Adnan Binyazar

Din-Kültür Etkileşimi...

12 Kasım 2008 Çarşamba

Din, yalnızca inanç değildir; özünde o inancın kültürünü de taşır.

Yeryüzünde ne saf din vardır, ne kültür. İnsanın yaratısı olduğuna göre, dinler de, kültürler de birbirini bütünler.

İnanç sömürgenleri dinin bu yanını göreceklerine ayırıcı yanında toplaşırlar.

Hıristiyan ve İslam toplumları arasındaki siyasal gerilimler yüzünden, kültür, onları birbirine yaklaştıracağına uzaklaştırıyor.

Evrensel kültür var mıdır; yoksa gelişmiş toplumların, kendi kültürlerine verdikleri ad mıdır bu? Emperyalist güdümlü kültürlerin evrenselliği artık kuşku yaratır oldu çağımızda.

Avrupa Birliğinin aday ülkelere dayattığı kültürlerarası yakınlaşma da bir tür kültürel hegemonyadır.

***

Kudüs’te doğup Romadan Avrupaya yayılan Hıristiyanlık gerçekte bir din-kültür etkileşimidir.

Yalnız, Anadolu halklarının İslamlıkla ilgisini Avrupanın Hıristiyanlıkla ilgisine bakıp yorumlamak yanlıştır. Anadolu, İslamlığı kabul etmedi, Kuranda ne yazıldığını bilmeden onu benimsemiş göründü.

Avrupa, kilisenin egemenliğinde bir Ortaçağ yaşamasına karşın, din adamları İncili Latinceden kendi dillerine çevirme gereksinimi duydular. Bizde bugün bile Kuranın Türkçesi tartışılıyor.

Bundan dolayı, Avrupanın aydınlanma sürecinde, Martin Lutherin İncili Almancaya çevirmiş olmasının etkisi büyüktür. Çünkü aydınlanma düşüncesi, İncilin özüne vararak dini aklın denetimine sokmuştur.

***

Aydınlanmacı Batı, dini dışlamadı, dinin kayıtsız şartsız egemenliğine son verdi. Araştırmayı, incelemeyi, sonuçları deneyden geçirmeyi öngören eleştirel düşünceyle gerçekleştirdi bunu. Laiklik bu temel üzerine oturmuştur.

Kendi içinde laikliği koruyan Avrupa, İslam Birliği kurma çabalarında olduğu gibi, bir Hıristiyanlar topluluğu oluşturma gereksinimi duymamıştır Haçlı Seferlerinden sonra.

Onun için bizim İslamcı partilerle Avrupanın Hıristiyan demokrat partilerini aynı kefeye koyamayız. Orada sosyal demokrat partilerle Hıristiyan demokratlar arasında rejime ya da laikliğe yönelik bir tartışma söz konusu değilken, bizde, dinin, rejimi tehlikeye soktuğu günler yaşanıyor.

***

Bir düşünce, ancak karşı düşünceyle açıklık kazanır. Bu bağlamda dinselliğe sorgulayıcı bir yorumla yaklaşılmadıkça gelişmelerin önü tıkanacaktır.

Einstein, dinin bilimin ışığıyla aydınlatılması gerektiğini savunuyor.

Kuranı kendi dillerinde okuma bilgisinden yoksun olanların, bir konuda irdelemeye gerek görmeden, imamın, ulemanın ağzına bakmaları bundan.

Demokrat olduğunu savunan hükümetlerin, yobazların isteklerini gözetmelerinin nedeni de bu.

***

Anadolu henüz kültürleşme sürecinden geçmediği bir dönemde İslam kültürü ile karşılaştı. Onun için, bilimde Arapça, edebiyatta Farsça, yalnız Türk dilinin değil, aydınlanmanın da önünü kesmiştir.

Duygusunu, felsefesiniparmak hesabıdiye küçümsenen deyişlerle dile getiren halkın, yüzyıllarca, Osmanlı dil beğenisiyle yazılan şiirden haberi olmamıştır.

Anadolu insanı bu yüzden Kuranı, kendi dilinde okuyup yorumlama olanağından yoksun kalmıştır.

Halk, Kuranı anlamıyla kavrasaydı, din simsarları, Yaşar Nuri Öztürkün, kitabına verdiği adla, insanımızıAllahla Aldatmaksapkınlığına düşerler miydi?

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları