Atatürk'ün Hayalleri ve Kadın Rektörler

13 Kasım 2008 Perşembe

Başka çağların ütopyaları olmasaydı, bugün perişan ve çıplak olarak hâlâ mağaralarda yaşardık. Her ilerlemenin, geleceğe doğru her hamlenin temeli ütopyadır.

Anatol France...

Mustafa Kemal, bir ütopyayı gerçekleştirmeyi başarmış; bir ulusu karanlıktan, cahillikten çıkararak aydınlık bir geleceğin kapılarını açmıştı. Binlerce yıllık dünya tarihinde bunu yapabilen ender insanlardan biriydi...

Beceremedik bize açtığı o kapıdan aydınlığa yürümeyi. 10 Kasım’da döktüğümüz gözyaşları, aslında kendimiz için, ulusça önümüze yeni hedefler, yeni hayaller koyamadığımız için... Bireysel başarıları çoğaltmasını bilemediğimiz, bin bir zorlukla elde edilip önümüze altın tepside sunulan laiklik, aydınlanma, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi kavramların içini dolduracağımıza boşalttığımız için... Çağdaş eğitimin hem bireye kimlik kazandırma hem deortak akıloluşturma misyonunu yerine getiremediğimiz için.

O ortak akıl şimdilerde İstanbul’un orta yerinde koskoca bir mahallenin insanlarının bir genci linç ederek öldürme kararlılığında; Hüseyin Üzmez gibileri savunanlarda; Obama’yı kurtarıcı gibi görüp uğruna 44 baş hayvan kurban edenlerde, hâlâ yaşanan töre cinayetlerinde...

Hayallerini ve hedeflerini kaybetmiş bir ülkenin insanlarıyız bizler... İşte belki de bu yüzden hayallerinin peşinden gidebilen insanların başarı öykülerine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. İşte onlardan birinin öyküsü...

Prof. Dr. Funda Sivrikaya Şerifoğlu Düzce Üniversitesi Rektörü. Türkiye’nin 9 kadın rektöründen biri ve içlerinde en genci. Şerifoğlu ile daha önce telefonda konuşmuş ancak hiç karşılaşmamıştık. İTÜ’nün yeni rektörlük binasında, eski rektör Prof. Dr. Gülsün Sağlamer başkanlığında Avrupa’nın ve Türkiye’nin kadın rektörlerini bir araya getiren Görünmez Sınırların Ötesinde Kadın Akademisyenler: Avrupa’nın Kadın Rektörlerikonulu deneyim paylaşma konferansında hem öyküsünü dinledik hem de sohbet ettik.

Funda Şerifoğlu aslen İstanbullu; Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’ni birincilikle bitirdikten sonra ABD’de Stanford Üniversitesi’nde burslu olarak yüksek lisansını yapmış. Eşi Düzceli olduğu için 18 yıldan beri orada yaşıyor. Henüz 2 yıllık gencecik bir üniversitenin rektörlüğüne seçilmesinin hiç de kolay olmadığını belirterek Ne siyasi bağlantılarım vardı ne de sırtımı dayayacak birileri. Sadece projelerim ve hayallerim vardı. Bir üniversitenin, özellikle de bizim gibi küçük bir kent üniversitesinin yöre insanının ihtiyaçlarından kopuk olmaması gerektiğine inanıyor ve bir görevinin de toplumsal sorunlara çözüm üretmek olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden akademik görevlerimin yanı sıra birçok projede yer aldım. Düzce İl Gelişim Planı’nın oluşturulmasında, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin şubesinin kuruluşunda görevler üstlendimdiye anlatıyor. Sonuçta rektörlük seçiminde oyların yarısını almış. Bir kadın akademisyen olarak kent ile kurduğu ilişkinin ve bir şeyleri değiştirebileceğine dair inancının en önemli unsurlar olduğunu özellikle vurguluyor. Zaten üniversitenin sloganı da “Değer Yaratan Üniversite”

İTÜ’nün Avrupalı kadın rektörleri bir araya getirerek oluşturduğu platformda, Türkiye’deki kadın akademisyenlerin yönetici pozisyonları gerçekten takdire değer. Atatürk devrimlerinin yarattığı Türkiye’de kadın öğretim üyelerinin yoğunluğu, Avrupa ülkeleri arasında Türkiye’yi de önemli bir konuma getiriyor. Bu alanda yakaladığımız başarı, en azından Atatürk’ün hayallerinden birini gerçekleştirebildiğimizi gösteriyor...

 

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları