Eskimeyen ‘Lüküs Hayat’

13 Şubat 2015 Cuma

Geçen hafta sonu Ekrem Reşit Rey ve Cemal Reşit Rey’in ölümsüz eseri “Lüküs Hayat” Eskişehir’den İstanbul’a geldi. Eskişehir Büyükşehir Belediye Tiyatrosu’nun ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Senfoni Orkestrası prodüksiyonuydu. 70 kişilik ekip 3 akşam Zorlu Gösteri Merkezi’nde sundu eseri. Benim izlediğim gece dakikalarca ayakta alkışlandılar. Hiç kuşkum yok her üç gece de aynı keyfi yaşadılar. Temsillerin sonunda sahnedekiler ve orkestra çukurundakiler mi yoksa biz ölümlü izleyiciler mi daha mutluyduk, doğrusu yanıt vermek zor.

Haldun Dormen büyüsü

Hiç kuşkusuz, bu başarının gerisinde onun adı var.
O, Haldun Dormen. Türkiye’deki müzikal tarihine mal olmuş, her daim “genç” bir Haldun Dormen. Müzikallerdeki afacanlığı, gülümsemeyi, ama aynı zamanda uçuculuğu ve görkemi, belki de en önemlisi ritmi, tempoyu sonsuz bir titizlikle ele alan sahne insanı!
Ben oldum olası Haldun Dormen’in sahnede müzikle söz arasında kurduğu dengeye; ikisi arasına sağladığı ritme ve her oyuncudan elde ettiği “oynama sevinci ve coşkusuna” hayranım... Bu prodüksiyonda bu sözünü ettiklerim doruktaydı. Kendi de diyor ya: “Doğduğumda, herhalde biri kulağıma ‘Lüküs Hayat’ diye fısıldamış olmalı” diye... Aynen öyle!

Rey kardeşler
Haldun Dormen’in bir başarısı da bu çalışmaya müzikolog ve orkestra şefi Aytuğ Ülgen’i katması.
Yazıldığı, bestelendiği 1933’ten bu yana eser üzerinde hiçbir “editoryal ve müzikolojik” bir çalışma yapıladığını gören Ülgen, kolları sıvıyor, yeni düzenlemeler hazırlıyor, orkestrasyonu baştan yapıyor, müziğin melodik akışına sadık kalarak armonik açıdan yeniden yazıyor.
Sözü Aytuğ Ülgen’e veriyorum: “Ekrem ve Cemal kardeşler müziğe o kadar güveniyorlardı ki (...) iyi müzik ve oyuncuların coşkusu, müzikal temaların yapısı bir araya geldiğinde dinleyicinin bu müzikali on yıllar boyunca mırıldanacağından eminlerdi. (...) Geniş kavrayış ve hâkimiyetleri sayesinde bir ezginin insanların diline nasıl dolanabileceğini çok iyi biliyorlardı. Sadece 5 nota kullanarak yazdığı Lüküs Hayat teması aslında belki de günümüz bestecilerinin yazmaya tenezzül edemeyeceği kadar basittir. Oysa Türkiye’de Onuncu Yıl marşından sonra en bilinen müziklerden biridir.” Onuncu Yıl Marşının da Cemal Reşit Rey’in olduğunu hatırlatıyor Aytuğ Ülgen.

Günümüz açılımları

“Lüküs Hayat”ı, en son İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndan izlediğimden bu yana belki de 20- 25 yıl geçti. Oyun metninde de günümüz açılımlarına rastlamak hoş bir sürprizdi.
Hayır, bu güncel vurgu ya da eleştirel bakış açısı kimi şarkı sözlerinin Nâzım Hilmet’e ait olmasından değildi kuşkusuz... Ana temanın bugün de geçerli olmasıyla ilgiliydi.
Önünde sonunda “Lüküs Hayat” çalışıp üretmeden, lüks peşinde koşanların düştüğü gülünç durumu ele alır ya... Eh günümüzde de çalıp çırparak “yükselenlerin” hali ortada! Yozluk, yolsuzluk alıp başını gitti mi içine düşülen rezillik de meydanda! “Lüküs Hayat” üzerine başarılı bir dramaturgi çalışması yapılmış. Selçuk Borak’ın koreografisi, Barış Dinçel’in dekorları, Tülay Kale’nin kostümleri, Ersen Tunççekiç’in ışık tasarımı ve rol alan tüm oyuncuların başarısıyla muhteşem bir prodüksiyon çıkmış ortaya. Çok zaman böyle etkinliklerde eksikliğini duyduğumuz program dergisinin doyurucu olması da sevindirici.
Bütün bunları olası kılan mucizeler yaratma ustası Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e ve “Tiyatrolar hep gülsün diye” maddi katkıda bulunan Anadolu Efes’e teşekkürü bir borç biliyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları