor. Yeryüzü yuvarlağı bir büyük stadyumun tribününe dönüştü. Üç milyarı aşkın insan soluğunu keserek izliyor olimpiyat yarışmalarını...

*

Ama eksik bir şey yok mu Atlanta'da?..

Birisi olimpiyat meşalesini eline alsa, Diogenes'in gündüz vakti sokakta fenerle adam aramasına benzer bir çabayla, Atlanta'da amatör spor ruhunu bulmaya kalkışsa...

Aradığını bulabilir mi?..

20'nci yüzyılın son olimpiyatı, göz kamaştırıcı bir sirke dönüştü. Beşikten başlayarak kobay gibi yetiştirilmiş çocuklar ve dopinglerle şişirilmiş profesyoneller, dünyayı saran tekelci holdinglerin reklam yıldızları gibi kahredici yarışmaların potasında gençliklerini zorlayıp geleceklerini tehlikeye sokuyorlar.

Somut örnek mi?..

Atlanta Olimpiyatları'nda meşaleyi yakmak onurunu üstlenen Muhammet Ali Clay!..

*

Muhammet Ali (Cassius) Clay, 1960 Olimpiyatları'nda yarı ağır sıklet şampiyonluğunu kazandıktan hemen sonra profesyonelliğe geçti; para için dövüşmeye başladı; temelinde amatörlük ruhu yatan olimpiyatlarda meşaleyi yakmak görevinin Clay'e verilmesi, bir çelişkidir.

Profesyonel boks yaşamında Ali, göz kamaştırıcıydı; ama şişinmesiyle ve hasımlarını azımsayıp küçülten konuşmalarıyla da ün yaptı; umarını Müslümanlıkta aradı; sonunda boksörlerde çok görülen peltek konuşma, yüz kaslarının yetersizliği, denge bozukluğu, yürüme güçlüğüyle simgelenen bir sayrılığa tutuldu. Zavallı Muhammet Ali, Atlanta'da olimpiyat meşalesini yakmak için olağanüstü güç harcadı, kollarını ve ellerini istediğince kullanamıyordu, belki en ağır maçında bile bu ölçüde zorlanmamıştı. Oysa genç denecek bir yaştaydı, 1942 yılında dünyaya gelmişti.

Spor, insanların yaşamını altüst etmek ve genç yaşta açmazlara sürüklemek için mi yapılıyor?..

El kadar çocuğu en bilinçsiz çağında yakalayarak yarışma kobayı gibi yetiştirmek, 'sözde uygar' dünyayı saran bir hastalık!.. Sonra bu çocuk şampiyon olur da bir firmanın ürettiği ayakkabıyı ya da tişörtü giyerse, dünya kadar para kazanacak; ama yaşamının geri kalan süresini nasıl geçirecek?..

*

21'inci yüzyıla yaklaşan dünyamızda spor, sporluğunu yitirme tehlikesi karşısında!..

Atlanta Olimpiyatları'nda bu tehlike çok daha çarpıcı biçimde ortaya çıktı.

Yine de hepimiz, bu görkemli gösteriyi izlemek uğruna televizyonların başında uykusuz geceler geçirmekten zevk alıyoruz.

Ama keyif verici her şeyin, insanlığa mutluluk sağladığını kimse öne süremez.

( 26 Temmuz 1996 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları