Biten Aşk, Bitmeyen Şans

15 Şubat 2015 Pazar

Doğuştan şanslı insanlar vardır. Anne Elise Schwartz doğarken, üstüne şans kovası boca edilmişti!
Simsiyah saçları, güzel bir yüzü, ufuk mavisi gözleri, milyarlarla ölçülen muazzam bir serveti ve çifte pasaportu vardı.
Hem Amerikalıydı, hem Fransız.
Üstelik zeki, nüktedan, sağlıklı ve tuttuğunu kopartandı.
Yahudi ailesi, sanki kuşaklar boyu ona yaranmak; onu güzellik, servet ve başarıya garketmek için çalışmıştı.
Sanayici babası Joseph Robert Schwartz, servetini İkinci Dünya Savaşı’nda direniş saflarında dövüşerek aklamış; ona patronların, özellikle de Yahudi patronların pek sevilmediği Fransa’da, “zengin ama kahraman bir direnişçinin kızı” dokunulmazlığını kazandırmıştı.
Zaten babası, Alman Yahudisi tınılı soyadını da 1949 yılından öteye, Sinclair olarak değiştirdi. Bir yaşındaki ABD doğumlu küçük kız, artık Anne Sinclair diye anılacaktı. Anne’ın ana tarafından dedesi Paul Rosenberg, daha da ilginç bir kişilikti. 20. yüzyılın en önemli sanat tüccarlarından biriydi.
Anne Sinclair’in payına düşen mirası, değer biçilemeyen eserlerden oluşan muazzam bir sanat koleksiyonu oldu. Picasso imzasını taşıyan tablolardan birinin modeli, Anne Sinclair’in annesiydi.

***

Şom ağızlar, dedesi Paul Rosenberg’in Alman işbirlikçisi bir Yahudi ve Alman ordularından kaçan Yahudilere ait eserleri yok pahasına alarak zengin olduğunu söylüyordu. Babasının da “denge öğesi” olarak aile kararıyla Almanlara karşı savaşan Direniş cephesine yazıldığını…
Neyse ne, yaptıkları yanlarına kaldı ve sonuçta Anne Sinclair’e yaradı.
Güzel kız en iyi okullarda hukuk ve siyasal bilgiler okudu.
Gazeteci olmak istedi. Tabii ki çok başarılı bir gazeteci oldu. “Yahudi bir erkekten başkasıyla evlenmem” demişti. Şans bu ya, patronu da zaten Yahudiydi, evleniverdi, iki de çocuk sahibi oldu.
Fransız ekranları, çok geçmeden Anne Sinclair’in hem çok mavi gözlü, hem de çok zeki olduğunu fark etti.
Anne, şöhret merdivenlerini ışık hızıyla tırmandı. Hem de “sosyalist” olmasına rağmen…
Fransa’nın bir numaralı televizyon gazetecisi unvanını kazandı, sürü sepet ödül aldı ve inanın, hak ediyordu!
Derken, karşısına politikada yükselen bir başka Yahudi değeri çıktı: Dominique Strauss Kahn. Erkek ne kadar âşık olmuştu bilinmez ama, kadını yıldırım çarpmıştı.
İki çocuklu Anne Sinclair ilk kocasından, Sosyalist Parti’nin ekonomi dehası, kısaca DSK diye anılan üç çocuklu Strauss Kahn ikinci karısından ayrıldı.
1991’de evlendiler.
Şansa bakın ki DSK tam o sırada Sosyalist Lionel Jospin hükümetinin Maliye Bakanı olmuştu!

***

Anne Sinclair, ilkeli bir gazeteciydi. “Bakan karılığı” statüsünü suiistimal etmemek adına, Fransa’nın en popüler siyasal tartışma programının sunuculuğunu bıraktı. Ekran gerisinde yönetici olarak sürdürdü mesleğini.
Para, şöhret, güzellik, her şeyi zaten vardı; ama o kadar âşıktı ki DSK’ye, şansını bile onun hizmetine verdi.
Artık yükselen yıldız onunki değil, bir gün Fransa cumhurbaşkanı olmasını istediği ve olacağına inandığı DSK’nin yıldızıydı.
Anne Sinclair, ışığına kapıldığı erkeğinin gölgesine girmekten hiç gocunmadı. Eşinin basın danışmanı, kariyer koçu olarak çalışıyordu.
Kuşkusuz taptığı erkeğin azgın bir çapkın olduğunu biliyordu. Ama kalıcı oydu, geçici ilişkiler önemli değildi.
DSK’nin çapkın falan değil, düpedüz seks manyağı olduğunun farkında mıydı? Meçhul.
IMF’nin başına geçmesini hiç istemedi. Fransa’da kalıp cumhurbaşkanlığına hazırlanmasını tercih ederdi. Ama IMF de fena bir sıçrama taşı değildi, DSK’nin şavulladığı makam için. Gönülsüz razı oldu.

***

2008’de, DSK’nin IMF’de Piroska Nagy adlı yardımcısıyla ilişki kurduğu ve metresine torpil yaptığı ortaya çıkınca, olayı küçümsemedi ama geleceğine zarar vermesin diye sineye çekip bağışlar göründü kocasını.
Anne Sinclair, “büyük adamı” 2011’de New York Sofitel otelinde odasını temizleyen Nafisatu Diallo’ya tecavüz etmek suçuyla tutuklandığında yıkılmıştı.
Önce inanamadı.
Sonra bilemedi.
Yine de arkasında durdu DSK’nin. Servetinden 10 milyon dolardan fazla harcadığı söyleniyor, erkeğini Amerikan yargısının pençesinden kurtarabilmek için.
Bütün bunlar olurken Sosyalist Partili milyonerlerden oluşan arkadaş çevresi ikisini de yalnız bırakmadı.
Ama Fransa’da DSK aleyhine taciz dosyaları birbiri üstüne yığılıp bir de kendisi için seks partileri düzenleyen kadın tellallarıyla birlikte yargılanacağı anlaşılınca… Önce Sosyalist arkadaşlar sırra kadem bastı.
Ardından, her türlü yumruğu yediği aşk ringine nihayet havlu atan Anne Sinclair, 2012 yılında boşadı DSK’yi.
Şimdi ne mi yapıyor?
Fransa’daki Huffington Post’u yönetiyor ve eski kocasının kirli seks çamaşırlarını manşetten ifşa ediyor.
66 yaşına karşın, dulluğu pek uzun sürmedi. Ünlü tarihçi Pierre Nora ile paylaşıyor yaşamını.
Şans dedikleri, kafasından aşağı kovayla boca edildiği kişinin son soluğuna kadar paçasından akar!

G NOKTASI 
Karabiber
ve Tuz
El ayak çekilip
Baş başa kalınca
Bakıştılar uzunca
Söyleştiler akşamdan sabaha
Karabiberle tuz
Biri denizi
Biri toprağı özlemişti
Döktü yemeklerine kadın
Karışırken harlı ateşte
Sebzeye suya.
Bitmişti özlemleri
İşte tam da burada.
REFİKA TORAMAN

“Yoksulların o kadar şansı yoktur ki, eğer bok altın değerinde olsaydı, deliksiz kıçla dünyaya gelirlerdi.”
EDDY MURPHY

 

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Deli Şair’e vefa 17 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları