Kadın Düşmanlığı Sona Eremez Bu Ülkede

19 Şubat 2015 Perşembe

Büyük bir iyimserlikle izliyorum Özgecan’ın ardından ülkede yaşananları.. Bir Özgecan’ın, alt insan grubundan ilkel birinin vahşetine kurban gitmesi ile Türkiye’de kadının yazgısının değişeceğine ilişkin pompalanan umut, beni çekip koynuna alıyor. İçimizde, işte şimdi, tamam, bu alçaklık kültürünün çanına ot tıkama zamanı, tarihi bir fırsat çiçekleri yeşeriyor.
Öyle mi dersiniz? Size binbir çiçek resmi çekemeyeceğim ne yazık ki! Çünkü RTE birden “feministlere” saldırdı.. “Dans edeceklerine fatiha okusunlar!”mış. Feministler kim? Kadın eşitliği, hakları ve özgürlüğünün radikal savunucuları...
Bu ülke, her yıl binlerce “cinayet”e kurban gidenlerin arkasından, “fatiha okutula okutula” toplumsal ilişkilerde gerileyip duruyor. “Fatiha okuyun”muş. “Sokaklara çıkıp istismar ediliyor”muş Özgecan.
İnsanların neyi nasıl anacakları, kime nasıl ve ne zaman fatiha okuyacakları, neyi ne zaman sokakta, meydanda protesto edecekleri, kadın cinayetlerini nasıl yorumlayacakları konusunda, Başimam adeta fetva veriyor.

‘Dinsiz imansız bunlar’ söylemi
Yok hayır; biliyor ki bu söyledikleri muhalif ve uygar halkın büyük çoğunluğunun kalkanına çarpar ve parçalanarak yere düşer.

Bu söyledikleri,sürekli canlı tutmayla çalıştığı toplumun en geri, en bağnaz kesimlerine... Onları çemberi içinde tutmaya yönelik konuşuyor. “Fatiha”, “Feminist”, “dans”, “sokak”, “direnme”, “gösteri...” Şuna bakın: “Bu feministlerin dinimizle, medeniyetimizle ilgisi yok..” Hepsi, düşmanlık simgeleri olarak kullanılıyor.
Tam bir Şeyhülislam... Dinin ne olduğuna dair en kışkırtıcı fetvalar adeta. Kadın katilleri de “feminist”lerin, yani kadınların üzerine salınıyor: “Dinimizden değil bunlar...”
Şüphesiz bu ilkel medeniyet ve din anlayışıyla, uygarlığın ve geleceğin bir ilgisi olamaz. Bu anlayışı ve sahiplerini, bu toplum eninde sonunda aşacaktır, aşmak zorundadır, yoksa kendisi var olamayacak...Ülkeyi saran büyük yolsuzluklarıyla, hırsızlıklarıyla birlikte...

Kadınları koruyor sözde: “Kadınlar, Allah’ın er-keklere emaneti.” Bu sözü, “kadın-erkek eşit değil ve olamaz” anlayışını pekiştiriyor. “Kadınlar erkeklere emanet” bakışı, kadını erkeğin kölesi yapan, gören ve öyle sürmesini isteyen anlayış.
Şunu diyor kadınlara yani: Sen bana emanetsin, başını türbanla, saçını gösterme, çalışma, evde otur, 5 çocuk doğur, erkeğinin sözünden çıkma; o sever de, döver de...
Ve sonuçta tabii ki öldürür de... Karısını, olmazsa sokaktaki kadını, kızı.

‘O lanet Batı uygarlığı’
Hani düşünce soytarıları var, iktidarın eteklerine yapışmış... “Kadınlar açık saçık giyindikleri için saldırıya uğruyorlar, Batı medeniyeti suça teşvik ediyor...” diye yazan, içimizde modern kılıklarıyla dolaşan “Boko-Haram”lar yani..

Önümdeki dünya tecavüz haritasına bakıyorum: Şeriatın tam veya yarım hüküm sürdüğü, kadınların baskılandığı, örtüldüğü tüm Ortadoğu, İslam ülkeleri ve Afrika en koyu kırmızısından tutun kıpkırmızı ile bulanmış. Kadın hak ve özgürlüklerinin en yüksek düzeyde olduğu ve kadın haklarını artık kültürel olarak da epey içselleştirmiş Avrupa, İskandinav, Kanada ve hatta ABD’de ise kadınlara tecavüzün en az olduğu yerler... Yani o lanet Batı uygarlığı!
Önümde cinsel saldırı, tecavüz, istismar mahkûmiyetlerinin grafiği, ülkemizden 2007’de 6 bin 700 kadar. Yıl be yıl düzenli artarak 2013’te 23 bin 250’ye çıkıyor.
AKP/RTE’nin ilk 4-5 yıllık cicim aylarının sona ermesinden itibaren, iktidarın İslami söylemleri, uygulamaları, kadınlara yönelik “erkeklere emanet”, kadın-erkek eşit değildir, kadının yeri evidir, kadın çocuk doğurmalıdır politikaları yeri göğü sarınca, tabii bir de türbanlama galip gelince, kadın cinayetleri tecavüzleri de arşıalaya çıktı..
Şu dediklerine bakın: “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün” (İMG); “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur” (AKP milletvekili, A. S. Üstün)...
Daha çok var, çalışan kadınların fuhuşçuluğundan tutun, hamile kadınların sokakta gezmesini lanetleyen ve 6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenme fetvası veren sapık kafalara, çocuk ve toplum düşmanlarına kadar... Sürü sepet... Toplasanız insanlık adına on para etmezler, ama iktidarın etek altında gezindikleri için toplum içinde ve erkeğin damarlarında dolaşan insanlığın en ilkelliklerini su yüzüne çıkartıp çoğaltıyorlar.
Bunların hepsi “dinci”. Yani tabii siyasal dinci... Yeri göğü sarmış durumdalar ve aralarında tek bir “Allah’ın Kulu” çıkmıyor doğruları haykıracak... Yapışmışlar çıkarlar için birbirine, “beraber doğduk iktidara, beraber gideceğiz” toplu söylemi içindeler.

Yeni mi ağlıyoruz!
Her türlü en gerici söylemin tepe yaptığı bu ülkede, kadına şiddet durmaz...
Özgecan ilk miydi? Bu ülkede bu iktidar döneminde neler yaşadık, neler gömdük, kimlere fatiha okuduk ve cenaze namazlarını kıldık, sokakları az mı doldurduk... Ve bu tür toplumsal tepkileri az mı gösterdik..
Ama ülkemizdeki tüm ilkelliklerin en büyük koruyucusu ve geliştiricisi bir iktidar olduğu sürece, daha çok Özgecan’ların arkasından ağlayacağız. Ne idam durdurur bunları ne de başka bir şey... 13 yıllık bir süreçte siyasal ilkelliğin toplumsal ilkelliği kışkırttığı bir erkek nesil ve bunu kabul iktidara hayran kadın nüfus ile birlikte yaşıyoruz..
Tabii bunlardan öncesi de ilkellik diz boyu idi ülkemizde.
Şimdi ise katmerleşerek artıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları